HAZIRLAYAN: NİHAT TOP
İnkârcılar; "Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz." (Mü’minun 23/37) İddialarını biraz daha ileri götürerek
"Onlar; ‘Biz yerde kaybolup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta bulunacağız?’ dediler. Fakat onlar Rablerine kavuşmayı (O’nun huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir." (Secde 32/10) derler. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim'de kâfirlerin iddialarını şöyle not ediyor:
Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar. (Casiye 45/24)
Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuşken, yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz, öyle mi! (İsra 17/49)
İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır! Rabbime and olsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır. (Tegabün 64/7)
"Onlar hâlâ diyorlar ki öldükten sonra biz, dünyadaki ilk hâlimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı? Çürüyüp ufalanmış kemiklere döndükten sonra, öyle mi?" (Naziyat 79/10-11)
Siz cansız iken size can veren kimdi?
Cenab-ı Hak bu beyinsizleri şöyle ikaz ediyor:
Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar. (Naziyat 79/13)
Siz cansız iken size can veren Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz. (Bakara 2/28)
Şöyle de: "İlah diye ortak taptıklarınız arasında, varlığı yoktan yaratacak ve ölümünden sonra yeniden diriltecek birisi var mı?" Şöyle de: "Mahlûkatı ilk defa Allah yaratır; sonra yeniden O diriltir. O hâlde nasıl olur da O'ndan yüz çevirirsiniz?" (Yunus 10/34)
Eğer şaşacağın bir şey varsa asıl şaşılacak şey onların: "Sahi, biz çürüyüp toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte bunlar, Rablerini inkâr
edenlerdir; onlar boyunlarına zincir vurulanlardır, onlar cehennemliklerdir ve hep orada kalacaklardır! (Rad 13/5)
Olan müthiş bir sesten ibarettir
Ve gerçek vaadin vakti yaklaştığında, kâfirlerin gözleri dehşetten donakalacaktır. Onlar "Yazıklar olsun bize! Biz, bu konuda gaflet içindeydik. Aslında biz kendimize yazık etmişiz." diyecekler. (Enbiya 21/97)
Ve Sûr’a üfürülür. O anda onlar kabirlerinden çıkmış, Rablerine doğru koşmaktadırlar. (Yasin 36/51)
"Eyvah bize" derler. "Bizi kabrimizden kim kaldırdı? İşte bu Rahman’ın vadettiği şey; demek peygamberler doğru söylüyormuş!" (Yasin 36/52)
Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar. (Yasin 36/53)
O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ancak yaptıklarınızın karşılığını görürsünüz.
(Yasin 36/54)
Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir hâlde görürsün
Ayet-i kerimelerde Cenab-ı Hak, yeniden dirilmenin nasıl gerçekleşeceği hususunda şüphesi olanlara şöyle hitap etmektedir:
Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz şunu bilin ki; biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için sizi büyütürüz. İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hâle gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir hâlde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir. (Hac 22/5)
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kadirdir. (Hac 22/6)
Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.” (Hac 22/7)
Nasıl yaratıldığını unutma
Müminun Suresi’nde ise insanın ana rahminde geçirdiği ibretli safhalar, dünya hayatı, ölümü ve ardından tekrar dirileceği hakikati şöyle anlatılmaktadır:
Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.
Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe hâline getirdik.
Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden alakayı bir parçacık et hâline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan hâline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.
Sonra muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz.
Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz. (Mü’minûn 23/12-16)
Allah’ın yeniden yaratmasına delil
Cenâb-ı Hakk’ın beyan ettiği bu diriliş hakikatini, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle ifade buyurmuşlardır:
Ebû Rezin el-Ukaylî (ra) naklediyor:
Bir gün:
“–Ey Allah’ın Rasûlü! Allah Teâlâ, mahlûkatı yeniden nasıl diriltir? Bunun dünyadaki misali nedir?” diye sordum.
Efendimiz (sav):
“-Sen hiç, kavminin yaşadığı vadiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdular. Ben:
“-Elbette!” deyince, Allah Resulü (sav):
“-İşte bu, Allah’ın yeniden yaratmasına delildir. Allah, ölüleri de böyle diriltecektir!” buyurdular. (Ahmed b. Hanbel)
Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek
İslam’ın en azılı düşmanlarından biri olan Ubey bin Halef, öldükten sonra dirilişi inkâr ettiği için, bir defasında yerden çürümüş bir kemik alıp elinde ufalamış ve Rasûlullah (sav) Efendi’mize dönerek alaycı bir tavırla:
“–Allah’ın, bu çürümüş kemikleri tekrar dirilteceğine mi inanıyorsun?” demişti.
Allah Resulü (sav) de ona cevaben:
“–Evet, Allah seni tekrar diriltecek ve cehenneme koyacak!” buyurdular.
Ardından da şu ayet-i kerimeler nazil oldu:
İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.
Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor.
De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.
(Yasin, 36/77-79)
HELAL-HARAMLAR
Allah bunları haram kıldı
Allah size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini haram kıldı. Bununla birlikte, kim yemediği takdirde ölecek derecede mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak kaydıyla bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. (Bakara 2/173)
Helal olanı alın,haram olanı terk edin
Cabir b. Abdullah’dan radıyallahu anh nakledildiğine göre, Resulüllah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç kimse
(Allah’ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse
Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helal olanı alın, haram olanı terk edin!” (İbn Mâce)
ORUÇ FETVALARI
Her zaman haramlardan sakınmalı
Haram olan bir fiilin işlenmesi oruca zarar verir mi?
Müslüman her zaman ve her yerde haramlardan sakınmalı, başta oruç olmak üzere ibadetle geçirilen Ramazan ayında ise daha da dikkatli davranmalıdır. Oruçlu kimsenin tüm günahlardan sakınarak oruç ibadetinin maksadına uygun hareket etmesi gerekir.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari)
Oruçlu olan kimsenin yalan konuşmaktan ve yalanla iş yapmaktan uzak durduğu gibi gıybet, kötü söz söylemek, kul hakkı yemek, harama bakmak, kumar oynamak vb. yasak davranışlarda bulunmaktan da uzak durması gerekir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Bir oruçluya iftar veren...
Zeyd b. Halid el-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir oruçluya iftar veren, o kişinin sevabı kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî)
Altından değerli
Zulmetmemeyi içinize yerleştirin
“İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz” diyen zayıf karakterli kimseler olmayın; bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi içinize yerleştirin.”
Efendimiz (sav) Tirmizî
Hadislerde hayat düsturları
Ya gıybet ya iftira
Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır. Eğer o söylemediğin şey kardeşinde varsa gıybet etmiş, şayet yoksa ona iftira etmiş olursun
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Yelek olursun
Sır ip gibidir. Bir ucunu başkasına verirsen, başkalarının sırtında yelek olarak görürsün.
MİHENK TAŞI
Kendi dünyamızı yıktık
Batılılar bizim terk ettiklerimizi alarak yeni bir dünya kurdular.
Biz ise Batılıların terk ettiklerini alarak kendi dünyamızı yıktık.
Yusuf Kaplan
İBRETLİK KISSALAR
ACABA ALLAH BENİ SEVİYOR MU?
Ali Tantavi anlatıyor:
“Bir gün aklıma ‘Acaba Allah beni seviyor mu?’ sorusu takıldı.
Derken Allah’ın razı olup sevdiği kimselerin vasıflarına baktım!
Bulduklarım şuydu:
Allah takva sahiplerini sever. Ben ise kendimi onlardan saymaya cesaret edemedim.
Allah sabırlı davrananları sever. Ben ise sabrımın az olduğunu hatırladım.
Allah cihad edenleri sever. Ben ise tembelliğimi ve gücümün zayıflığını aklıma getirdim.
Allah muhsin olanları sever. Ben ise bu vasıftan ne kadar da uzaktım!
Zihin dünyamdaki araştırmamı bitirdiğimde, nefsim için Allah’ın seveceği bir vasıf bulamamaktan korktum.
Amellerimi gözden geçirdim, gördüm ki onların çoğu tembellik, riya bulantısı ve günahlarla karışmış. En sonunda aklıma Allah Teâlâ’nın şu buyruğu geldi:
‘…Şüphesiz ki Allah çokça tövbe edenleri sever.’ (Bakara 2/222)
Böylelikle tövbenin sanki benim ve benim gibiler için olduğunu hemen anladım.
Bunun ardından hemen:
‘Estağfirullah ve etûbu ileyh
Allah’ım Senden af diliyor, Sana tövbe ediyorum.
Estağfirullah ve etûbu ileyh
Allah’ım Senden af diliyor, Sana tövbe ediyorum.
Estağfirullah ve etûbu ileyh
Allah’ım Senden af diliyor, Sana tövbe ediyorum…’ demeye başladım.
Belki de bu sayede Allah’ın sevdikleri arasına girmiş olurum.”
Affa nail olabilme ümidi ile…
YAKARIŞ-DUA
Açtık gönlümüzü sana
Ya Rabbi! Sesimizi duyansın, hâllerimizi bilensin.
Açtık gönlümüzü sana, Sen imdat eyle,
Sen affeyle, Sen yollarımızı hayır eyle.
Melekler daima duacımız olsun.
Yüreğimiz ferah, imanımız bol olsun.
Sevgili Peygamberimiz şefaatçimiz olsun.
NOT EDİN
YAPILANA GÖRE DERECELER
Allah, herkese aynı şekilde muamele yapmayacaktır. Yapılan iyiliklere ve kötülüklere göre dereceler takdir edilmiştir. Cezalar ve mükâfatlar da bu derecelere göre verilecektir. Herkes yaptığının karşılığını tastamam alacak ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır. Böylece hiçbir kimsenin zerre kadar hakkı zayi edilmeyecek, her şey karşılığını bulacaktır:
Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Böylece Allah, onlara yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak verecek ve onlara zulmedilmeyecektir. (Ahkaf 46/19)
Onların Allah katındaki dereceleri farklı farklıdır. Allah onların yaptıklarını görmektedir. (Al-i İmran 3/163)
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda, sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan ve merhamet edendir. (Enam 6/165)
Kim mümin olarak ve salih ameller işleyerek gelirse onlar için de yüksek mertebeler vardır. (TAHA 20/75)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Yol göstermen sadaka
Yolunu kaybedene yol göstermen sadakadır.
Görmeyene yardımcı olman sadakadır.
Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırman da sadakadır.
Efendimiz (sav) Tirmizi
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Her gelen baktı geçti
Sular hep aktı geçti
Kurudu, vakti geçti
Nice han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti
Dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti.
Yunus Emre