Dünyada hiçbir şey sürekli değil, daire daire genişleyen halkaların sonunda su yüzeyinde kaybolması gibi. Doğumla ölüm arasındaki ‘hayat’ denilen molada, her şey gelip geçiyor. Güzel olan ne varsa, yok oluyor.
Bu yüzden ‘geleceğe mektuplar’ olarak doldurulan hatıra defterleri, zamandan koparılan “mutlu anlar” albümü gibi tertemiz duruyor. Bir köşeye atılsa, unutulsa dahi insanlara çocukluğunda ne kadar mutlu olduğunu hatırlatıyor. Mutluluktan idare edenlerin, ileride, ‘kötü günler’ için de biraz sakladığı tutumluluktur, belki de hatıra defterleri.
“Bana ayırdığın kalbin gibi bu temiz sayfayı” diyerek başlayan, “Umarım bir gün gelir de okursan” temennilerine yüklenen hatıraların tozu alınır ömrün bir durağında, apansız… Aradan yıllar geçince çocukluğundaki veya gençliğindeki mutluluk gelir kurulur başköşeye, acıyla… Çoğunlukla bunaldığında başvurulan eski eğlenceler, zamanı da hatırlatır insana. Mutsuzken hatırladığın keyifli anlarla, mutluluk da çabuk tükenir.
Hayatındaki bir dönemi aralayan seyir defteri, ekseriyetle günlük konuşma diliyle yazıldığı için insanı henüz yenilmemiş, kırılmamış, kirlenmemiş dönemlerine çarçabuk döndürür. Belki de ölene kadar yaşadığını hissettirmek istediği için insanlar, hatıra defterleri yazdılar. Yaşadıklarını, arkadaşlıklarını not ettiler. Ancak en acısı da ‘zaman tüneli’ olan defterlerdeki insanların, zamanla yok olup gitmeleri belki de… Bunlardan birinde, anı defteri arasındaki bir takvimde, bugün hayatta olmayan birisi kurşun kalemle şöyle yazmıştı:
“Dilde gam var, şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr!
Olamaz bir hânede mihmân, mihmân üstüne.”
Bugünkü Türkçe’ye çevirirsek:
“Ey neşe, sen şöyle uzak dur. Gelme buralara, beni rahatsız etme. Çünkü gam ile aram çok iyi, gam ile iyi geçiniyorum. Gelip de problem olma. Misafir üstüne misafir iyi olmaz.”
*
Hatıra defterindeki beyti yazan amcam vefat etse de üzerine not düştüğü takvim yaprağı duruyordu.
Bayram sohbetinde televizyondaki canlı yayında bu hatırasını anlatan Hayati İnanç ağabeyim, “Hatıra defteri kadar ömrümüz yok” diye serzenişte bulunuyordu.
Muhabbet etmeyi çok sevdiğin insanlarla, artık iki kelime edemiyorsan Hayati İnanç gibi, hepimiz için gurbet olan bu dünyada, hatıra defterlerine sarılıyorsun. Üzerinde damla damla sararmış gözyaşları kuruyan hayat özetleri bu defterler, dünyadaki huzurun, ayaklarımızı açıkta bırakan bir yorgan gibi olduğuna işaret ediyor.
Kalbine bastırdıkların, anı defterleri arasında soluk alıp veriyor hâlâ. Ve hep ölenler, yaşayanlardan daha çok çiçek alıyor. Çünkü pişmanlıklar, her zaman ‘minnet’ duygusundan daha güçlü oluyor. Hatıra defterleri, pişmanlıkları apaçık önüne koyuyor. Bir zaman sonra sen yeniden geriye dönüp onları okuyorsun, sayfalar arasında kurutulmuş çiçekler buluyorsun.
Büyüyerek çocukluk ettiğini anlıyorsun.
Hatıra defteri hüzündür, hatıra defteri hasrettir.