Analiz-Yorum

Başkanlık: Milli iradenin hakimiyeti

Abone Ol

Türkiye’nin son yıllardaki en önemli gündem maddelerinden olan başkanlık sistemine ilişkin tartışmaların yaklaşık yarım asırlık bir geçmişi var. Başkanlık sisteminin Türkiye için en doğru yönetim modeli olduğunu ortaya koyan ilk isim ise 23. Türkiye Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan. Erbakan genel başkanlığını yürüttüğü Milli Selamet Partisi’nin, 1977 seçimlerine ilişkin olarak hazırladığı seçim bildirgesinde, ‘MSP’nin Anayasa’da Yapacağı Değişiklikler’ başlıklı 89’uncu sayfasında ilk sırada ‘Başkanlık sistemine geçilmesi’ vaadi yer almış, bu vaadin hemen ardından ‘Başkanın doğrudan doğruya millet tarafından seçilmesi’ maddesine yer verilmişti.

Yürütme ikiye bölünemez

Sadece Erbakan değil, Türk siyaset tarihine damga vuran isimlerden Milliyetçi Harekat Partisi’nin efsanevi lideri merhum Alparslan Türkeş’de başkanlık sisteminin en önemli savunucularından biri. Türkeş, 1979 yılında yayımladığı “Temel Görüşler” kitabında eski Türk devletlerinin başkanlık sistemi ile yönetildiğini, Türkiye’yi ileri götürecek sisteminde başkalık olduğunu belirtmişti. Türkeş, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da itiraz ettiği yargıdaki iki başlılığa o günlerde karşı çıkarak, savunduğu sistemin tarifini şu şekilde yapmıştı: “Milliyetçi hareket, tek başkan, tek meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz.”

Kesin kuvvetler ayrılığı var

Aynı şekilde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da çeşitli demeçlerinde, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki yetki problemi, bürokratik vesayetlerin ortadan kaldırılması için başkanlık sistemini hayata geçirmek isteğini deklare etmişti. Özal, “Şu anki sistemde “kuvvetler ayrılığı” yok, başkanlık sisteminde ise kesin olarak «kuvvetler ayrılığı» sözleri ile başkanlık sisteminin gerekçelerini açıklamıştı. Ancak ne yazık ki üst aklın parçalayıp, yutmak istediği, terörü musallat ettiği, koalisyonlara mahkum bıraktığı Türkiye’ye sürekli istikrar getirecek başkanlık sistemi 3 lider tarafından da getirilemedi. Erbakan’ın 4 partisi kapatıldı ve Erbakan 28 Şubat darbesi ile koltuğundan edildi. Özal, 1993 yılında şüpheli bir ölümle hayata gözlerini yumdu. Türkeş ise siyasi yasaklar ve darbecilerin zindanlarına takıldı.

Yeni bir dönem başladı

Türkiye, 39 yıllık başkanlık tartışmalarında FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde milletin sokaklara çıkıp vatanı kurtarmasının ardından farklı bir safhaya geçti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, milli bir duruş sergileyerek, başkanlık tartışmalarının noktalanması adına “Millete soralım” teklifinde bulundu. Bahçeli’nin çıkışının ardından AK Parti çalışmalarına hızlandırırken, referandumun mayıs ayında yapılabileceği paylaşıldı. Bu bağlamda bizde Diriliş Postası olarak başkanlık sisteminin Türkiye’ye kazandıracakları, sisteme eleştiriler, parlamenter sistemin noksanlıkları ve referandum konusunda CHP- HDP ittifakının milli iradeyi hiç saymasını, hem milletvekillerine hem de toplumun nabzını tutan siyasi ve gazetecilere sorduk.

CHP vesayetçi statükoyu korumanın peşinde

AK Parti Grup Başkanvekili Turan, CHP’nin başkanlık sisteminin tartışılmasına bile tahammülsüzlüğünün, halka söz vermemesinin sebebinin vesayetçi statükoyu korumak olduğunu belirtti.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, parlamenter sistemin Türkiye’ye verdiği zararlar, CHP’nin parlamenter sistemine arka çıkması ve başkanlık sisteminin hangi sorunlara çözüm üreteceği konusunda özel açıklamalar yaptı. Turan, sadece parlamenter sistemin siyasi istikrarsızlık, yürütmedeki çatışmalar, koalisyonların uçurumlarını getirdiği belirtirken, Türkiye’nin büyümesi için sorunlarını bir önce çözmesi gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:

Kalıcı çözüm gerekli

“Parlamenter sisteme övgüler düzenlere sormak gerekiyor, bu ülkede parlamenter sistemin ne faydasın gördük? Parlamenter sistem sadece sıkıntılar yarattı. Krizler üretti, darbelerin olmasına neden oldu.

Parlamenter sistemin yapısından kaynaklı oluşan koalisyon hükumetleri ülkeyi istikrarsızlaştırdı, ekonomik krizlere yol açtı. Cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasında yaşanan gerilimler ülkeyi güçten düşürdü. Böylesine sıkıntılı bir tarihimiz söz konusuyken bunlara gözümüzü kapatarak yol alamayız. Günübirlik çözümler değil, geleceği gören çözümler üretmek zorunluluğumuz var.”

Siyaset güçlendirilmeli

Türkiye’yi hedeflerine taşıyacak tek sistemin başkanlık olduğunu vurgulayan Turan, aksi durumda darbelerin ve kaos dönemlerinin yeniden gelebileceğinin altını çizerek, “15 Temmuz’da siyasi iradenin güçlü olmasının faydalarını gördük. Bir an hayal edelim, ülkede koalisyon hükümeti var ve Başbakan›la Cumhurbaşkanı arasında gerilim var. Böyle bir tabloda darbe başarılı olur muydu, olmaz mıydı? Allah korusun ama böyle bir ortamda darbe başarılı olurdu. Bu yüzden siyaset kurumunu güçlendirmek gerekiyor. Sağlam anayasal temeller üzerine oturmuş bir başkanlık sistemiyle siyaset kurumuna güç verilmelidir. Hantal anayasal sistemle daha fazla yol alınamaz” diye konuştu.

CHP milleti engelleyemez

Turan, CHP’nin başkanlık referandumu konusundaki endişelerini de analiz etti. CHP’nin kaybedeceği maçı oynamaktan korktuğunu vurgulayan Turan, milletin iradesini kimsenin engelleyemeyeceğini dile getirerek, “CHP, başından itibaren ‘istemezük’çü bir tutum takınıyor. Konunun tartışılmasına dahi tahammül edemiyor. CHP, siyasi düzende siyaset yapmaya çalışan bir parti yerine kendisini statükoyu korumaya adamış. CHP’nin bunu yapmasının nedeni, kendisine güvenmemesi. Olası bir referandumda toplumun CHP’nin aleyhine evet vereceğinin farkındalar. CHP yaygara kopararak Başkanlık sisteminin gelmesini engelleyeceğini düşünüyorsa yanılıyor. 1940’larda değiliz” ifadelerini kullandı. Turan ayrıca, AK Parti’nin başkanlık teklifinin üniter bir model, bununla birlikte kesin kuvvetler ayrılığını içerdiğinin bilgisini paylaştı.

Millet Erdoğan’ı başkan görmek istiyor

AK Parti Ankara Milletvekili Gündoğdu,  milletin 15 Temmuz’daki 2. Kurtuluş savaşının Başkomutanı Erdoğan’ı, anayasa değişimiyle Türkiye’nin 1. Başkanı olarak görmek istediğini belirtti.

AK Parti Ankara Milletvekili ve TBMM İdari Amiri Ahmet Gündoğdu, 93 yıllık parlamenter sistem tarihinin Türkiye’ye yaşattığı yıkımları ele aldı. Gündoğdu, Demokrat Parti, Anavatan Partisi ve AK Parti dönemleri dışında Türkiye’nin büyümek yerine sürekli küçüldüğünü dile getirerek, parlamenter sisteminin ömrünün tükendiğini söyledi. Parlamenter sistemin yetki karmaşası ve koalisyon çıkmazına karşın, başkanlığın “Büyük Türkiye” vaat ettiğini belirten Gündoğdu, şu ifadelerini kullandı:

Evliya bile zorlanır

“Türkiye’ye çağ atlattığımız 14 yılın içerisinde, 7 Haziran’da Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı durum bile gösteriyor ki parlamenter sistem, bürokratik oligarşinin ekmeğine yağ sürüyor, Türkiye üzerinde hesabı olanlara fırsat veriyor, milletin aleyhine sonuçlar doğuruyor. Başkanlık sistemi ise erken seçime kapalı, koalisyona kapalı, kaosa kapalı. Sürekli boşluksuz siyasi istikrar sağladığı için başkanlığı savunuyoruz. Kuvvetler ayrılığı dediğimiz yasama Meclis’te, yürütme Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında paylaşıyor, yargı belli. Bu sistemde evliya olsa bile kavga etmemek için zorlanır.”

Milletin istediği önemli

15 Temmuz’da üst aklın kuklası FETÖ’cü hainlere karşı destan yazan milletin liderinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu hatırlatan Gündoğdu, başkanlık sistemine bir an önce geçilmesi gerektiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “15 Temmuz gecesi, solcusu, sağcısı, Kürt’ü- Türkü, sokağa çıkan her vatandaşın söylediği bir şey var: Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasaydı bu darbe püskürtülemezdi diyorlar. Birileri de çıkıp diyor ki Recep Tayyip Erdoğan başkan olmasın. Herkes Erdoğan olmasaydı darbe püskürtülemezdi dediğine göre, bu ülkenin bundan sonra yaşayacağı olası darbelere karşı da Erdoğan’ın makamını anayasada başkan olarak yazmamız lazım.”

“Başkanlığa Erdoğan’ın değil Türkiye’nin ihtiyacı var”

AK Parti İstanbul Milletvekili Esayan, başkanlık sistemine ilişkin “Erdoğan kendi için istiyor” diyen CHP’ye sert yüklendi. Esayan, başkanlığa siyasetin zirvesinde yer alan Erdoğan’ın değil, gelecek nesillerin ihtiyacı olduğunu söyledi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Esayan, başkanlık sistemini üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik karalama kampanyası başlatan CHP’ye ayar üstüne ayar verdi. Esayan, ayrıca başkanlık sistemi ve milli iradenin hakimiyeti konusunda önemli değerlendirmeler de bulundu.

Milli irade yönetecek

AK Partili Esayan, parlamenter sisteminin sürekli büyüyen, bunun yanı sıra Suriye ve Irak’ı da işgal altından kurtarıp özgürleştirmeye çalışarak bölgesel aktörlüğü soyunan Türkiye’ye giydirilmiş bir deli gömleği olduğunu belirterek, “Başkanlık sisteminde önceliğimiz, milli iradenin hükümet etme fiiliyatını tamamen kontrol etmesidir, yani vesayetler, kurumların aracılığı olmadan. Halkın doğrudan yürütmeyi seçtiği, kurumların içerisinde yuvalanan virüslerinde milli iradenin hakkını çalmadığı sistem başkanlık sistemidir” dedi ve şöyle devam etti:

Resmen deli gömleği

“Bunun dışında koalisyonları olanaksızlaştırması, pratik karar alma süreçleri, bunun dışında demokrasinin temeli olan yasama, yürütme ve yargının sert bir şekilde birbirinden ayrılmasını getirecek başkanlık sistemi. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı yok. Eğer güçlü bir parti varsa yasama ve yürütme iç içe geçiyor. Parlamenter sistem, koskoca Türkiye’yi deli gömleğinin içine sokmaktır. Deli gömleğini yırtmak ve halkın iradesine hakim kılmak için tarih bir dönüm noktası olacak başkanlık sistemi.”

Milli irade düşmanları

Başkanlık sistemine karşı CHP-HDP ittifakı tarafından yürütülen kara propagandayı yorumlayan Esayan, sistemle ilgili yalanlar üzerinden politikalar yürütüldüğünü ve amacın halkı manipüle etmek olduğunu belirterek, “Turgut Özal, Süleyman Demirel ve başkanlık sistemini ortaya koyduğumuzda da Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden bir tartışma başlatıldı. Başkanlığı istemeyenler özel bir mücadele yöntemi bu. Türkiye’nin milli iradeye dayalı bir yönetim sistemine sahip olmaması, vesayet odaklarınca uzaktan kontrol edilmesini isteyen kesimler, başkanlığın önemini halktan kaçırmak için liderlerin kişiliklerini hedef alıyorlar” diye konuştu.

Erdoğan’ın güce ihtiyacı yok

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Millete soralım” teklifinin milli bir duruş olduğunu vurgulayan Esayan, Türkiye’nin yeniden karanlık günlere dönmemesi ve gelecek nesillerin “Büyük Türkiye’de” yaşaması için başkanlık sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirerek, “Bahçeli’nin yaptığı önemli bir duruştur. Aynı zamanda 15 Temmuz’da hepimize halkın verdiği görevi telakki etti Bahçeli. Anormallikler içeren parlamenter sistemi sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karizması, gücü ve hükümetimizin uyumuyla yürütülüyor.

Peki yarın ne olacak? Kadrolar gittiğinde, siyasi istikrar olmadığında ne olacak! Bizim çocuklarımıza, gelecek nesillere çalışan bir sistem bırakmamız gerek, Cumhurbaşkanımızın bütün derdi bu. Zaten Cumhurbaşkanı siyasetin zirvesinde daha neye ihtiyacı olabilir?” değerlendirmesini yaptı.

CHP’nin millet karşısında ne dediğinin önemi yok!

Gazeteci-yazar Küçük, referanduma karşı çıkan CHP’nin, milleti küçümseyip, aşağıladığını kaydetti. Küçük, önemli olanın CHP’nin isteklerininn değil, milletin vereceği kararın olduğunu ifade etti.

Gazeteci- yazar Cem Küçük, başkanlık sisteminin diktatörlük, tek adamlık rejimini olduğunu iddia eden, bu sebepleri kamufle olarak milletin önünden kaçan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldıran CHP’nin tezini çökertti.

Diktatörler parlamentodan çıktı

Küçük, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herhangi bir güce yada yetkiye ihtiyacı olmadığını, diktatörleri doğuran sistemin ise parlamenter sistem olduğunu aktararak, “Hitler, Mussolini gibi diktatörler parlamenter sistemden çıkmıştır. Bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı millet seçtiği ve AK Parti’nin çoğunluğu olduğu için elindeki imkanlarla 2019’a kadar devleti istediği gibi yönetebilir. Yargıyı da, yürütmeyi de isteği şekilde yönetecek gücü var. Bütün düşmanları da biliyor ki 2019’daki seçimlerde de Erdoğan kazanacak. Yani zaten Erdoğan’ın bir sisteme ihtiyacı yok” dedi.

Milli irade tecelli edecek

Başkanlık sisteminin sağlayacağı demokratik kazanımları yorumlayan Küçük, milletin başkanlık ile birlikte kendi vekilini ve liderini seçeceğini ifade ederek, “Başkanlık sistemi gelirse, kuvvetler ayrılığı olarak tam bağımsız şekilde uygulanır. Başkanlık sisteminde, millet partinin belirlediği listelere değil, kendi istediği kişi milletvekili seçecek. Sistemde yargı tam bağımsızdır, asla müdahale edilemez. Bu nedenle başkanlık sistemi Türkiye için şarttır. Başkanlık sisteminde Türkiye’nin kalkınma çok daha hızlı olur” diye konuştu.

Milleti aşağılıyorlar

Küçük, FETÖ’cü hainleri korumak için bile “Demokrasi” nutukları atan CHP’nin, başkanlık konusundaki fikir faşizminin millet korkusundan kaynaklandığını kaydederek, “CHP ve onun zihniyetindeki kişiler biliyor ki, referandum olursa millet başkanlık sistemini kabul edecek. CHP son sözün millet tarafından söylenmesi istemiyor, çünkü milletten çekiniyorlar, küçümsüyorlar, aşağılıyorlar. CHP’nin ne düşündüğünün önemi yok, önemli olan AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne yapacağı ve milletin buna ne diyeceğidir” ifadelerini kullandı.

Erdoğan düşmanlığı başkanlığa desteği artırıyor

Sabah Gazetesi yazarı Altun, CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı düşmanlığın, başkanlığa desteği yükselttiğini kayedetti. 

Sabah Gazetesi yazarı Fahrettin Altun, başkanlık sisteminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına indirgenmesi ve rejim tartışmalarının başlatılmasını yorumladı. Altun, Türkiye’nin yönetim sisteminin değişmesinin gerektiğini belirtirken, Erdoğan düşmanlığı yapan muhalefet partilerinin millet gözünde büyük tepki çektiğini dile getirerek, “Başkanlık sistemine geçiş ile anti-demokratik bir sistemden demokratik bir sisteme geçişten bahsediyoruz. Muhalefet Erdoğan karşıtlığını yükselttikçe, başkanlık sistemi Erdoğan’ın şahsıyla ilişkilendiriliyor. Ve bu da sanılanın aksine Erdoğan’ın bu sistem değişimi için toplumu ikna etmesine daha fazla imkân tanıyor.” dedi.

CHP korku yaymaya çalışıyor

CHP’nin başkanlık sistemini rejim değişikliği şeklinde yorumlayarak yürüttüğü politikayla, toplumsal bir korku yaymaya çalıştığını belirten Altun, söz konusu hamlelerin yanlışlığına dikkat çekerek, “CHP, özellikle 1 Kasım seçimlerinden sonra başkanlık sistemi için gereken hükümet sistemi değişimi ile ilgili bir korku atmosferi oluşturma çabalarını arttırmış durumda. Başkanlık sistemi tartışmalarını bir rejim krizine çevirmeye çalışan bir CHP var” diye konuştu.

Kaosun kaynağı parlamenter sistem

Star Gazetesi yazarı Kekeç, parlamenter sistemin Türkiye’nin geleceğini çalan askeri darbelerce koalisyolara zemin hazırladığını vurguladı.

Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Türkiye’nin parlamenter sistemle yaşadığı acı, kayıp ve başarısızlık dolu yılları yorumlarken, çözüm için yegane adres olarak başkanlık sistemini işaret etti. Türkiye’nin darbelere, koalisyonlara, sıkı yönetimlere 65 yıl boyunca feda edildiğini belirten Kekeç, “Türkiye’nin parlamenter sistem tarihi 65 yıl. Bu 65 yıllık dönemde çok başarısız olduk, 4 adet askeri darbe, 1 adet askeri darbe girişi ile karşılaştık. 65 yılın yarısı olağanüstü halle, sıkı yönetim yasaları ile geçti. Koalisyonlar, ekonomik krizle, devalüasyonlar oldu, gözaltında kaybedilen insanlar, yargısız infazlar oldu. Bu sorunların tarih olması için başkanlık zaruret” diye konuştu.

İki başlılık kalkmalı

Türkiye’nin 10 Ağustos 2014 itibariyle başkanlık sistemine geçtiğini, artık bu durumun anayasal olarak resmileşmesi gerektiğini ifade eden Kekeç, “10 Ağustos 2014 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise fiilen başkanlık sistemi uygulanmaya başladı. Başkanlığı gerekliliği ortaya koyan bir neden ise, aynı anda iki başlı yürütmenin olması. Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı ve Başbakanın birbirine karşı pozisyonunu belirleyecek bir anayasamız yok. Dolayısıyla bir idari yapıyı düzeltmemiz gerekiyor” dedi.