Millet iradesi bu süreçte “Yerli” ve “Milli” olandan yana tercihini yaparken ülkede ana muhalefeti temsil eden CHP’nin yaşadığı savrulmanın nereye kadar devam edebileceği ise kestirilemiyor.
Aslında sandık baz alındığında siyasi partilerin önünde duran yol haritaları açık net kendini belli ediyor. Ancak CHP her seferinde attığı adımlarla, kendini, bu güzergâhın dışında tutmayı başarıyor.
Bu durumu özetle şöyle izah etmek mümkün: CHP hiçbir hesabı ne teorikte ne pratikte doğru düzgün yapamıyor. Bırakın en kallavi siyasi süreçleri en basitinden son bir aydır delegelerin imzası konusunda karışıklık yaşayan CHP’liler, hepi topu 59 il başkanlarının imzalarını dahi hesaplayamadı.
SÜREKLİ KRİZ DURUMU
Yine yakın zamanda CHP’liler arasında Muharrem İnce için kaç imza toplandığı ile ilgili kaos yaşanmış ve krize dönüşen durum haftalarca sürmüştü. Hal böyleyken CHP’lilerin toplanan imza sayısıyla ilgili farklı rakamlar vermeye devam ettiği ortamda dün de ortak açıklama yapan CHP’li vekiller söz konusu açıklamaya destek veren vekilleri sayamadı. Zira ortak açıklama yapılmasının ardından toplantıya 59 il başkanının katıldığı açıklandı, ama bu 59 il başkanının ismi bir türlü sayılamadı. Bu basit örneğin anlattığı kriz durumlarını CHP kendi içinde sürekli yaşıyor.
ORTAYA KARIŞIK MUHALEFET
CHP’nin kendi içinde yaşadığı bu türden kargaşa durumlarını bir kenara bırakacak olursak son dönemde ortaya koyduğu söylemler ana muhalefetin savrulmalarını gözler önüne seriyor. Bu savrulmalar alt alta dizildiğinde CHP’nin neyi, niçin dillendirdiği veyahut kimi temsil etmeye çalıştığı noktasında kritik handikaplar ortaya çıkıyor. Zira sözüm ona hemen her zemin ve fırsatta Cumhuriyetin kurucu partisi olarak gösterilen CHP, ülkenin Milli meselelerinde bir dizi aykırılıkları sinesine çekebiliyor.
“İran’la Türkiye savaşırsa İran’ı desteklerim” diyen birini milletvekili yaptıklarında “İrancı”, Türkiye terörle savaşırken Almanların sivil kayıplar var sözlerine Sezgin Tanrıkulu’nun “SİHA’lar sivilleri vuruyor” çıkışıyla destek verdiğinde “Almancı”, Amerikalılar Zerrab’ı sanık sandalyesinden indirip tanık olarak dinleyeceğini duyurduğu gün Kılıçdaroğlu, sahte boş kâğıtlarla 17-25 Aralık benzeri bir hava estirmeye çalıştığında “Amerikancı” bir duruş segileyen CHP kendini nerede konumlandırıyor ve kamuoyu CHP’nin neyi temsil ettiği sorusuna ne cevap versin?
KİMDEN YANA SİYASET?
Önümüzdeki fotoğrafa buradan baktığımızda örnekleri ve tarafları çoğaltarak İran mı, Almanya mı, ABD mi diye CHP’nin kimden yana olduğunu sormak mümkün. Ancak buradan çıkan hayati sonuç, CHP bu tarz söylem ve çıkışlarıyla kimden yana olursa olsun bir tek milletten yana olmadığı veyahut genetik kodları dolayısıyla olamadığını gerçeğini önümüze koyuyor.
CHP MİLLETE YENİLDİ
Buraya kadar anlattıklarımız CHP’nin M. Kemal’in partisi olduğu yönündeki bütün doktrinleri yerle bir ederken CHP’lilerin bu yöndeki ısrarlı söylemlerini inandırıcı olmaktan çıkarıyor.
Dahası CHP’nin özellikle son birkaç yılda tercih ettiği ittifaklar da bu sonucu teyit ediyor. Çünkü uluslararası siyasetin dönüşümü ve Türkiye’deki siyasal atmosferin gidişatı doğrultusunda kendini sürekli güncelleyen AK Parti iktidarı karşısında CHP kendini yenileyemediği gibi yenilmişliği de özümsedi. Üstelik hiçbir alternatif siyaset üretemedi. Tek ürettiği şey AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı oldu.
Bu noktada Erdoğan’ı ve partisini devirmek için kim olduğuna ve ülkeye nasıl zarar vermeye çalıştığına bakmadan hemen herkesle ittifak kuran CHP, aslında millete rağmen aldığı pozisyonla milletin kendisine yenildi.
KİRLİ İTTİFAKLAR
Öyle ki 17-25 Aralık operasyonları ile başlayan ve 15 Temmuz işgal gecesiyle ülkenin beka meselesine dönüşen süreçte Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kaderinin Türkiye’nin kaderinden ayrı düşünülmeyeceğini gerçeği gün gibi ortaya çıktı. Türkiye siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir portre çizen Erdoğan’ın şahsında toplanan bir ülkenin ve milletin şahlanış ruhunun inşa ettiği bu yükseliş karşısında kendi içinde zaten bir travma yaşayan CHP tamamen yön tayin edemez noktaya geldi.
Siyasi anlamda yaşadığı savrulmaları Gezi olaylarıyla bilinçli bir tercihe dönüşen CHP, sırf Erdoğan’ı devirmek ve AK Parti iktidarını yıkmak hevesiyle Türkiye aleyhtarı FETÖ ve onun maşalığına soyunduğu uluslararası şer odakları ile ittifak kurmaktan çekinmedi. 17/25 Aralık operasyonlarında sıkı sıkıya devam eden ittifak 15 Temmuz işgal girişimine rağmen ne gevşeme gösterdi ne kesintiye uğradı.
15 Temmuz sonrası millet iradesinin “yerli” ve “milli” söylemlerin etrafında toplandığı dönemde CHP Yenikapı ruhuna destek verir gibi gözükse de kısa bir süre sonra “kontrollü darbe” söylemleriyle verdiği fotoğrafı tersyüz etti. 24 Haziran seçimleri atmosferine girildiği dönemde ise önceki seçimlerde olduğu gibi yine kapalı kapılar ardında HDP ile gizli ittifak yapması tabanından gelebilecek tepkilere rağmen atılan adımın ta kendisi oldu. Sonuç malum, hezimet…
Sonuç olarak 2019’a yeni siyasal sistemi ile büyük bir dönüşüm yaşayan Türkiye karşısında CHP’nin artık bir karar verip kimden yana olduğunu açık net ortaya koyması lazım. Aksi takdirde ülkedeki muhalefet boşluğu derinleşirken sürekli olarak bu topraklara karşı art niyetli hesapların içinde olan yapılarla kurulan üstü kapalı ittifakların cezasını millet iradesi sandıkta vermeye devam edecektir.
CHP’NİN STRATEJİSİNİ KİM BELİRLİYOR?
24 Haziran seçimleri sonrası yaşadığı hezimetten sonra her geçen gün daha da hırçınlaşan CHP bütün politikalarını Erdoğan‘ı devirmek üzerine kurdu. Millet iradesinin “Yerli” ve “Milli” olana yöneldiği dönemde üstü kapalı ittifakları tercih eden CHP’nin artık bir karar vermesi gerekiyor. Zira yeni siyasal sistemiyle büyük bir dönüşüm sürecine giren Türkiye’de artık tek belirleyici merci milletin kendisi.