Hayatımızın vazgeçilmezleri neler sizce? Her gün mutlaka belirli bir süre televizyon izliyor muyuz?

Kaç dakikada bir elimizdeki akıllı telefondan sosyal medyada neler oluyor diye bakıyoruz?

Sosyal medyada ne kadar siyasetin içinde olma veya başkalarına görünme derdindeyiz?

Bizi kimler takip ediyor, kaç kişiler, kimler beğeniyor, kim ne diyor ne yazıyor… Uzayıp giden bu alışkanlıklarımız sizce bizi nerelere taşıyor?

Öncelikle herkes kendi penceresinden ve kendi duyguları ile hareket ettiğini düşünebilir. Ancak insan beyni her gördüğünü ve her okuduğunu kaydeder. Kendine yakın gördüklerini de bilinçaltına sürükler. Belirli süre sonra beğendiği şeyleri yapmaya başlar.

TV dizilerine bakalım. Benim dizi izlemeye vaktim yok. Ancak, tartışma programları izleme zamanlarımda reklam aralarında göz atma şansım oluyor.

Bir insanın aklına bile gelmeyecek entrikalar bu dizilerde görüyorum. İnsan üzerine kurgulu her türlü çirkeflik var. Her türlü cinayet planı, her türlü dolandırıcılık planı ve her türlü ahlaksızlık planları var. Hırs, kin, nefret gırla…

Bu diziyi izleyenlerin neredeyse tamamı önce bu çirkinliği ve hayasızlığı hazmedemiyor ve içgüdüsel olarak dizide haksızlığa uğrayanın tarafında yer alıyor.

Ancak, bu izleyicinin bilinç altına nasıl entrika yapılacağı, ya da sevmediği bir kişiye böyle oyun ve entrikanın yapılabileceği algısı yükleniyor.

Beyinlerimiz, o dizileri yazanlar ve çok iyi oyuncu olacağım hayali ile çok iyi oynayanlar tarafından işgal ediliyor. İnsani olarak yapmaktan utanacaklarımızın, dizilerde yapılabilir olduğunu görmek bizleri de insani duygulardan uzaklaştırıyor.

Peki sosyal medya bize ne veriyor?  Neredeyse dakikada bir cep telefonumuza bakmak zorunda olduğumuzu hissettiğimiz sosyal medyada, bizden daha iyi hayat sürdüğü ve kendinin daha çok ‘Keyif’ yaptığını fotoğraflarla takipçilerine ulaştırma yarışının parçası oluveriyoruz. Bazıları da ölü ile selfi çekip paylaşmaya kadar vardırıyor işi.

Sosyal medya alanımızdan kıskandırmak, kendini üstün göstermek, hava atmak… Tüm bunlar beynimizin büyük bölümünü kaplıyor.

Dolayısı ile yeni projeler üretme ve insana karşı yapacağımız iyilikler ve karşılığını Yaradan’dan bekleme çabalarımız rafa kalkıyor.  Yani özümüzü kaybediyoruz. Kaybettiriyorlar.

Biz hissiyatımızı, duygularımızı, düşünce ve sevgilerimizi başkasının yürüttüğü algılara mı teslim etmeliyiz? Yoksa insanı yaradan Allah’ın (cc) insanın dünyada ve ahirette sonsuz huzur bulması için gönderdiği rehberine mi? Her makinenin kullanım kılavuzu var değil mi? Yanlış kullandığın makine çabuk bozulur. İnsanın kullanım kılavuzu da Kur’an’dır. Hayat filminin acı sonunu görmeyi kim ister?

Gidişat odur ki: Dünyanın oyunlarına oyuncak olup, geleceğimizi karartmamak, sanırım pek de elimizde görünmüyor.

Selam ve dua ile…