Dün 6-8 Ekim Olayları’nın yıl dönümüydü. Maalesef öyle bir ülkede yaşıyoruz ki acımızla baş başa kalmak bile mümkün olmuyor.

Acımızın yıl dönümünde skandal yayınlarla Türk medya tarihine ihanet ediyorlar. Neyse ki RTÜK “olaylı yayına” inceleme başlattı.

Öyle bir yayın düşünün ki; şehitlere saygısızlık olsun… 

Öyle bir yayın düşünün ki; bayrağa saygısızlık yapılsın…

Öyle bir yayın düşünün ki; aziz milletimizle dalga geçer gibi yüzsüz ve iki yüzlü bir program anlayışı olsun.

Ne mi oldu?

6-8 Ekim 2014’ü hatırlayalım önce. Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla PKK’lılar sokağa çıkmış ve güya Ayne’l Arap’ta yaşanan Deaş baskınını bahane ederek 35 ilimizde 39 vatandaşımızın kanını dökmüş ve 326 güvenlik görevlisi ayrıca 435 vatandaşımızı yaralamışlardı.

Ve böyle bir günde birileri; devletimize, milletimize ve tüm değerlerimize nispet yapar gibi bu caniliklerin, bu katliamların müsebbibinin eşini ekrana çıkartıp, bu katliamlar nedeniyle hapiste olan kocası için ekranda ajitasyon yapıp, “iki çocuğunuzla, mavi gökyüzünün altında olamamak nasıl bir duygu” diye sorabiliyordu...

Evet üstü kapalı gitmeyelim. Gitmeyelim ki, toplumumuzla adeta dalga geçen sözde gazeteciler tanınsın, bilinsin. Adres; Fox TV. İsmail Küçükkaya, 6 Ekim’de onca şehidimizin ailesi varken Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ı programına çıkarmıştır. Pusulayı yitirmek tam da böyle bir şey olsa gerek. Sadece bu kadarla sınırlı değil. Analizi hedefine yerleştirelim. Bence millete karşı koskoca bir meydan okuma bu yayın! Bilinçli bir tercih. Kasıtlı bir planlama!

YAYINDA DEMİRTAŞ’I DÜŞÜNCE SUÇLUSU GİBİ GÖSTERDİ

Yayını izleyince (bahse konu kişileri tanımasak) oturup Selahattin Demirtaş ve ailesi için göz yaşı akıtacağız. Ajitasyon tavan yapmış, olayın trajedi kısmı ise iyice rayından çıkmış…

Oysa trajediyi yaşayan Yasin Börü’nün annesidir, Başak Demirtaş değil!

Başak Demirtaş, kocasının eylem ve söylemlerini onaylayan bir kadındır. Dolayısıyla benim gözümde kocası kadar suçludur. Bir de “muhalifiz, Kürdüz, Türkiye’de düşünen insanlar hiç sevilmez” gibi sahte söylemlerle bir kesimi aldatmaya çalışıp, sempati toplama gayreti içine giriyor...

Oysa 1.si Selahattin Demirtaş muhalif olduğu için değil, onlarca kişinin kanına girdiği için hapiste.

2.si söz konusu olan muhaliflikse neden Muhafazakar-dindarlar öldürüldü? Bir Kurban Bayramı arefesinde 16 yaşındaki gül yüzlü Yasin Börü’yü kurbanlık et dağıtmaya çıkmışken yakalayıp önce linç edip ardından pencereden aşağı atıp sonra da bedeninin üzerinden araçla geçerek onca işkenceyi kim yaptı? Neden? Doğuda bir dönem Muhafazakarlara hayat hakkı tanımayan siz ve sizin adi zihniyetiniz değil miydi? AK Parti temsilcilerini hanelerinin içinde çocuklarının gözü önünde vurmadınız mı? Hanımefendi ekranlara çıkmış, sarı saçları, makyajlı suratıyla ancak kendi gibi Batıya köle olmuş sözde solcu ve sözde Kemalistleri ikna edebilir. Bu koca millet unutmaz ve hesabını mutlaka sorar. Ve dahi en kapsamlı bir biçimde bu olayların hesabı sorulmaktadır.

Bu süreçte güvenlik güçlerimiz cansiparane bir biçimde mücadele ederken, kime çalıştıkları kanallarından belli olan sözde gazetecilerin yaptıkları kasıtlı yayınlar içinse; yazıklar olsun!

GERÇEK KEMALİSTLER NEDERE?

6 Ekim’de ekrana Başak Demirtaş’ı çıkarıp bu skandal yayını yapan İsmail Küçükkaya, yayın sonrası verdikleri pozda dekor olarak Mustafa Kemal’in portresini de eklemiş. Alışkanlık tabii… Birileri için kabahatlerin, çarpıtmaların, büyük yanlışların üstünü örtme yöntemi haline getirildi Kemalist imge ve simgeler.

Aynı kişi eşine şiddet uyguladığı açığa çıktığında da Mustafa Kemal’in giydiği baklava desenli süveterden giyip ekrana çıkmış ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmıştı.

E bu kadar “Kemalist” biri nasıl hedef alınırdı ki?

Tüm Feministler sus pus oldu tabii.

Birileri yolunu bulmuş…

Mustafa Kemal, kabahat örtme aracı haline getirilmiş. Kimileri içinse servet yapma aracı olmuş. En dandik kitabı yazıp 2500 TL’ye satabiliyorsunuz mesela. Alıcısı da yok değil hani. Ha bir de sanatçı tayfası var. İşler azaldığında hemen bir Mustafa Kemal tiviti atmak, CHP’li belediyelerden iş koparmak için yeterli oluyor.

Anlayacağınız gazetecisi, sanatçısı, sözde siyasetçisi hepsi bir olmuş sermayeden yiye yiye bitiremediler. Ama nereye kadar? İş üretmeden, fikir üretmeden nereye kadar!

Bu noktada gerçek Kemalistlere soruyorum.

Neredesiniz?

İsmail Küçükkaya’nın verdiği o resimden hiç mi rahatsız olmadınız?