Gülsüm İncekaya / Analiz - AA
Uzmanlar, Yunanistan ile Fransa’nın imzaladığı stratejik ortaklık anlaşması gibi adımlarla Doğu Akdeniz’de Soğuk Savaş dönemine benzer bir ortama zemin hazırlandığını düşünüyor. Yunanistan ve Türkiye arasında yaklaşık iki yıldır artan tansiyonun düşürülmesi için diyalog çabaları devam ederken, Yunanistan ‘Türkiye’ye karşı’ caydırıcı gücünü artırmak adına Fransa’nın “nükleer gücüne” sırtını dayayıp silahlanmaya yönelik yeni hamlelerde bulunuyor. Bu hamleler çerçevesinde Yunanistan ve Fransa’nın 28 Eylül’de Paris’te imzaladığı Savunma ve Güvenlik İş Birliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması, Yunan hükümetinin “dış politika başarısı” olarak yansıtılmasına rağmen ülke içinde de tartışmaya yarattı. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, parlamentoda “Kimin kimi ‘casus belli’ ile tehdit ettiğini biliyoruz” ifadesini kullanmıştı. Ayrıca Türkiye’nin “casus belli” kararına gönderme yapması, ardından da Fransa ile varılan anlaşmayı “Bir saldırı halinde Avrupa’nın tek nükleer gücü ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan tek Avrupa Birliği (AB) ülkesi, ülkemizin yanında olacak” sözleriyle yorumlaması, Atina’nın anlaşmayı Türkiye karşısında caydırıcı bir unsur olarak yorumladığı izlenimini veriyor. Türkiye ve Yunanistan arasında pozitif gündem oluşturmak için çaba harcandığı bir dönemde Atina’nın ‘nükleer güç olan Fransa’yı yanına aldığını’ belirtmesi, ikili ilişkiler gündeminde yeni bir tartışmaya yol açtı. Uzmanlar da Doğu Akdeniz’de Orta Doğu’dakine benzer bir projenin yürütülmeye çalışıldığını, Yunanistan ile Fransa arasında imzalanan bu anlaşmanın gözdağı niteliği taşıdığını belirtiyor.
ANLAŞMANIN GERÇEKTE BİR KARŞILIĞI YOK
Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nail Alkan, gelecek yıllarda çok daha önemli hale gelecek Doğu Akdeniz’deki kaynakları Türkiye ile paylaşmak istemeyen Yunanistan ve Fransa’nın, sıkça bölgede kışkırtıcı eylemlerde bulunduğunu ifade etti. diOrta Doğu projesine benzer bir projenin Doğu Akdeniz’de de yürütülmeye çalışıldığını ifade eden Alkan, “Dünya kaynaklarının hızla azaldığı bir dönemde son birkaç yıldır Doğu Akdeniz, çok daha önemli hale geldi. Fransa, Yunanistan ve diğer müttefikleri buradaki kaynakları Türkiye ile paylaşmak istemiyorlar ve her fırsatta bölgede Türkiye’ye yönelik hamlelerde bulunuyorlar. Yunanistan ve Fransa’nın, 28 Eylül’de Paris’te yaptığı Savunma ve Güvenlik İş Birltiğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı da bu bağlamda değerlendirmek mümkün” dedi.
Alkan, Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKRY) Türkiye’ye karşı zaman zaman büyük devletlerin şemsiyesi altına girdiğini vurgulayarak bu noktada en büyük desteği Fransa’nın verdiğini belirtti. Alkan, Yunanistan ile Fransa arasında imzalanan anlaşmanın gerçekte hiçbir karşılığının olmadığını, sadece gözdağı niteliğini taşıdığını aktararak şöyle devam etti: Anlaşmada dikkati çekici olan ikinci maddenin gerçekleşmesi söz konusu olamaz. NATO da ABD de buna izin vermez
ANLAŞMA ATİNA’DA SİLAHLANMAYA YOL AÇTI
Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Haluk Karadağ, Yunanistan ile Fransa arasında yapılan anlaşmanın asıl dikkati çekici noktasının Atina’nın Fransa’dan daha fazla silah ve askeri teknoloji satın almasının önünün açılması olduğunu söyledi. Fransa’nın Avustralya ile yaptığı denizaltı modernizasyonu projesinin, ABD’nin aynı ülkeye nükleer kapasiteye sahip denizaltı satma girişimiyle suya düştüğünü, Fransa’nın bu durum karşısında büyük maddi kayıp yaşadığını hatırlatan Karadağ, “Bu anlaşma Fransa’nın duyduğu kızgınlığın, dışa vurum biçiminde tezahür etmesidir. Fransız hükümeti, Yunanistan’a silah ve askeri malzeme satarak uğradığı kaybın bir kısmını telafi etmeye çalışıyor” diye konuştu. Karadağ, Yunanistan’ın kendisine rakip olarak gördüğü Türkiye’ye karşı silahlanma yarışına girmek yerine Türkiye ile iş birliği yapması gerektiğine vurgu yaparak aksi durumda içinde bulunduğu ekonomik krizin daha da derinleşebileceğini dile getirdi.
DIŞ POLİTİKA BAŞARISI OLARAK YANSITILDI
Yunanistan ile Fransa arasında savunma, dış politika ve silahlanma konularında iş birliğini içeren Savunma ve Güvenlik İş Birliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması, Yunan kamuoyunda büyük bir heyecanla karşılanmış ve hükümetin “dış politika başarısı” olarak yansıtılmış, aynı zamanda birçok tartışmaya da neden olmuştu.
Anlaşmanın ikinci maddesi, taraflardan birinin, kendi egemenlik alanında silahlı saldırıya uğraması halinde, diğer tarafın yardım etmesini öngörüyor. Ancak bu yardımın hangi koşullarda yapılacağı ve nasıl bir karar alma sürecinden geçeceği muhalefetin anlaşmaya yönelik eleştirilerinin merkezinde yer alıyor.
MUHALEFET FRANSA’NIN YARDIMINI TARTIŞTI
Türkiye ile Yunanistan arasında, hem Ege Denizi hem de Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin süren anlaşmazlığı hatırlatan ana muhalefet partisi SYRIZA, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ve kıta sahanlığına bağlı anlaşmazlıklardan ötürü, deniz yetki alanlarında çıkacak herhangi bir çatışma halinde Fransa’nın yardıma gelip gelmeyeceği sorusunu gündeme getirmişti. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayotopulos, SKAI TV’ye verdiği röportajda anlaşmanın öngördüğü yardımın, sadece karada değil, deniz alanlarında yaşanacak bir saldırıda da geçerli olacağını söylemişti. Bu açıklamadan birkaç gün sonra Yunan parlamentosundaki görüşmelerde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis benzer hiçbir uluslararası anlaşmada kıta sahanlığı ve MEB’e ilişkin özel bir ifade olmadığını, ancak “egemenlik alanının” kara kadar deniz ve hava alanlarını da kapsadığını savunmuştu.
TÜRKİYE’NİN AFRİKA AÇILIMI RAHATSIZ EDİYOR
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çınar Özen de Akdeniz’de soğuk savaş dönemine benzer yeni bir jeopolitik denge oluşmaya başladığını belirtti.
Özen, Türkiye’nin Libya’da askeri, siyasi varlık oluşturmaya başlamasından itibaren Fransa’nın Türkiye’yi ciddi bir tehdit olarak algılamaya başladığını belirterek şunları kaydetti: “Türkiye ile Fransa arasında Libya üzerinden derinleşen gerilim, Doğu Akdeniz’de Fransız jeopolitiği ile Türkiye jeopolitiğinin karşı karşıya gelmesine neden oluyor. Türkiye’nin Libya’da Cezayir’de, Mali’de artan ekinliği, Fransa’yı rahatsız ediyor. Türkiye’nin etkisinin Libya ve Doğu Akdeniz’den başlayıp Batı Afrika’ya kadar yayılmasını tehlike olarak görüyorlar ve artan bu potansiyelinden çok ciddi şekilde tedirginler. Dolayısıyla bunu dengelemek için Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de meşgul etmeye çalışıyorlar. İmzalanan anlaşma sadece kışkırtma. Siyasi rekabet olarak ciddiye alınabilir ama askeri anlamda hiçbir geçerliliği yok.”
AĞIR EKONOMİK YÜK GETİRİYOR
Yunanistan’ın bu anlaşmayla Fransa’dan 3 adet Belharra sınıfı fırkateyn alma kararı, ekonomik krizden yeni çıkmış, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde aldığı yaraları sarmaya çalışan, orman yangınları ve sel felaketlerinin ardından iklim krizi ile mücadeleye ağırlık vereceğini söyleyen Yunanistan’a yeni bir ekonomik yük de getiriyor.