Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Hasan Basri Bülbül, İsrail'in UNRWA'nın faaliyetlerini durdurmaya yönelik hukuksuz düzenlemelerini analiz etti.
...
İsrail Meclisi (Knesset), 28 Ekim Pazartesi günü Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) faaliyetlerini engellemeye yönelik iki ayrı kanun ihdas etti. İlk düzenleme, UNRWA’nın İsrail topraklarında her türlü faaliyetini ve temsilci bulundurmasını yasaklarken, ikinci düzenleme ise UNRWA’nın Gazze ve Batı Şeria’daki faaliyetlerini tamamen yok etmeyi amaçlıyor. İsrail’in 1967 yılında UNRWA’nın Gazze ve Batı Şeria’da faaliyetlerini yerine getirebilmesi için gerekli kolaylıkları sağlayacağına ilişkin verdiği taahhüdün geri alındığını ifade eden ikinci kanun, İsrailli yetkililerin UNRWA ile herhangi bir şekilde irtibata geçmesini de yasaklıyor. Kanun ayrıca, UNRWA çalışanlarının BM personeli olma sıfatıyla sahip olduğu bir takım yargı muafiyetinin de ortadan kaldırıldığını ilan ediyor.
BM Şartı’nın 105. Maddesi BM temsilcilerinin yargı muafiyetine sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. BM binaları da dokunulmaz olup, taraf devletlerin müdahalelerine karşı hukuki koruma altındandır
UNRWA'YI GAZZE'DEN ÇIKARMAK ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRI
Uygulandığı takdirde bu kanunların oldukça vahim sonuçları olacağı açıktır. Zira UNRWA, özellikle Gazze’de tüm insani yardım sisteminin belkemiğini oluşturuyor. Son bir yıldır İsrail’in uyguladığı soykırım sonucu açlık, kıtlık ve çeşitli salgın hastalıklarla boğuşan Gazze halkına insani yardımlar, UNRWA sayesinde ve koordinesi ile gerçekleştiriliyor. UNRWA’nın Gazze’den çıkarılması demek mevcut şartlar altında tüm Gazzelilerin ölüme terk edilmesi ile eşdeğer. Nitekim BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Filistin’de UNRWA’nın hiçbir alternatifinin olmadığını ve vazgeçilemez olduğunu vurgulamış, ilgili düzenlemelerin uluslararası hukuka aykırılıkla sonuçlanacağını ifade etmişti. Hatırlanacağı üzere Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Güney Afrika’nın İsrail’e karşı soykırım sözleşmesinin ihlali sebebiyle açtığı davada Gazze’ye temel ihtiyaçların ve insani yardımın etkin bir şekilde sağlanması yönünde bir tedbir kararı vermiş ve soykırımın önlenmesi için bunun hayati önemine işaret etmişti. Kararın gereğini yerine getirmek ancak UNRWA’nın daha fazla desteklenmesi ile mümkünken UNRWA’yı Gazze’den çıkarmak açıkça uluslararası hukuka aykırıdır.
UNRWA, Genel Kurul’a bağlı bir organdır. Genel Kurul, UNRWA’nın korunması amacıyla UAD'den İsrail’in çıkardığı kanunların uygulanmasından doğacak uluslararası hukuka aykırılıkları tespit eden bir karar almasını isteyebilir
Diğer yandan ilgili kanunlar, İsrail’in BM Şartı’ndan kaynaklanan yükümlülüklerine de aykırılık teşkil ediyor. Zira BM Şartı’nın 105. maddesi BM temsilcilerinin yargı muafiyetine sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Benzer şekilde BM binaları da dokunulmaz olup, taraf devletlerin müdahalelerine karşı hukuki koruma altındandır. Doğu Kudüs’te bulunan UNRWA ofisinin tahliye edilip toplu konuta dönüştürülmesine yönelik İsrail’in attığı adımlar bu açıdan uluslararası hukukun ihlalidir. Devletler, iç hukuk hükümlerine dayanarak uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldıramazlar.
ULUSLARARASI TOPLUM BASKI UYGULAMALI
Divan’ın ihtiyati tedbir kararından hemen sonra İsrail UNRWA’yı Hamas’a destek vermekle suçlamış ve pek çok Batılı devlet UNRWA’ya yardımı kesme kararı almıştı. Ancak İsrail aynı desteği bu sefer sağlayabilmiş değil. İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, Güney Kore, Avustralya ve Japonya dışişleri bakanları ortak bir açıklamayla UNRWA yasağına karşı endişelerini dile getirdiler. Aynı şekilde ABD’de sürecin durdurulması için İsrail’e çağrıda bulundu. Yine Güvenlik Konseyi üyesi devletler bir basın bildirisiyle UNRWA’nın Filistin halkı için hayati önemine dikkat çekerek İsrail’i uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ettiler. [6] Ancak Güvenlik Konseyi bu hususta herhangi bir bağlayıcı karar almış değil.
UNRWA 5,9 milyon insana yardım, eğitim, sağlık, barınak ve kalkınma hizmeti sağlıyor. Ajans, sağlanan hizmetler bakımından Filistinli mülteciler için adeta yarı bir devlet niteliğine bürünmüştür. Böylesi bir kuruluşun işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyetinin engellenmesi yaşam hakkı başta olmak üzere Filistinlilerin neredeyse tüm haklarından mahrum bırakılması anlamına geliyor. Milyonlarca Filistinli mültecinin insani güvenliğini doğrudan tehlikeye atan UNRWA’nın yasaklanma kararı, doğuracağı sonuçlar bakımından pekala uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olarak da nitelendirilebilir. Nitekim daha önce Ruanda’da mültecilerin durumu uluslararası barış ve güvenliğe bir tehdit olarak kabul edilmişti. Bu durumda Güvenlik Konseyi UNRWA’nın korunması için herhangi bir tedbir almazsa, Genel Kurul “Barış için Birlik” kararı çerçevesinde bir takım zorlayıcı tedbirler alabilir. Genel Kurul’un BM üyesi devletlerden müştereken İsrail’e karşı ekonomik yaptırımlar uygulamasını istemesi bu seçenekler arasındadır.
Genel Kurul’un önündeki seçenekler yalnızca Güvenlik Konseyi’nin etkisiz kaldığı hallerle sınırlı değildir. UNRWA, Genel Kurul’a bağlı bir organdır. Genel Kurul, UNRWA’nın korunması amacıyla Uluslararası Adalet Divanı’ndan İsrail’in çıkardığı kanunların uygulanmasından doğacak uluslararası hukuka aykırılıkları tespit eden bir karar almasını isteyebilir. 1946 Birleşmiş Milletlerin Ayrıcalık ve Muafiyetlerine dair Sözleşme’nin 30. maddesi yargı muafiyetleri hususunda “Bir üye devletle Birleşmiş Milletler arasında uyuşmazlık çıkması halinde, ortaya çıkan her hukuki mesele hakkında, [Divan’dan] istişari oy istenecektir. Divanın oyu, taraflarca kesin olarak kabul edilecektir.” hükmünü içeriyor. Bazı yazarlar bu hükme dayanarak Divan’ın danışma görüşünün bağlayıcı niteliği haiz olduğunu savunuyor.
İsrail, kuruluşundan beri BM’yi hedef almaya devam ediyor. BM Filistin Uzlaştırma Komisyon’u Başkanı Count Folke Bernadotte’nin 1948’de Kudüs’te öldürülmesi ile başlayan süreç bugün UNRWA’yı yok etme çabalarıyla kendini gösteriyor. Bernadotte, hazırladığı raporda kalıcı bir barış için Filistinli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünün önemini vurgulamış ve bu sebeple katledilmişti. Bugün ise Filistinli mültecilerin nesilden nesile kaydını tutan ve böylece geri dönüş hakkını kurumsallaştıran UNRWA İsrail’in hedefinde. BM Genel Kurul Bernadotte’nin katlinin ardından Divan’a başvurmuş ve Divan’dan "BM Hizmetinde Uğranılan Zararın Tazmini" olarak bilinen kararı almıştı. Bugün de bir BM kuruluşu olan UNRWA’nın korunması için gerekli adımlar atılmalıdır. Buradaki amaç basit bir hukuki kazanımdan öte, UNRWA’nın devamlılığının sağlanması için gereken siyasi zemini ve baskıyı oluşturmaktır. Knesset’in çıkardığı kanunların üç ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülüyor. Uluslararası toplum, bu süreyi etkin bir şekilde kullanarak ilgili kanunların geri çekilmesi için gereken baskıyı uygulamalıdır.
[Dr. Hasan Basri Bülbül, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesidir.]