Hani “Hangi takımı tutuyorsun” diye sorduklarında “Ekmekspor” diyenler var ya… O berbat espriyi yapanlar hani… İşte ben onlardan biriyim. Ya da politik davranmak zorunda kalıp “Ben milli takımı tutuyorum” demek zorunda hisseden ezikler… Onlardan biriyim ben. Fakat benimki eziklikten değil. Ben anlamıyorum. Hangi takımı tutmam gerektiğine karar veremiyorum. Takım tutmaya nereden başlamalıyım, bunun bir el kitabı var mıdır, onu da bilmiyorum. Galatasaray’ı tutsam Fener’in hatırı kalıyor, Fener’i tutayım desem Beşiktaş’ın boynu bükük. Çaresiz kalıyorum.
Bir de doğup büyüdüğüm şehrin alt sıralardan kurtulmaya çalışan takımı var. Onu desteklemek de işime gelmiyor. Ne maçına gidebilirim, ne formasını giyebilirim. Formasını giyip sokaklarda dolaşsam, takım forması giydiğim fark edilmez bile. Kalecimiz kim, golcümüz kim, 3-5-2 mi oynuyoruz, onları da bilmiyorum ki. Ben nasıl tutayım Yozgatspor’u? Zaten şimdi baktım 3. Lig’deymişiz. Kast sisteminin en alt tabakasında yani. Golcümüz bile yoktur bizim. Ha bire gol yiyoruzdur kesin.
Tamam ‘ofsayt’ın ne demek olduğunu biliyorum. O kadar da değil. Ya da kaleciye geri pas vermenin yasak olduğunu filan biliyorum. Asgari futbol bilgim var. Arada ‘Avrupa Maçı’ diye anılan maçlara da özel vakit ayırdığım oluyor. Fakat ne bileyim bir taraftarlık kültürü, bir stat kültürü, bir gece 12’de başlayan spor programı kültürü. Bunları istiyorum.
Derdim tam olarak şu: Ben bir takımı tutmaya nasıl başlanır onu bilmiyorum. Bir yerden başlasam arkası gelecek hissediyorum. Bakın mesela size şunu söyleyeyim: Ben topyekun bir takımı tutmaya karşıyım. Futbolcu tutamıyor muyuz? Galatasaray’ın kalecisini seviyorum, Fener’in ‘sağbek’ini, Antalyaspor’un ileri dörtlüsü müthiş ama gol yollarında sıkıntıları var. Gol yollarındaki sıkıntıyı Bursaspor’dan bir ön libero çözebilir. Neden olmasın? Yani sırf Alex’i sevdiği için yıllarca tüm Fenerbahçe’ye katlandı bu millet. Reva mıdır? Buna bir çözüm bulmak gerekmiyor mu?
Anladığım kadarıyla futbol meselesi parayla pulla yakından alakalı. Futbolcular ile ilgili etrafta dolaşan en belirgin şey, pahalı arabalar. Geçen gün gideyim Galatasaraylı olayım diye bir marketten forma almak istedim, dünyanın parasını istediler. Evde Fenerli terliklerle gezeyim desem trilyonları vermem gerekiyor. Gariban eğlencesi değil midir bu futbol? Nasıl coşacağım terliğim olmadan, formam olmadan? Yurtdışından pahalı futbolcuları getirmek için benim gibi muhtemel taraftarları futboldan soğutmak doğru mudur? Para pul meselesi bu kadarla da kalmıyor. Bir heyecan, gidip bir kafede maçı izleyeyim desem normalde 50 kuruşa içtiğim çayı bana 2 liraya satıyorlar. Ortamda zıpçıktılık yapıp “kaç-kaç” diye sorsam Heidegger’i Jüpiter’in uydusu sanan entel muamelesi görüyorum. Espri anlayışı yok bu taraftarların. Şiirden hiç anlamıyorlar.
Özetle, takım tutmayı beceremiyorum. Takım tutar gibi takım tutmayı kendime yakıştıramıyorum. Üstelik fanatik mahalle baskısı beni eziyor. Kendimi güvende hissetmiyorum. Futboldan anlamak yetmiyor. Offside’ın ne olduğunu bilmek yetmiyor, gol yollarında çoğalmanın formülünü ortaya koymak yetmiyor. Forma satın almazsam, tezahüratın ritmini yakalamazsam taraftar olamıyorum. Ne acı bir durum. Türk futbolu açısından ne büyük kayıp. Bu konuda devletimizin bir şeyler yapmasını sivil toplumun adım atmasını istiyorum. Çaresizim.