Özellikle son yıllarda erkeğe dair, erkekle özdeşleşmiş ne varsa kötü olarak lanse ediliyor. Erkeklerin yaptığı hatalar, erkekle özdeşleşen özellikleri üzerinde taşımasından kaynaklanan hatalar olarak sunuluyor. Bir erkek, karısını mı dövdü, bir kişinin yaptığı yanlış bir davranıştan dolayı tüm erkekler tefe konulup çalınıyor. Bir erkek, bir kadını mı öldürdü, tüm erkekler, potansiyel katil ilan ediliyor. Mesele erkek olunca suçun şahsiliği kimsenin umurunda olmuyor.
Geçen günlerde basına şu haber yansıdı: “İstanbul Sultangazi’deki Kent Ormanları’nda işlenen cinayetle ilgili korkunç ayrıntılar ortaya çıktı. Beş çocuğunun babası Behçet G’yi öldürmeleri için kiralık katil tuttuğu öne sürülen İ.G, katil zanlısı Sezgin Ç. ve eşi İlknur Ç. dün tutuklandı.”
Kocasını öldürtmek için katil kiralayan bir kadın ve adamı kocasıyla tuzağa düşürüp öldüren bir başka kadın… Ölen erkek, öldüren ve öldürten kadın… Bu olaydan sonra kimse sokaklara dökülüp tüm kadınları lanetlemedi. Olması gereken de zaten bu değil mi? Çünkü suçu işleyen bir insan… Onun kadın ya da erkek olması, suçun niteliğini değiştirmez.
Kemal Sayar, bir kitabında, “Günümüzde erkeklikle özdeşleştirilen kimi temel nitelikler, ağır bir biçimde eleştiriliyor. Güç ve savaşkanlığın, pek çok rahatsızlığın kökeninde yattığı ve erkekliğin bu ‘arkakik’ görünümlerinden uzaklaşması gerektiği dile getiriliyor. Bu görüş bize eşduyum, bağlılık, duyguları hissedebilme gibi dişil hasletlerin artık erkek kişiliğine katılması gerektiğini anlatıyor” diyor. Yine devamında şöyle diyor: “Erkeğin serencamı, babanın kafa karışıklığına dönüşüyor. Otoriter mi olsun, arada bir gürlesin iktidarını mı göstersin; yoksa her sorunu konuşarak uzlaşıyla mı çözsün?”
Günümüzde kadınlaşarak daha ideal bir erkek olunacağı yönünde yanlış, sapkın bir algı oluşturulmuş durumda; ancak kadınsı özellikleri ağır basan erkeklerle bir arada olan kadınların ise, o erkeklere ne saygısı ne de sevgisi kalıyor bir süre sonra. Çünkü aklı başında olan bir kadın, erkek gibi erkek görmek istiyor yanında… Gerektiğinde risk alabilen, otoriter olabilen, koruyup kollayabilen… İkinci bir kadına tahammül edemiyor uzun süre… Çünkü zaten bu fıtrata aykırı…
Erkeğin fıtratında olan özellikleri törpüleyip kadınlaştırarak, kadını fıtratından uzaklaştırıp erkekleştirerek kadını özgürleştireceğini, erkekle eşitleyeceğini vaat eden feminist zihniyet; görünürde erkeğe ama aslında insanlığa kastediyor… Ancak bunların derdi kadının özgürlüğü veya eşitliği değil aslında. “Kadını kafes arasından çıkarmak isteyenler, kadını sokakta kafeslemek isteyenlerdir” dememiş miydi Osman Yüksel Serdengeçti? “Onlar kadına özgürlüğü değil, kadına ulaşmanın özgürlüğünü istiyorlar” demişti Mısırlı bir âlim de… TV’lerde, reklamlarda, olur olmaz yerlerde ideal kadın figürlerinin nasıl gösterildiğine bakınca da zaten kadının özgürlüğü deyip erkeğe saldıranların niyeti aleni bir şekilde ortaya çıkıyor. Kadını sadece bedenine göre değerlendiren bir zihniyetten ne beklenir ki zaten.
Şu saçma erkek düşmanı eylem ve söylemler son bulsun. Eşitliğin, kadın ve erkek için kendi fıtratları dairesinde insan olma noktasında olduğu unutulmasın… Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız da bu konuda daha isabetli çalışmalara imza atsın artık…