”Varsa karşılığı ya da verdiği bir umut sonuna dek gideceksin yok ise karşılığı ilk kavşaktan döneceksin; kural budur.”
Görünen o ki Fenerbahçe VitorPereira’dan geç dönüşün faturasını ödemeye devam ediyor dahada edecek gibi. Başta kaleci Volkan olmak üzere savunma uyurgezer vaziyette iki tane benzer birbirinin aynısı kopya golü yenirmi üstelik bir dakika sonra devre arası olacakken. Kaleci Volkan’ın Başakşehir maçındaki hataları Kayseri maçında da devam etmesi tutması gereken topu hiç gerek yokken yumruklarıyla uzaklaştırmaya çalışması formsuzluğunun yanı sıra beyin olarak da hazır olmadığının göstergesidir. Üstelik özgüveninide yetirmiş hiçbir yan toplarda ortada yok kalesinde çakılıp kalıyor.
Aslında takımda elle tutulur tek adam desek yeridir ”Mehmet Topal” için.O yoksa sıkıntın dahada büyük demektir zaten bunuda Kayseri maçıyla gördük. Mehmet Topal onurlu ve karakterli bir insan sahada varını yokunu ortaya koyarak ruhuyla mücadele eder Mehmet için iş ahlakı herşeyden önce gelir iyiki varsın ve iyiki Fenerbahçe’desin. Fenerbahçe’nin inanın hangi bir eksiğini dile getirmeye kalksanız elinizde kalır.Uyum desen sıfır kimse kimseyi anlamıyor pas trafiği karmaşık rakip kaleye giderken dikine ara pası atacak bir Allah’ın kulu yok adam eksiltmede Volkan Şen ve Alper Potuk dışında kimse yok. Futbol adına teknik açıdan ne kalite var ne bir heyecan nede bir coşku sadece bu oyuncuların isimlerinin ederi var. Maçın hakemlerine gelince Başakşehir maçının hakemi Ali Palabıyık ve ekibi için iyi niyetlilerdi ve dürüstçe maç yönettiler demiştim. Konuyu başkaları gibi eğip bükmeyeceğim; hakemler iyi niyetliler ve art niyetliler olarak ikiye ayrılır art niyetli olanlar skora etki edenlerdir yani alın terinin emeğinin karşılığını çalanlardır bunlar kimin atı hızlı gidiyorsa onların atına binerlerdir. İyi niyetli olanlar ise dürüst ve cesurdurlar eyyamcılık yapmazlar kimsenin emek ve kaderleriyle oynamadan kimseden çalmadan onurlu huzurlu ve gururlu olarak yaşayanlardır bilmem anlata bildim mi?
Yakın bir zamana kadar ellibeşbin kişilik bir koro vardı. Sarılı Lacivertli kaşkolları ile ellerini iki yana açarak raks ederlerdi gökyüzüne. Randevu yerine heyecanla gelen birbirlerini çok seven iki sevgilinin serenatı gibiydi o zamanki o buluşmalar. Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek diye açılırdı o zamanlar o sahnenin perdeleri ”Samanyolu” şarkısı ile inlerdi bütün Şükrü Saraçoğlu Stadı, Bağdat Caddesi vede Kadıköy. Tribünün bir başka köşesinde duygu dolu bir nostalji yeli eserdi yediden yetmişe herkesin hepimizin o çok sevdiği ”Hababam güm gümgüm” diye yüzümüze tebessüm ettiren yanıyla. Ama artık yoklar..!Neredeler niçin kayboldular neden artık gelmiyorlar niçin bomboş kaldı o sıralı koltuklar. Yok beyler yok sizin dediğiniz gibi değil ne maçın geç olan başlama saati nede pahalı dediğiniz bilet fiyatları bence artık inanmıyorlar güvenmiyorlar bu cefakar taraftarlar. ”Siz sokaklarda oynayın biz kaldırımları tribün yaparız” diyen o aşıklar dedim ya artık yoklar küstürdünüz kırdınız onları. Oysaki onlar çok şey istemedilerki sizlerden tek istedikleri aşık oldukları renklerine ve Fenerbahçelerine layık olarak kalpten yürekten tüm ruhunuzla mücadele etmenizdi. Tıpkı birzamanların Diego Lugano’su gibi ”ASİ” Alex de Souza’sı gibi ”ASİL” olarak.
Allaha emanet olun…