Kalkışmadan 1 hafta önceki NATO zirvesinde yapılan darbe planları, devlet erkanının feraseti, milletin azim ve inancıyla bastırılırken söz konusu gece FETÖ’cü hainlere yapılan askeri ve lojistik destek, bilgi, belge ve itiraflarla bir bir gün yüzüne çıktı.
Murat Akan/Analiz Haber
Daha önceki darbelerde olduğu gibi, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında da hiç şüphesiz yine ABD ve NATO vardı. Bunu kanıtlayacak elimizde yeterli sayıda belge ve bilgi bulunuyor.
İNCİRLİK’TE “DARBE” TEYAKKUZU
Öncelikle 15 Temmuz darbe girişiminin Polonya’nın başkenti Varşova’da yapılan NATO zirvesinden sadece bir hafta sonra gerçekleşmiş olması oldukça dikkat çekiciydi. Bir başka ilginç nokta, Türk yetkililer tarafından resmen talep edilmesine rağmen, ABD’nin 15 Temmuz gecesi seçilmiş hükümete desteğini bir türlü açıklamamış olmasıydı. Elbette ABD ve NATO’nun 15 Temmuz darbe girişiminin içerisinde olduğunu gösteren emareler bunlarla sınırlı değil. ABD ve NATO’ya ait İncirlik üssü, darbe girişiminde en aktif rolü oynayan yerlerden biriydi. Zira bu üs, hem darbenin NATO bağlantısının sağlandığı hem de darbeye hava desteğinin verileceği karargâh olarak belirlenmişti.
F-16’LARA YAKIT TAKVİYESİ
Nitekim darbe girişiminin ilk saatlerinde İncirlik’ten kalkan üç tanker uçak, gece boyunca Ankara’yı bombalayan F-16’lara tam 20 kez havada yakıt ikmali yaptı. Ankara ve Adana Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen soruşturmalarda, İncirlik’teki 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı’ndan kalkan tanker uçaklarının radar kayıtları tek tek ortaya çıkarıldı. Hiç şüphesiz bu kalkışlar ABD ve NATO’nun bilgisi dahilindeydi. Zira darbe gecesi İncirlik’ten F-16’ları kaldıran Hava Pilot Kurmay Yarbay Halil İbrahim Özdemir, Akıncı Üssü İddianamesi’ndeki ifadesinde, 10. Tanker Üs Komutanı Bekir Ercan Van ile ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı 39. Hava Üs Komutanı Albay John Walker’ın o gece birlikte olduğunu açıkça itiraf ediyordu. Söz konusu tanker uçaklar, NATO şemsiyesi altındaki koalisyonda görevliydi. Dolayısıyla bir NATO üssünden ABD’lilere bilgi vermeden üç tanker uçağın kaldırılması mümkün değildi. Nitekim darbe bastırılınca 10. Tanker Üs Komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van’ın ABD’lilere sığınma talebinde bulunması da bu sıkı işbirliğinin açık göstergesiydi. Ancak Bekir Ercan Van, her ne kadar söz konusu bu sığınma talebini reddetse de, Albay Walker ile görüştüğünü kabul ederek ifadesinde şöyle diyordu: “Amerikalı Albay John Walker ile ikili toplantım vardı ve üste icra edilen koalisyon harekatı kapsamında yaşanan problemleri ve çözüm metotlarını konuşuyorduk.”
İNCİRLİK’TE GÖRÜNTÜLER SİLİNDİ!
Hiç şüphesiz ABD ve NATO’nun 15 Temmuz darbe girişimine müdahil olduğunu gösteren çok daha somut deliller de mevcut. Mesela, İncirlik Üssü’ndeki o geceye ait görüntülerin silinmesi gibi… Adana Cumhuriyet Savcılığı tarafından 15 Temmuz darbe girişimine yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, ABD’den o gece İncirlik Üssü’nde yaşanan olaylarla ilgili görüntüler istendi. Fakat görüntüler ortada yoktu. ABD’li yetkililer, kayıtların “geriye döndürülemez şekilde” silindiğini söylüyordu. Nitekim ABD’nin İncirlik’teki 39. Hava Üssü Kanadı Komutanı Albay John J. Walker, bu skandalla ilgili olarak sadece bir ‘özür’ dilemekle yetindi.
BAŞBAKAN YILDIRIM’DAN KRİTİK HAMLE
ABD/Batı ittifakı, o gece darbeye destek vermekle kalmayıp, Türkiye’yi ‘işgal’ etmek için de çeşitli hazırlıklar yapmışlardı. Geçmişteki ikili anlaşmalara dayanarak yapılmak istenen bu işgal girişimi, Başbakan Binali Yıldırım’ın kritik talimatıyla son anda önlendi. 15 Temmuz’un sadece bir buçuk ay öncesinde Bakanlar Kurulu’nca onaylanan ve “kaos, kargaşa” durumunda NATO’ya müdahale hakkı veren yasayı hatırlayan Başbakan Binali Yıldırım, Eskişehir Hava Üssü Komutanlığı’na Türk hava trafiğinin derhal NATO’ya kapatılması talimatını verdi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Harekat Özel Defteri (HÖD) kayıtlarına göre, bu emir 16 Temmuz gecesi saat 02.19’da yerine getirildi. Böylece NATO’ya Türk hava sahasını izleme imkanı veren sistem kapatılarak, FETÖ’nün ‘iç savaş’ üzerinden ülkeyi NATO müdahalesine açık hale getirme planı bertaraf edilmiş oldu.
NATO’YA VERİ AKIŞI DURDURULDU
Eskişehir’deki üsse gelen emirle, önce FETÖ’cü pilotların kullandığı uçaklar ‘düşman unsur’ olarak işaretlendi.
Daha sonra, NATO’nun Türk hava sahasındaki dost olmayan hava trafiğine müdahalesini engellemek için de, NATO merkezine rutin olarak iletilen hava trafik resimlerinin gönderildiği sistem kapatıldı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Harekat Özel Defteri’nde bu durum şöyle ifade ediliyordu: “Darbecilerin uçaklarının hava resminde etkinlikle takip edilebilmesi için dost olmayan trafik teşhisi verilmiş, bu durumun ve ülke içindeki karışıklığın NATO ülkeleri tarafından takibinin engellenmesi amacıyla NATO’ya hava resmi gönderimi durdurulmuştur” Türk hava sahası trafiğinin NATO’nun izlemesine kapatılması boşuna değildi. Zira NATO, 1990’lardan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine yerleştirdiği yeni nesil NATO’cuların başarılı olması için aslında tüm tedbirleri almıştı. 15 Temmuz’dan bir gün önce, Kilis üzerinden sınırı aşarak ABD’nin Kuzey Suriye’de kontrol ettiği bölgeye giden Türk subaylar tespit edildi. Bunlar, sınırda bekleyen YPG/ PKK militanları ile ABD Özel Kuvvetleri’ni yurda sokmak için gönderilen rehber ekiplerdi. Yine 15 Temmuz’dan kısa bir süre önce, Kıbrıs’a kısa aralıklarla 5 bin İngiliz askeri konuşlandırıldı. Bu askerler, Kıbrıs’taki Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri) üslerine yerleştirildi. Amaç, “kaosun sürmesi halinde” NATO anlaşmasını ileri sürerek Türkiye’ye müdahale etmekti. Ancak hükümetin ve halkın kararlı tutumuyla darbe girişimi bir günde bastırılınca, Evanjelist ittifakın bu planı da suya düşmüş oldu.
NATO SUBAYLARININ YARISI FETÖ’CÜ!
NATO karargahlarında görevli subaylara bakıldığında, FETÖ-NATO işbirliğinin stratejik bir plan doğrultusunda yürüdüğü açıkça ortaya çıkıyor. Zira Anayasal Düzene Karşı Suçları Soruşturma Bürosu tarafından NATO’cu subaylara ilişkin yürütülen soruşturmada, NATO karargahlarında görev yapan 462 Türk subayından 237’si hakkında FETÖ’cü olmaktan işlem yapıldığı anlaşıldı. Mesela, NATO’nun ana karargahının bulunduğu Brüksel’de görevli 50 komutandan 41’inin görevinden alınması, durumun vehametini gösteriyordu. Nitekim NATO’da görevli FETÖ’cü subaylardan 200’ü, çeşitli NATO üyesi ülkelerden sığınma talebinde bulunarak Türkiye’ye dönmedi.