Rabb’imiz, Kur’an’da orucu bize de farz kıldığını şöyle açıklıyor:
*Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara 2/183) Peygamber Efendi’miz (sav) de İslam’ın 5 esası konusunda buyuruyor ki; *“İslam beş esas üzerine kurulmuştur; Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Müslim)
RAMAZAN, KUR’AN AYI
Ramazan ayı, bütün insanlık için rahmet, merhamet ve kurtuluş ayıdır. Çünkü bu ayda bütün insanlığı; müjdeleyen, uyaran, doğru yolu gösteren, hakkı, batıldan ayıran, insanları karanlıktan aydınlığa çıkaran Kur’an-ı Kerim nazil olmuştur. Bu itibarla Ramazan, Kur’an ayıdır. *Ramazan ayı, bütün insanlık için rahmet, merhamet ve kurtuluş ayıdır. Çünkü bu ayda, bütün insanlığı; müjdeleyen ve korkutan, (Fussilet, 41/4) uyaran, (Enam, 6/92,155; Araf, 7/2) doğru yolu gösteren/hidayet eden, (Bakara, 2/2; Nisâ, 4/175) hakkı, batıldan ayıran, (Bakara, 2/185; Furkan 25/1) insanları karanlıktan/zulümlerden aydınlığa/nura çıkaran (Maide, 5/16; İbrahim, 14/1) Kur’an-ı Kerim nazil olmuştur. (Bakara, 2/185)
RAMAZAN AYI FIRSATLAR AYI
Ramazan bizler için bir fırsat ayıdır. Bu ayı çok iyi değerlendirmeliyiz. Kur’an-ı Kerim’le olan mesaimizi artırmalıyız. Düzenli Kur’an okumak, Peygamber Efendi’mizin (sav) aksatmadığı ve çok önem verdiği bir sünnetiydi. Biz de böyle bir alışkanlık edip hayatımızın tamamına aksettirmeliyiz. -Ebu Hüreyre’den gelen rivayete göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: “Kur’an’ı öğrenin, onu okuyun ve okutun. Kur’an’ı öğrenen, okuyan ve gereğini yapan kimse, her tarafa koku yayan misk dolu bir kaba benzer. Kur’an’ı öğrenen (fakat onu çevresine yaymayan), yatıp uyuyan kimse ise ağzı bağlı koku yaymayan bir misk kabına benzer.” (Tirmizi) Kuran-ı Kerim’i okumaktan maksat onu anlamak, anlamaktan maksat da onun hükümleriyle amel etmek ve onun gösterdiği yoldan yürümektir. Muhammed İkbal der ki; “Bir insan Kuran’ı bilmedi, okumadı, öğrenmedi, yaşamadı; sanki dünyaya hiç gelmedi.” Onun içindir ki Kur’an’ı okumalı, düşünmeli, Kur’an üzerinde kafa yormalıyız. Kur’an’ı dost edinmeli, onunla arkadaş olmalıyız. Sahi Kur’an’la ne kadar birlikteyiz? Kur’an ne derece hayatımıza yön veriyor? Bunu anlatan çarpıcı bir örneği aktaralım:
BU KUR’AN ÖKSÜZ MÜ?
Vaktiyle Anadolu’da bir köye temiz ahlaklı bir imam tayin edildi. Kısa bir zamanda imam, köylü tarafından çok sevildi. Ramazan ayı gelince köy halkı sırasıyla imamı iftara davet ediyordu. Sıra imamın komşusunun davetine geldi. İmam, davete icabet etti. İftarlarını yaptılar. Akşam namazlarını evde kılıp yatsı namazını da kılmak üzere birlikte camiye gittiler. Evin beyi, namazını kıldıktan sonra eve döndü. Hanım, sehpa üzerine para koyduğunu fakat tekrar baktığında paranın olmadığını söyledi. Para ortada yoktu. Evin hanımı “Ben veya sen almadığına göre parayı hoca çalmıştır.” dedi. Evin beyi buna inandı ve hocayla arasına mesafe koydu. Aradan bir yıl geçti. Yine Ramazan ayı geldi. Hanım, kocasına “Belki hoca parayı ihtiyacı olduğu için almıştır, affedelim. Bu yıl yine hocayı iftar yemeğine davet edelim.” dedi. Evin beyi de bu teklifi makul bularak kabul etti ve hocayı iftara çağırdı. Hoca geldi, iftar yemeği yenildi, çaylar içildi. Evin beyi, “Hocam bir yıldır sizle görüşmüyoruz, merak etmediniz mi?” diye sordu. Hoca da “Sebebi nedir, öğrenmek isterim.” dedi. Evin beyi “Geçen yıl yüksek miktarda bir parayı masanın üzerinde unutmuştuk. Sen bizim eve geldikten sonra parayı bulamadık, senin aldığını düşünüyoruz.” diye konuştu. Hoca ağlamaya başladı. Ev sahibi de “Hoca suçlu da mahcubiyetinden ağlıyor.” diye düşündü. Hocayı teselli etmeye çalışan ev sahibi “Hocam geldi geçti, ağlamayın.” dedi. Hoca “Beni suçladığınız için ağlamıyorum. Ben karşımdaki asılı duran Kur’an için ağlıyorum. Geçen yıl Ramazan’da geldiğimde para masanın üzerinde duruyordu. Fakat kapı pencere açık olunca rüzgâr esti, para dağıldı. Ben de topladım, duvarda asılı duran Kur’an kabının içine koydum. Siz sene boyunca bir kez olsun Kur’an’ı açsaydınız paranızın orada olduğunu görürdünüz.” dedi ve ekledi: “Şunu bilin ki ben, sizin beni hırsızlıkla itham edişinize ağlamıyorum. KUR’AN’ın öksüz kalışına ağlıyorum.”
ALLAH’IN ZİYAFET SOFRASI
Evet, Kur’an’ımızı öksüz bırakmayalım. Allah’ın kitabını okuyup anlamaya çalışalım, emir ve nehiylerini tatbik edelim, davranışlarımıza yansıtalım. Kur’an-ı Kerim’de Rabb’imizin muhatabı biz insanlardır. Allah, bize değer vermiş ve bize seslenmiştir. Kur’an’a kulak verenler Allah’ın samimi kullarıdır. Onu okumak, dinlemek, onunla amel etmek başlı başına bir ibadettir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Bu Kur’an Allah’ın ziyafet sofrasıdır. Yiyebildiğiniz kadar onun nimetlerinden yiyiniz. Şüphesiz ki bu Kur’an, Allah’ın ipidir, apaçık nurdur ve faydalı şifadır. Kur’an kendisine sarılanın koruyucusu, kendisine uyanların kurtarıcısıdır.”