Son günlerde 28 Şubat’tan, 27 Mayıs’a, Gezi sürecinden tek parti uygulamalarına kadar yelpazesi geniş bir gündemin içindeyiz.
Bu gündem çeşitliliğini kaotik bir atmosfere dönüştürme çabalarını hissediyoruz.
Biz biliyoruz ki her darbenin aklı farklıydı.
Ve yine tecrübeyle sabittir ki, olanların çoğunluğu suni gündemlerle gerçekleştirilmişti.
Bu gündemleri oluşturan üç ayaklı bir yapı vardı; asker, akademisyen-siyasetçi ve medya.
Şimdi bu aparatların hepsi tamam, sadece asker eksik. Asker olması gerektiği yerde. Asker; siyasetin emrinde sınır içi ve ötesinde destanlar yazmakta.
Bu nedenle Can Ataklı’nın dediği gibi bu “kabiliyet” yani askerin “teknik olarak” darbe yapmasının mümkün olmaması, siyasete takılacak çelme için durumlarını zorlaştırıyor. Bu defa beyin yanma seviyesinde, sözde fikir üretiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetinin, halktaki karşılığı anketlerde hala en yüksek değerde görülüyor.
Marjinaller ve akl-ı evveller için sandıkta yenme şansının olmadığı bu iktidarı, darbeyle de deviremiyorsan ne yaparsın?
Can Ataklı çözümü PKK’ya göz kırpmakta buldu. Nasıl mı? “Büyük felaketler, büyük doğal afetler olmalı” diyor ve ekliyor; “öyle sıradan orman yangınları değil, ülkenin her yerini etkisine alacak türden olmalı.”
PKK yorumunu özellikle vurguluyorum. Sabotaj sonucu çıkan orman yangınlarını kim çıkarıyor? Elbette PKK. Fakat Ataklı’nın verdiği mesaj; orman yangınları yetmez, eş zamanlı ve çok büyük ölçekli, tüm ülkeyi etkisi altına alacak ve iktidarı aciz bırakacak bir yangın “fikri”.
İktidarı düşürme planındaki ikinci dahiyane fikir (!) büyük askeri bir felaketin olması. Bu ne demek?
Bu sorunun cevabı iki yönlü olabilir. Ya Allah muhafaza, sınır ötesi operasyonlarda görev yapan askerlerimizden çok büyük ölçekte kayıpların olması. Ya da bir dönem FETÖ’cülerin gazetelerinde yazdığı gibi bir işgale davetiye niteliğinde, yabancı devletlerin müdahalesi ve tüm emniyet ve askeri güçlerimizin buna mukavemet gösterememesi şeklinde yorumlanabilir. Yani bir işgal fikrinden bahsediyor olabilir.
Evet ‘dehşet ihtimaller’ yazdıklarım. İnsanın aklı hayali almıyor. İktidar nefretleri; halkımızın ve devletimizin geleceğini yakma pahasına bu denli tehlikeli cümleler kurduruyor.
Bunlar sadece söylemde kalan işler değil!
27 MAYIS’I AĞZINIZA ALMAYIN!
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un 27 Mayıs çıkışı tiksindiriciydi.
Bir Başbakan ve iki Bakanın idam edildiği o iğrenç darbe üzerinden “şöyle yapsalardı darbe olmazdı” falan gibi konuşmak darbeye hak vermek, darbeye bahane üretmek, halkın gönlünde saklı şehit siyasilerimize bir kere daha saygısızlık yapmaktır.
Başbuğ net ifadeyle şöyle dedi: “Menderes erken seçime gideceğim deseydi darbe olmazdı.”
Burada yapılan hadsizlik sadece geçmiş hatıramıza değil aynı zamanda bugünün seçilmiş siyaset zemininedir.
İktidara mesaj veriyor aklınca…
Çekilin ve erken seçime gidin diyor.
Bir büyüğüm darbeciliğin bir hastalık olduğunu söylemişti.
Bu fikirdeki insanlar için amansız bir ruh hastalığı…
Fakat zannetmesinler ki, bu devleti kendilerine bırakacağız. Millet iradesinden vazgeçmeyecek ve zorbalara fırsat vermeyecektir. Kibirleri, enaniyetleri ve kendi aralarında dönen darbe hatıralarıyla kendilerini baş başa bırakıyoruz.
BAŞÖRTÜSÜ ANAYASAL GÜVENCEYE KAVUŞTURULMALI
Kim derdi ki; onca yıllık çilenin ardından elde edilmiş haklarımız, sorunsallaştırılarak yeniden gündem konusu olsun…
Şu dakikadan sonra daha net konuşabilirim.
Kendisine Ulusalcı, Kemalist, Laik veya Seküler diyen bir kesimin başımızın üstünde taşıdığımız ayetle sorunu bitmeyecek.
Fırsatını bulduklarında tepemize binecekler.
O nedenle bu kazanım, geri döndürülemez biçimde anayasal zeminde güvence altına alınmalı.
Değilse bizden sonra gelecek nesillere bu durumu anlatamayız.
POLİSİME KATİL DEMEDİM DEDİRTMEM DE…
Dindar ve Muhafazakarlar olarak sistemin dışına atıldık, okullardan atıldık fakat bir kere bile polise ve devlete ‘katil’ demedik, demeyiz de…
Çünkü bu devlet bizim devletimiz.
Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektörü protesto edenler “katil polis” diyerek taşkınlık yaptılar. Canan Kaftancıoğlu hemen moral vermeye gitti. Bu işlerden iyi anlar ne de olsa.
Bu yazıdaki gelişmelerin tümüne baktığımızda bir anormallik gözlemliyoruz.
Gelişmeler senkronize olabilir.
Bir şeyi deniyor veya test ediyorlar.
Agah olmalı, teyakkuzda kalmalı!