Rahmetli Erbakan’ı, elinde bir çubuk ile sinevizyon önünde ‘Adil Ekonomik Düzeni’ anlatırken hatırlıyorum.
20 Ekim 1991 Erken Genel Seçimleri için oluşturulan üçlü ittifakın seçim çalışmaları için geldiği Ordu’da dinlemiştim ilk kez.
Görüntüde içi altın dolu birkaç kamyon vardı.
Erbakan Hoca, her yıl Türkiye’den İsrail’e kamyonlar dolusu altın gittiğini anlatıyordu.
Sadece faizsiz sistem olan Adil Düzen’in bunu durdurabileceğini söylüyordu.
Yıl olmuş 2018, tam 27 yıl geçmiş…
O günden bugüne kaç altın yüklü kamyon İsrail’e gitti kim bilir?
Ve bu küresel sermaye, emperyalist, kapitalist faiz sistemi, bu bezirgân saltanatı kuruldu kurulalı faiz belasına kaç kilo, kaç tır altın yolladık İsrail’e?
Dolar üzerinde oynanan kur oyunlarıyla herhalde miktarı artarak devam ediyordur sevkiyatın.
İsrail bugün bir devletten çok küresel sermayenin yetiştirdiği, semirttiği, sadece İslam ülkelerini için değil bütün dünyayı tehdit eden bir canavar gibi duruyor.
Erbakan 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında başbakan olduğu 12 ay içinde, mimarı olduğu Havuz Sistemi ile devleti 13 milyar dolar kâra geçirmişti.
Hükümetin Havuz sistemine geçme hususunda çok gecikmiş olduğunu neden konuşamıyoruz?
Bir haber var bu yılın Şubat ayında; “13 devlet üniversitesi ile YÖK, ÖSYM, TÜBİTAK, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, DSİ, GAP, ÖİB gibi 45 kamu kuruluşunun parası Hazine’de toplanacak.”
Haberin başlığı: ‘Havuz sistemi geri dönüyor’
Geçen dokuz ayda bu konuda tek bir gelişme var mı?
Ve neden bütün kurumların değil de sayılı 45 kurumun parasının Hazine’de toplanacağı hususunda açıklama?
Varlık Fonu bizlere Havuz Sistemi olarak anlatılmıştı.
Fakat Millî Görüşçü bir iktisatçı, “Varlık Fonu, bağlanan şirketlerin bir pakette toplanarak halka açılması, borsaya yeni gayrimenkullerin kazandırılması ve borçlanmaktan ibaret. Varlık Fonu’nun, Erbakan’ın Havuz Sistemi ile uzaktan yakından alakası yok. Erbakan’ın sistemi memleketin parasına sahip çıkmaktı” diyerek Havuz Sistemi ile Varlık Fonu’nun alakasının olmadığını söyledi.
Türkiye, faizsiz ekonomiyi yani İslam iktisat sistemini konuşmamakla hem zaman hem de maddi olarak çok şey kaybediyor.
Bir an önce dünya sermaye sisteminin karşısına sıfır faizli bir sistemle çıkmanın yolları aranmalı ve bulunmalıdır.
İslam’ın faizi yasaklamasındaki ve zekâtı farz kılmasındaki hikmetler iyi tahlil edilerek dünyaya yeni bir sistem teklifi yapılmalıdır.
Sadece Türkiye’nin değil bütün insanlığın buna ekmek gibi su gibi ihtiyacı var.
Yalnız ekonomik sisteme değil, dünyanın yeni bir sosyal hayat tarzına da ihtiyacı var.
Faizsiz ekonomiyle birlikte zekâtı, idam cezasıyla birlikte kısas hakkını konuşmanın ve bütün dünyanın kurtuluşu için çare olduğunu fark etmenin ve ettirmenin tam vakti…
Zaman aleyhimize akıp gidiyor…
Artık, İslam’ın can, mal, nesil, din ve akıl emniyetini sağlayacak teklifleriyle yeryüzündeki yegâne dünya görüşü olduğunu, ‘gözleri çıkartacak şekilde göz planına’ koyabilmeliyiz.