Muhammed Şimşek – Diriliş Postası
Devlet nezdinde başlatılan tasfiye ve mücadele süreciyle FETÖ’nün beli kırıldı ama örgütün ülkenin geleceğine ket vurma tehlikesi hala çok güçlü. Bu sebeple örgütle mücadelenin güncel siyasetin ötesinde toplumun tamamına nüfuz eden bir millet bilinciyle devam etmesi gerekiyor.
15 Temmuz hain işgal girişimiyle perde gerisindeki karanlık yüzü ortaya çıkan örgütün, askeriyedeki kolu başta olmak üzere pek çok devlet kademesindeki unsurları hâkim karşısına çıkarıldı.
Ancak hain darbe girişiminde aktif rol aldığı fotoğraf ve videolarla ispatlı sanıkların duruşmalarda sergilediği yalan, ret ve inkâr tiyatrosu karşı karşıya olunan örgütün ne denli tehlikeli olduğunun da bir göstergesi.
Şimdi gelin bu davalardaki sanık ifadelerinin repliklerine birlikte bakalım.
GENELKURMAY KARARGÂH ÇATI DAVASI
En başta Ankara’da görülen 221 sanıklı Genelkurmay Karargâhı çatı davasında yargılanan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Akın Öztürk, iddianamede yer alan 6 klasör fotoğrafa rağmen işgal gecesi Akıncı Üssü’nde sivil görmediğini ileri sürdü.
“O gece karşımda 3-4 generali gördüm. Kim var kim yok bakmadım” diyen Öztürk’ün bu ifadesini, Koruma Astsubayı İsmail Keskin’in ifadeleri çürüttü. Keskin, kamera kayıtlarına da yansıdığı gibi Akıncı Üssü’nde sivillerin olduğunu söylemiş hatta üzerlerindeki kıyafetlere kadar anlatmıştı.
Hal böyleyken hâkim karşısına çıkan FETÖ’nün sivil imamları da akla mantığa aykırı beyanlar da bulundu. İşgal gecesi hain girişimin yönetildiği Akıncı Üssü’nde olmalarına rağmen ağız birliği yaparak evde olduklarını söylediler.
EMLAKÇI, TÜCCAR VE YAPIMCI
Hain girişimin kilit isimlerinde biri olan Kemal Batmaz, duruşmada hakkındaki iddiaları reddetti. Emlak işleriyle uğraştığını ifade etti. Diğer siviller Hakan Çiçek tüccar ve Nurettin Oruç ise yapımcı olduğunu anlattı. Üç isim de darbeyle bir alakaları olmayan farklı mesleklere sahip sivil görüntüsüne büründü.
Üç isim de Akıncı Üssü etrafındaki arazide yakalandı. Jandarma, Adil Öksüz, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç’u aynı araca bindirdi. Fakat mahkemede bundan hiç bahsetmediler.
SAVUNMALAR YEŞİLÇAM’A TAŞ ÇIKARTTI
Akıncı’da bulunma sebeplerini anlatırken Yeşilçam’a taş çıkartacak replikleri yan yana dizdiler. Kemal Batmaz “Tarla bakmaya gittim” derken Hakan Çiçek “Öğrenci velisi olan askerle görüşecektim” yalanının arkasına saklandı. Daha ilginç bir bahane uyduran Nurettin Oruç ise “Belgesel çekecektim” dedi.
Mahkemede Akıncı Üssü’nün içinde hiç bulunmadıklarını iddia eden bu üç isme kendi görüntüleri seyrettirildi. Tam 15 video ve 700 fotoğraf gösterildikten sonra Batmaz “Ben değilim” dedi. Nurettin Oruç “Kısmen bana benziyor” diyerek bilirkişi raporuna rağmen kendisini tanımadı. “Taksiyle Akıncı Üssü’ne girdim” diyen Hakan Çiçek’in iddiası ise görüntülerde çıkmadı. Ayrıca Çiçek iddia ettiği gibi lojman bölgesinde değil Adil Öksüz’ün darbeyi yönettiği Akıncı Üssü 143. Filo yakınında yakayı ele verdi.
Ankara’dan Üssün bulunduğu Kazan ilçesine giden sivil imamların hiçbirinin arabasının olmaması tesadüf olamazdı. Ancak Batmaz ve Çiçek taksiye bindiklerini iddia etti. Oruç ise otostop çektiğini söyledi.
Dahası bu üç sanığın üzerinden telefon çıkmaması inkâr tiyatrosunun bir diğer parçasıydı. Çiçek telefonunun bozulduğunu söylerken Oruç evde unuttuğunu ileri sürdü. Batmaz ise “Telefon kullanmıyorum” diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı.
Hepsinden daha ilginç nokta ise bu üç isimin Amerika’da bulunduğu tarihin aynı olmasıydı. Batmaz “Mehmet Sungur ile görüşecektim” dedi. Oruç film festivaline, Çiçek ise fuara gittiğini ileri sürdü. Oysa orada bulundukları tarih Türkiye’de yapılan darbe toplantısının tam da ertesi gündü.
“POLİSLERİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN”
FETÖ davalarındaki bir diğer akıllara zarar savunmayı ise İstanbul Zırhlı Birlik Tugay eski Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu yaptı.
Kendini aklamak için yalana sığınan Aydoğdu, 15 Temmuz akşamı boğaz köprüleri başta olmak üzere İstanbul’un kritik noktalarını tutması için zırhlı birliklere emir veren cuntacıydı.
Duruşmada tank ve zırhlı birlikleri kendisinin gönderdiğini kabul etse de bunun terör saldırısına karşı önlem amaçlı olduğunu savundu. Tankları çevik kuvvete neden gönderdiği yönündeki soruya ise “polislerin güvenliğini sağlamak için” cevabını verdi.
“BEN ÖYLE BİR SELAM VERMEDİM”
İşgal gecesi derdest edilerek Akıncı Hava Üssü’ne götürülen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a “Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim” diyen eski üs komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, mahkemedeki ifadesinde bu ifadenin kendisine ait olmadığını ileri sürdü.
143. Filo’da FETÖ’nün sivil imamı Kemal Batmaz’a verdiği asker selamıyla ilgili ise Evrim “ben öyle bir selam vermedim” diyerek görüntülerdeki o anları inkâr etti.
SİVİLLERE ATEŞ ETTİĞİ GÖRÜNTÜLERİ REDDETTİ
Yine işgal gecesi Genelkurmay karargâhında elinde silahla sivillere ateş ettiği anları kaydeden güvenlik kameraları görüntülerine rağmen eski Tuğamiral Sinan Sürer de yaptıklarını inkâr etme yoluna gitti. Kendisine ateş etme anını gösteren görüntüler seyrettirildiğinde ise “Kendimi koruma refleksiyle silahımı doğrulttum. O gecenin hiçbir anında silah kullanmadım. Elimde silahın olması ateş ettiğim anlamına gelmez” yalanını uydurdu.
15 TEMMUZ SONRASI FETÖ İLE MÜCADELE
FETÖ’nün çirkin yüzünü ortaya çıkardığı 15 Temmuz işgal girişimi sonrası 62 ilde toplam 269 dava açıldı. Açılan davalarda toplam 6880 sanık Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yargılanıyor.
İşgal girişimine katılan hainlerin pişkin cevapları kamuoyunun tepkisini çekerken yalan, ret ve inkâr taktiği söz konusu örgütün de ikiyüzlülüğünü net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Son bir yılda FETÖ ile mücadelede önemli mesafeler kat edilse de örgütün oluşturduğu tehlikenin hala atlatılabildiği söylenemez. Kaldı ki FETÖ ile mücadele PKK veya DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadeleden çok daha zor. Çünkü dini söylemleri kullanan ve bu yolla uzun yıllara yayılan sistematik çalışmalarla çok katmanlı bir sivil örgütlenmeye ulaşan örgütün direncini kırmak gerekiyor.
Tepe kadrodan hesap sorulması şart
Aksi takdirde kullanışlılığı dolayısıyla uluslararası isihbarat örgütleri örgütün arkasında durmaya devam edecektir. Bu da örgütün uzun yıllar bu kullanışlılığı üzerinden varlığını sürdürerek devlete ve millete çelme atmak için tetikte bekleyeceği anlamına geliyor. Bu kullanışlılığın önüne geçmek için ABD ve Avrupa başkentlerine kaçan üst düzey FETÖ’cülerin ve örgütün lideri dahil kurucularının yakalanarak bütün bu yaşananların hesabı en önce onlardan sorulmalı.
ÖRGÜTÜN TÜRKİYE KARŞITI LOBİ TEHDİDİ
Batı başkentlerinde Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerine odaklandığı görülen örgütün, bu sahada önünde hiçbir engel bulunmuyor. Başta ABD ve Almanya’nın açıktan destek vermeseler de sonsuz müsamaha gösterdiği bu ortamlarda örgütle mücadelede Türkiye, daha yolun başında. Dolayısıyla bu sahada işletilmesi gereken kamu diplomasisinde somut koordinasyonlar devreye girmeli.
YARGI SÜRECİ İYİ YÖNETİLMELİ
Malum FETÖ davalarının şekli, yargı sürecinde yaşanan aksaklıklar ve mağduriyetlerin iyi yönetilmesi gerekiyor. Bu nokta mücadelenin seyri açısından son derece önemli… Özellikle konunun uzmanları iddianamelerin içeriği konusunda, FETÖ’ye doğrudan mensup olanlarla FETÖ’ye bir şekilde destek verenlerin yargılanma süreci ayrıştırılması ve bu alanda titiz bir çalışma yapılmasını öneriyor. FETÖ ile mücadelenin bu yönüyle kamuoyu desteğinin sürekli olarak yüksek tutulduğu bir ortamda sürdürülmesi gerekiyor. Kamu kurumlarının yanı sıra sivil toplum örgütlerinin, mücadelenin “geçici” olmadığı bilincini diri tutmaları elzem… Ayrıca 17 Temmuz’dan itibaren başvuruları değerlendirmeye alan OHAL Komisyonu’nun mağduriyetleri gidermek için daha etkin çalışmalarda bulunması gerekiyor.
SOSYAL, DİNİ VE PSİKOLOJİK BOYUT
FETÖ ile mücadelede, her ne kadar adalet ve güvenlik öncelenirken meselenin sosyal, dini ve psikolojik boyutları göz ardı ediliyor.
Toplumda yaşanan kırılmaların özellikle aile hayatı içindeki çocukların yaşadığı travmaların rehabilite edilmesi için kapsamlı sosyal politikalar geliştirilmesinde fayda var…