HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suruç’ta meydana gelen hain saldırının ardından yaptığı açıklamada, halka kendi güvenlik tedbirlerini alma çağrısında bulundu.
Demirtaş’ın bu talihsiz sözleri, Körfez ülkelerinde Şii camilerini hedef alan saldırıların ardından yapılan benzer çağrıları akla getirdi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık’ın saldırıdan birkaç gün önce sivil halka yaptığı, “Silahlanın, tüneller kazın, savaşa hazırlanın” çağrısı da Demirtaş’ın sözlerinin saldırının şokuyla sarfedilmiş tepki cümleleri olmadığına işaret ediyor.
Bu tür çağrıların ilham kaynağı Irak’taki “El Haşd El Şaabi” deneyimi.
Amaç, IŞİD ve benzeri örgütlere karşı devletin halkı korumada yetersiz kaldığını öne sürerek sivil halktan milis güçleri oluşturmak.
Verilmek istenen mesaj şu:
“Devlet seni koruyamıyor / korumuyor, hatta doğrudan hedef alıyor. Kendi başının çaresine bak.”
Bu çağrının hayata geçirilmesi devlet otoritesinin yok edilmesi, resmi güvenlik güçlerinin dışında milis gruplarının oluşturulması ve silahlandırılan o grupların yol kesip kimlik kontrolü yapması, insanları durdurup sorguya çekmesi, baskın düzenleyip çatışmaya girmesi anlamına geliyor.
Arkasında kim olursa olsun, Şii camilerini hedef alan ve Suruç’ta düzenlenen türden saldırılar, saldırıya maruz kalan kitlelere – kasıtlı veya kasıtsız – bu düşünceyi benimsetme işlevi görüyor.
Amerika da “IŞİD ile mücadele” adı altında “El Haşd El Şaabi” deneyimini destekliyor.
Son haberlere göre, ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Irak’ta “El Haşd El Şaabi” isimli Şii milis gruplarının liderleriyle görüştü ve taraflar, IŞİD’e karşı savaşı yönetecek ortak bir “operasyon odası” kurulması konusunda anlaştı.
Musul’a düzenlenecek operasyonda “El Haşd El Şaabi” milislerinin en ön safta yer alacağı söyleniyor.
Fakat Irak’taki deneyim gayet net bir şekilde gösteriyor ki, etnik ve mezhepsel temeller üzerine kurulan “El Haşd El Şaabi” deneyimi kesinlikle huzur ve güvenlik getirmiyor.
Bilakis ülkeyi kan gölüne dönüştüren iç savaş ateşine odun, değirmenine su taşıyor.
Demirtaş, “Halkımız kendi güvenlik önlemlerini almalı” derken aynı şekilde Türklerin de Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Konya’da, Yozgat’ta, Bursa’da ve diğer birçok kentte PKK terörüne karşı kendi güvenlik önlemlerini almasını ister mi?
Ankara’nın veya İstanbul’un bir caddesinde kendi güvenliğini sağlamak için toplanan bir grup vatandaş tarafından yolunun kesilmesini ve sorguya çekilmesini kabul eder mi?
Suruç’taki saldırının hemen ardından yaptığı çağrının tam olarak bu anlama geldiğini bilmiyor mu?
Ağzından çıkanı kulağı duyuyor mu?
Oysa yapılması gereken orman kanununa çağrı değil devlet otoritesini güçlendirmek, ortada herhangi bir ihmal veya zaaf varsa peşine düşerek giderilmesini sağlamak.
Reyhanlı’da adeta bağıra çağıra gelen katliamda kimlerin ihmali olduğunu ve istihbaratın uyarılarını gözardı ettiğini artık herkes biliyor.
Devlet otoritesini yok edecek “El Haşd El Şaabi El Kurdi” projesi ne Türklerin ne de Kürtlerin hayrına.
Bu tür çağrılar sadece Türkiye’nin de kanlı bir iç savaşa sürüklenmesini arzu edenlerin ve Kürtlerle Türkleri birbirine kırdırmak için pusuda bekleyenlerin işine yarar.
Çıkacak karmaşada Amerika’nın ve Batı’nın da desteğiyle bölgede ikinci bir İsrail kurabileceklerini zannedenler varsa yanıldıklarını bir gün mutlaka anlayacaklar.
Dilerim o günün gelmesi çok gecikmez.