Dünya hızla büyük bir değişime doğru gidiyor. Dün ve bugün arasında büyük farklılara dikkat çeken bu çağ, geleceğin kilit noktasını teşkil edecek.
Ekonomi, sağlık, siyaset, endüstri, sanayi değişim gösterirken toplumlar da bu değişim dalgasına uyum sağlamaya çalışıyor. Yanlış doğruları duygusal zeminde servisleme hastalığı yaygınlaştıkça, insan iç dünyası yara alacaktır. Bencilliğin daha ön plana çıktığı ve normal karşılandığı bir devirde, kalp huzuru hissedilir mi? Bireyler kendi ihtiyaç ve sıkıntıları doğrultusunda hareket edişin daha doğru olduğuna inanıyor. Başkalarının üzüntü ve kederine de anlık olarak odaklanış ön plana çıkıyor. Kendi biricikliğini kutlayan insanlar boşluktadır oysa.
Bu değişim atmosferinde kimi gençler akılcılığın insanı düzün, ahlaklı, doğru kılacağı görüşünde birleşirken kimisi de dijital çağın dezavantajlarında savaşıyor. Eksisi-artısı ile toplum, adeta yenilemeye doğru koşuyor. Değişirken bazı şeylerin yetersiz kalışı da kınanmıyor. Tepkileri kontrol eden İletişim dünyası, pozitif algının yayılması için disiplinli bir şekilde çalışmakta. Değişim enerjisi hızla yayılırken, güçsüz ve ihtiyacı olan insanın toplumdaki yeri değişmiyor.
İnsanlık duygusuna vurgu hızla gelişiyor ama insana yardım etmek yerinde sayıyor. Özveride bulunmaktan kaçınan bir toplum yapısı oluşmakta.
Menfaatim yoksa niye iyilik yapayım diyenlerin, ahlak nutku çekmesi bir tatmindir. Ruhun boşluğu yapmacık hal ve tavırla tamir edilmekte.
İnsan kalmanın inceliğini yok edenler, merhamet ve adalet edebiyatı yaparak insanlık oyunu oynuyor. Değişim ve yenilik kalbi terk edişe davetiye değildir. Ve kendini didikleyen insan, üretken olamaz. Her sahadaki doğal değişimin topluma etkisini fırsatçılığa çevirerek kullananlar, acizdir. Karakteri oturmayan kişilerin doyumsuzluğu bitmez. Her sahada rekabet piyasası, duyguları adeta linç etmekte. Her gün bir adım daha yabancılaşıyoruz kendimize. Çünkü iç dengeyi ayarlayamayacak kadar düşünceden uzaklaştık.
Çağın müthiş bilgi akışı karşısında kendini dengelemeye çalışan insan şuur noktalarını canlı tutarak yeniliğe uyum sağlar. “Eğer geçmişe odaklanırsak şu an için harcayabileceğimiz enerjiye sahip olamayız. Eğer gelecekte yaşarsak, bir hayal dünyasında yaşarız. Tek gerçek an, şu andır. Bu değişim sürecimizin başladığı yerdir.” diyor Loise L. Hay. Yeni, eski veya ikisi arasında kalan her şey bize uyumu fısıldarsa huzurlu oluruz. İnsanın kendini tanıma becerisine göre motive olur yaşama. Her şey ne kadar hızlı akışta olursa olsun, geçmişin duyguları farklı versiyonda bugüne kendini tekrar ettirmekte. Olaylar karşısında dünün tedbiri ambarlardaki undu. Bugün olası bir probleme karşı yiyecek stoklanmakta. İnsanın tarih boyu Hayat mücadelesi hep aynı. Son zamanlarda bazı ülkelerde market alışverişi stok zihniyetiyle yapılmakta. Bu akış da bir yerden sonra zorunu hale geliyor çünkü reyonlar boşalıyor.
Varlık ve imkân hızı belirler değişimi. Ve davranışlar bu olgu üzerinden şekillenir. Temelinde insanlık disiplini olanlarda vicdan kontrolü vardır ve iyiliğin rengi hep aynıdır. Değişim değerler haritasının üzerinden geçerken, toplumun uyum noktasında sıkıntılara maruz kalışı, başka sıkıntıların doğmasına neden olur. İç dünyasında dengeyi bulamayanlar, dış dünyaya hedef olurlar. Gelişim dünyasının psikolojik etkileri farklılık gösterir. Toplumun suç oranın artmasının bir nedeni de yeniliğin kimi insana isçel baskısıdır. Bilgi ve teknoloji insanı beslemeli. Çağındaki farklılık ile örtüşemeyen insan bunalıma girer. Değişimler aile içinde rayına oturmalı önce. Çalışan kadınların aile üzerinde yapıcı ortak bir dili olmalı. Çocuk kreş döneminde daha fazla anne baba ilgisini üzerinde hissetmeli. Aile içindeki anlayış iki katına çıkmalı. Ailede saygı muhabbet varsa toplum huzurludur.
Dünyada değişmeyen tek şey sevgidir. Sevginin gücü ve etkisi müthiştir. İnsanlık ancak sevgiyle korunur.
Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Ömer Seyfettin: “Hayat bir fırtına ki, bizi önüne katmış, değiştirerek sürüp götürüyor.”
“Yarının dehşetini hatırlamak, zihnimi altüst ediyor. Şaşırıyorum. İşte şimdi de şaşırdım. Ne yazacağımı toparlayamıyorum.” İyiliğe emanetsiniz…