Ateşin dokunuşuyla kederini terk eder kum. Matlığı çözülür. Saydamlaşmaya başlar. Şeffaflığın sessiz şiirine dil olur. Deniz kıyılarından uzaklaşır. İnsan nefesine yaklaşır.

Yana yana suya açar dudağını. İncele incele kırılgan emanetlerin adı olur Peygamber’in dilinde… ” “Ey Enşece, develeri yavaş sür. Camlar kırılmasın!”[1] Sessizce hayatın başköşesine sokulur.  El üstünde tutulmaya hazırlanır. Önü ardı bir olur. İçi dışına eşitlenir.

Allah’ın Elçisi’nin burada kast ettiği develer üzerinde taşınan kadınlardır. O’nun gözünde cam gibidir kadınlar. Nazik, kırılgan,incelikleri yüklenmiş bir emanet… Başköşeye oturtulası, el üstünde tutulası, nezaketle korunası, ince ince işlenesi bir candır kadın…

Cam olur kumlar… Kâse olur, kadeh olur, tabak olur; sıcacık dudaklara buse diye uzanır. Pencereleri bekler; ışığın kalbine mihmandar olur.

Aynaların sırrını taşır cam; yüz’lerce güzelliğin şavkını taşırır. Gün olur; gül kızılını içer; cana can olur cam. Gün olur lâle hüznüne bulanır; kalbin odacıklarına kırılganlıkları dokundurur cam.

Vardır ama yok gibi durur. Yokmuş gibi yapmakta mahirdir cam. Yokmuş gibi yaptıkça vardır.

Çilekeş ustaların elinde zahiri batınına eşitleninceye kadar terbiye görür cam. Ateşîn sınavlarda matlığını terk eden kum tozlarının yeni halini resmeder. Damıtılır imbiklerden… Sonra, ney gibi, insan nefesine bürünür. Nefesle açılan boşluğunda serinliği ağırlamaya niyetlenir. Varlığından vazgeçer. Geçirgenleşir ışığa karşı, şeffaflaştıkça güne açılır, güneşi karşılar, kalbe eğilir, insana açılır, insanı açar. Pencere olur her yuvaya; nazarları ötelere taşırır. Sırrı kuşanır sonra, ayna olur, sırdaş olur mahreme, gizli saklıyı tutar hemen sırdaşının gözlerine geri verir. Neyse öyle olmaya çağırır insanı.

Camlar, canlara cam gibi olmayı hatırlatır.

İnsanın batını, gizli saklısı olduğu zahirdir camlar önünde… Zâhir’in hükmünü fısıldar insana camlar. Bâtın’ın ince ince ördüğü, ateşlerden geçirip nefhasını sunduğu bir gizliliktir insan sırla aynalar önünde. Bâtın’ın sırrını saklar yüreğinde cam…Görene, canın camdan da kırılgan olduğu zahirdir. Görene, camın batınında candan öte can sakladığı da aşikârdır.

Kadın, işte böyle bir candır. Yokmuş gibi var oldukça anadır; sevdiğinin y/anında olmak için renginden vazgeçtikçe yârdir. Sırrını yüklenip adama adamlığını gösterdikçe, adam olmayanı adam olmayışıyla yüzleştirdikçe eştir; aynadır…

Ay…