Tuğçe Huy - Muhabir
Buna göre yeni araştırmalar, duyusal bilginin zamanın geçişine dair algımızı nasıl şekillendirebileceğini gösteriyor.
Hepimizin evrensel bir zaman algısı var mı?
Bilim insanlarının bu kavram hakkında bilmediği çok şey var, ancak bazıları insanların hepsinin bize ne kadar zaman geçtiğini söyleyen bir “iç saati” paylaştığını öne sürdü. Ancak yeni bir çalışma bunun tam tersini kanıtlayarak, bir ortamı değiştirmenin onu gözlemlerken zamanın geçişine dair algımızı nasıl şekillendirebileceğini gösterdi.
ABD'de yaapılan araştırmada Dr. Martin Wiener ve George Mason Üniversitesi'ndeki meslektaşları, her biri dört deneyden birine katılan 170 kişiyi işe aldı. İlk ikisi, bir sahnenin boyutunun ve ne kadar dağınık olduğunun zaman algısını nasıl etkilediğine odaklandı.
Katılımcılara banyo, tiyatro salonu ya da havaalanı terminali gibi farklı boyutlarda ve farklı miktarlarda dağınıklık içeren farklı alanların fotoğrafları gösterildi. Görüntüler 300 ila 900 milisaniye arasında ekranda kaldı ve kaybolmalarının ardından katılımcılardan her bir görüntüyü “uzun” veya “kısa” olarak derecelendirmeleri istendi.
İnsanlar daha büyük ve daha az yoğun görüntülere gerçekte olduğundan daha uzun süre baktıklarını düşündüler. Bu etkiye zaman genişlemesi deniyor ve aynı zamanda sıkıldığınızda zamanın neden bu kadar uzadığını da açıklıyor - tabii ki şu anda yaşamadığınız bir şey.
Hatırlanabilirliğin önemi
Sonraki iki deney, bir görüntünün hatırlanabilirliği ile zaman genişlemesi arasındaki etkileşimi araştırdı. Hatırlanabilirlik bilim insanları tarafından tam olarak anlaşılamamıştır, ancak bir görüntünün ne kadar ayırt edici olduğu gibi özelliklerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Araştırmayla ilgili bir basın toplantısında Dr. Wiener başka ilginç örnekler de verdi - örneğin kırmızı renk maviden daha uzun süre hafızada kalıyor gibi görünüyor ve büyük sayılar içeren görüntüler de daha akılda kalıcı olma eğiliminde.
Daha önce akılda kalıcılık puanı verilen görüntülerden oluşan bir veri tabanı kullanılarak, katılımcılardan yine görüntüleri “kısa” veya “uzun” olarak derecelendirmeleri istenmiştir. Son deneyde, deneklerden her bir görüntüye baktıkları süre kadar bir düğmeyi basılı tutmaları istendi. Ertesi gün, bir önceki gün gördükleri görüntüleri doğru bir şekilde seçip seçemediklerini görmek için sürpriz bir hatırlama testi için laboratuvara geri geldiler.
Daha akılda kalıcı görüntülerin de zamanı kısaltıcı bir etkisi oldu. Sadece bu da değil, katılımcıların zaman algısı da akılda kalan görüntülere bakarken daha doğru ve tepki süreleri daha hızlıydı.
Bir resme uzun süre baktıklarını hissetmeleri onu daha iyi hatırlattı
Katılımcıların en uzun süre baktıklarını hissettikleri görüntüler ertesi gün daha iyi hatırlandı; bu da dünyada ilk kez elde edilen bir bulgu olarak, bir kişiye bir şeye daha uzun süre baktığını hissettirmenin onu ezberleme becerisini gerçekten artırabileceği ihtimalini ortaya çıkarıyor.
Dr. Wiener'e göre tüm bunların anlamı, zaman algısının beyinde duyusal katılımdan büyük ölçüde etkilenen oldukça temel bir işlev gibi göründüğüdür. Ekip daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu kabul etse de, bu durum “evrensel bir iç saat” fikrine meydan okuyor.
Bunun nedenine gelince, insanların çevreleri hakkında mümkün olduğunca fazla bilgi edinmelerine yardımcı olmak için evrimleşmiş olması mümkündür. Dr. Wiener, insan beyninin bir sahneye bakarken işlem süresinin sadece yaklaşık 1 saniye olduğunu açıkladı. Zaman genişlemesi, potansiyel olarak önemli bilgileri toplamak için daha fazla zaman vermek üzere beynin bu süreyi uzatmasına izin verebilir.
Bu aynı zamanda çok dağınık bir sahneyi gözlemlerken zamanın daraldığı algısına da uyabilir. İnsan görüşü dağınıklıkla başa çıkmakta pek başarılı değildir, dolayısıyla beynin bu gibi durumlarda bilgiyi ayırt etmek için zaman harcamak yerine enerji tasarrufu yapması mümkündür.
Araştırma, kendi zihnimizi daha iyi anlamamızın ötesinde önemli çıkarımlara sahip. Yapay zeka insan toplumunun içine giderek daha derin bir şekilde yerleşiyor, ancak insanlarla düzgün bir şekilde etkileşime girebilmesi için ona şu anda sahip olmadığı bir zaman kavramını aşılamanın bir yolunu bulmamız gerekecek.
Zaman algısı psikolojisinin daha iyi kavranması, zaman kavramını bozduğu bilinen şizofreni ve DEHB gibi rahatsızlıkları olan insanlara yardım etmede de faydalı olabilir.
Sonuç olarak, sonuçların çoğu şimdilik varsayım olarak kalmaktadır, ancak gelecekteki deneylerin neler ortaya çıkaracağını görmek büyüleyici olacaktır.