ABD’deki başkanlık yarışında Joe Biden’ın ipi göğüslediği ilan edilse ve birçok ülke Demokrat Parti adayını seçim zaferi dolayısıyla tebrik etse de henüz kesin sonuçlar açıklanmış değil.
Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump yenilgiyi kabul etmemekte kararlı görünüyor ve süreç devam ediyor.
Biden’ın Trump’tan daha fazla oy almasının ve Cumhuriyetçilere desteğiyle bilinen bazı bölgelerde bile rakibini geride bırakmasının sebeplerinden biri ABD Başkanı’nın ırkçı söylemi ve tavırları.
Bir diğer sebebi de klasik ve sosyal medyanın neredeyse tamamının Trump aleyhinde algı çalışması yapması.
Mevcut ABD Başkanı’nın savunulacak bir yanı yok elbette.
Fakat Biden’ın da sütten çıkmış ak kaşık olmadığı kesin.
Anadolu Ajansı Washington Büro Şefi Hakan Çopur, önceki gün önemli bir noktaya değinerek Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiğine dair haberlerin bir anda yok olduğuna dikkat çekti ve “Seçimleri Trump kazansaydı bugün Rusya’yı konuşuyor olurduk” dedi.
Medyanın algı operasyonlarıyla seçmenlerin en azından bir kısmını yönlendirmeyi başardığı bir kez daha görüldü.
Yarışın bıçak sırtında olduğu yerlerde o yönlendirilmiş kitlenin oyları önemli rol oynuyor ve sonucu doğrudan etkiliyor.
Klasik ve soysal medya aracılığıyla adeta psikolojik savaş gibi yürütülen algı operasyonlarıyla her zaman kazanması arzu edilen adayın parlatılması gerekmiyor.
Çoğu kez kaybetmesi istenilen adayın şeytanlaştırılması ve seçmenlerin ondan uzaklaşmalarının sağlanması amaca ulaşmak için yeterli olabiliyor.
ABD’deki başkanlık yarışında da böyle oldu.
Medyanın Biden’a desteği daha çok Trump aleyhine yapılan haberler ve yorumlar şeklinde kendini gösterdi.
Sosyal paylaşım sitelerinden Twitter’ın ABD Başkanı’nın yeniden seçilmemesi için tüm gücüyle savaştığı söylenebilir.
Bu arada, ABD merkezli ilaç şirketi Pfizer, önceki gün yaptığı açıklamada Covid-19 aşısında test yapılan gönüllülerin yüzde 90’ında sonuçların olumlu olduğunu duyurdu.
Trump, aşı müjdesinin seçimlerden sonra verilmesini eleştirerek, Pfizer ile Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nın “hayat kurtarmak için değil politik amaçlarla hareket ettiğini” öne sürdü.
Aşı müjdesinin kasıtlı olarak seçim sonrasına bırakıldığı iddiasının ne kadar doğru olduğu bir yana, seçimlerde sadece medyanın değil tüm kartların kullanıldığı inkar edilemez.
Salgına karşı ciddi şekilde mücadele vermeyen Trump’ın geliştirilen aşıdan kendisine pay çıkarmaya hakkı olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu.
Algı operasyonlarında yoğun olarak kullanılan sosyal medyanın her geçen gün gazete ve televizyondan daha etkili hale geldiği gerçeği asla göz ardı edilmemeli.
Twitter ve benzeri platformların yarışa katılan adaylarca eşit şekilde kullanılamadığı ve paylaşım sitelerinin taraflı davranarak seçmenleri yönlendirme çabası içine girdiği durumlarda olayın vahameti daha da büyüyor.
Dilediği kişinin hesabını “Kurallara aykırı davrandın” diyerek askıya alan, keyfine göre sansür uygulayan ve dilediğinin her türlü paylaşımına izin veren Twitter’ın CEO’su Jack Dorsey, algı operasyonlarıyla sadece Amerika’da değil dünyanın çeşitli bölgelerinde seçimlere müdahale edebilir.
Bunun demokrasi için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu söylemeye gerek yok.