Neşat Ergül / Diriliş Postası

Türkiye’nin milli ve yerli teknolojik silahlarıyla terörle mücadelesi, kan emici emperyalist silah tüccarları ve bir mermi dahi atamadan telef edilen terörist başlarını oldukça tedirgin etti. Bu kervana, her zaman dış güçlerden yana olan Türkiye’deki işbirlikçileri de katıldı.

Terör uzmanı ve emekli Emniyet Müdürü Osman Kaya, Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) tartışmalarını, emperyalist silah satıcılarının rahatsızlıklarının Türkiye’ye sirayetini, halkın sağduyusuna vurulmak istenen darbeyi, iddiaların sistematik saldırıların bir parçası ve planlı olduğunu Diriliş Postası Gazetesi’ne anlattı.

Terör uzmanı emekli Emniyet Müdürü Osman Kaya

SİHA ile terörle mücadelenin daha net anlaşılabilmesi için terörle mücadele stratejilerinin teknik yönüne ilişkin şu bilgileri paylaşmakta fayda var. Terörle mücadele, hem olgu hem de can yakan bir sorun olarak; hayata dair diğer meselelerden ayrı ve bağımsız ele alınamaz. Terör, tek bir meseleye bağlı olarak da ortaya çıkmamaktadır. Bu itibarla terör bir neden değil, sonuçtur.

Ne var ki terörü ortaya çıkaran ya da çıkmasına neden olan her bir alanın tek bir açıdan ele alınması, tek yönlü bir bakış açısıyla değerlendirilmesi terörün hem kavram hem de olgu olarak anlaşılmasını mümkün kılmıyor.

BÜTÜNCÜL VE GERÇEKÇİ BAKIŞ AÇISI

Diğer sorunlarda da olduğu gibi, sonuç alınabilmesi, başarılı olabilmesi için, terörle mücadele konusunda da bütüncül ve gerçekçi bir bakış açısına, yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu yüzden terörle mücadele, entelektüel birikim, sabır ve tecrübe gerektiren bir iştir. Tam da burada bir parantez açıp, terörle mücadelede kamuoyunun bilgilendirilmesi, kamuoyu oluşturulması, moralize edilmesi, milletimiz nezdinde psikolojik üstünlüğün sağlanması, desteğinin alınması bakımından büyük öneme ve belirleyici role sahip olan terör ve güvenlik uzmanlığı konusuna da değinmemiz gerekiyor.

Malum, ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. Dolma, taşıma, duyma yöntemiyle meseleye dâhil olan, terör olgusuna ilişkin mütemmim, ikna edici bilgiye sahip bulunmayanların bu kadar hayatiyeti, hassasiyeti, kırılganlığı olan mesele konusunda yaptıkları paylaşımlar, kamuoyu açısından ciddi algı problemlerine ve dönem dönem ciddi hayal kırıklıklarına neden olduğunu müşahede ediyoruz. Dolayısıyla insanlarımızın devlete olan güveni aşınıyor, yara alıyor. Bu konuda ziyadesiyle hassas davranmaya, hareket etmeye ihtiyaç var.

İSTİKRAR VE SÜREKLİLİK

Terörle mücadele istikrar ve süreklilik gerektirir. Mutlaka hukuk içerisinde, uygun araç ve yöntemlerle yapılmalıdır. Terörle mücadele stratejilerinin en önemli yönü mücadelenin halka dayanması, halka güven vermesi, halkın desteğini alması ve terör örgütünün stratejilerini boşa çıkarmasıdır. Mücadelenin sıklet merkezi halkın desteğidir. Mücadele, terör örgütünün kendi içerisinde ve halkla bütünleşmesi çabalarını da boşa çıkarmalıdır. Etnik ayrılıkçı PKK terör örgütünün, hendek operasyonları sırasında halkımızı çatışmanın içine çekme taktiği, ciddi bedeller ödenerek boşa çıkarılmış, yenilmesi sağlanmıştır. Bu süreç terörle mücadelemiz örnek teşkil etmesi açısından çok önemlidir.

Özellikle etnik çağrışımlar içeren yaklaşımlar, mücadele adına, hesapsız, gereksiz ve duyarsızca kullanılan jargon, istenmemiş, öngörülmemiş olmasına rağmen etnik ayrılıkçı terör örgütünün propagandası haline gelmektedir.

Oysa ister etnik, ister inanç ya da başka bir gerekçeye dayalı olsun, geçmişe takılan ve travmalardan beslenen sosyal yapıların normalleştirilmesi, ortak yaşama iradesinin tezahürü açısından vazgeçilmezdir. Yanlışlar çatışma için gerekçelendirildikçe, barışın sağlanması da mümkün olmayacaktır.

İÇERİDEKİ AJANLARIYLA HALKIN SAĞDUYUSUNA DARBE

Terörle mücadelede iktidarıyla, muhalefetiyle siyasetin birlik tavrını samimiyetle ortaya koymaması, halkın sağduyusuna vurulan en önemli darbedir. Terör örgütleri bu fırsatı yakaladığında sürekli bu hassas noktaya saldırmakta, tahrip etmeye çalışmaktadır. Terör örgütleri olağan süreçlerle ve kendi güçleriyle amaçlarına ulaşamayacaklarının farkındadır. Bu nedenle terör örgütleri toplumun birlikte yaşama iradesini ortadan kaldırarak iç çatışmaya zemin hazırlamak istemektedirler. Böylece ülkemiz dış müdahalelere açık ve hazır hale getirilmiş olacaktır. Böyle bir stratejinin başarılı olması içeriden, dışarıdan yardım alınmadan gerçekleşemeyeceğinden, emperyal güç merkezleri ve içerideki ajanları, etki ajanları terör örgütlerine her türlü desteği sağlamaktadır.

Terör örgütleri, bir amaç için mücadele ettiklerini iddia etseler de destek aldıkları emperyal güçlerin taşeronu olmaktan kurtulamazlar. Çünkü terör örgütlerine yapılan destek karşılıksız değildir. Bu tespitimizi bir başka şekilde izah edersek, bu durum sürecin olağan akışının tabi sonucu olarak ortaya çıkar ve kendisini dayatır. İçinde bulunduğumuz bu dönem, Hibrid Terör/Dördüncü Nesil Savaşları evresidir ve terör örgütleri bu yeni savaş konseptinin en kullanışlı aracı haline gelmiştir.

Bu yeni dönemde uygulanan savaş biçimi, hedef ülkelerin içerisinden devşirilen ajanları, etki ajanlarını da senkronize olarak kullanmaktadır. Ülke içerisindeki taşeron örgütler, ajanlar, etki ajanları birbirlerinden farklı iddialara sahipmiş gibi görünüp, farklı amaçlar ileri sürseler de ittifak noktaları kendi ülkelerine karşı kullanılmaları, dışarıda yazılan senaryoların oyuncuları haline gelmeleridir.

Bu gerçek ister etnik ayrılıkçı PKK terör örgütü, ister ihanet şebekesi, proje terör örgütü FETÖ, bunlardan farkı olmayan DHKP/C ya da diğer terör örgütleri olsun, bir farklılık arz etmemektedir. Senaryonun, oyunun amacı aynıdır. Farklıymış gibi görünen bu oyuncular bazen ayrı oyunlarda, bazen ve daha çok da aynı oyunda birlikte rol almaktadırlar.

CHP’NİN AMACI İTİRAZ DEĞİL

CHP’nin, SİHA’lar üzerinden ortaya attığı “silahsız siviller öldürülüyor” iddiasını, yukarıda ifade ettiğim olgular bağlamında, terörle mücadele yöntemlerine bir itiraz olarak tevil edemeyiz. Bu hem bu kadar basit hem gerçek hem de gerçekçi değildir. CHP’li Sezgin Tanrıkulu tarafından ortaya atılan ve parti üst yönetimi ve parti başkanı tarafından ısrarla savunulan iddiaları yukarıda ifade etmeye çalıştığımız Hibrid Savaşları kapsamında okumak zorundayız.

SİHA’lar teröristlerin hareket ve manevra kabiliyetlerini önemli ölçüde ortadan kaldırdığı, tamamen yerli/milli imkânlarla üretildiği ve teröristlere karşı etkili olduğundan dolayı, düne kadar bağımlı olduğumuz ülkeleri ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlık aynı zamanda içeridekilere de sirayet etmektedir.

Terörist elebaşıları da SİHA’lardan muzdarip olduklarını her seferinde dile getirmelerine karşın, CHP’li milletvekilinin iddialarına paralel bir yaklaşımı dillendirmemektedirler. Çünkü bulundukları konum onların böyle bir iddiayla ortaya çıkmalarına engeldir. Onlar teröristtir ve ellerindeki şiddet araçları ve yöntemleriyle hiçbir yasal, vicdani ve ahlaki kaygı gütmeden şiddet uygulamaktadırlar.

LEGAL ALAN APARAT VE AKTÖRLERİ

Bu nedenle bu tür itiraz görevini legal alan aparatları ve aktörlerine yüklemektedirler. Terör örgütleri, iddiaların hem içerideki yandaş ve işbirlikçileri nezdinde, hem de dışarıda kendilerini yöneten, destekleyen merkezlerce kabul görmesi, meşruiyet kazanabilmesi için bu şekilde bir strateji izlemektedirler.

SİHA’lar üzerinden tartışma konusu edilen gerçek dışı iddialar ülkemize karşı yürütülen sistematik saldırıların bir parçasıdır ve planlıdır. Terörle mücadele, gayr-i nizami harp olarak da ifade edilen asimetrik bir mücadeledir. Teröristlerin zor coğrafyadaki en önemli avantajları, coğrafya ve iklim koşullarını kullanarak kolay hareket ve manevra imkânına sahip olmalarıdır. Terörle mücadele stratejilerinin başarılı olabilmesi ise teröristlerin bu imkânlarını boşa çıkaracak, süratli ve sürekli hareket edebilen, üstün ateş gücüne sahip araçların kullanılmasıyla mümkündür. Terörle mücadelenin bu safahatında teröriste kimlik sormak hem mümkün değildir, hem makul değildir.

Bu gün artık, operasyonel kıymete haiz, operasyonel faaliyetlere tahvil edilebilen istihbarat imkânlarına sahibiz. Artık kendi uydularımızdan, İHA’lardan aldığımız görüntülerle anlık operasyonlar gerçekleştirebiliyoruz. SİHA’lar ise hem istihbarat/görüntü alabiliyor hem de operasyon gerçekleştirebiliyor.

Buradan özellikle CHP’ye gönül veren, rey veren vatansever insanlarımıza, dostlarımıza, kardeşlerimize seslenmek istiyorum; ülkemizin bağımsız, müreffeh olabilmesi, milletimizin onuruyla ve değerleriyle kıyamete kadar varlığını sürdürmesi, emperyalistlere, onların işbirlikçilerine, taşeronlarına, ajanlarına, etki ajanlarına karşı birlikte mücadele vermemize ve ortak irade göstermemize bağlıdır.

Herkes yaptığının hesabını vermelidir

Bu gün devletimizin kendi imkânlarıyla sürdürdüğü, terörle mücadele de “taarruz” konsepti olarak ifade edilen, süratli ve sürekli harekât yaklaşımı teröristleri çaresiz bırakmaktadır. Geçmişte de olduğu gibi legal alan aparatları/uzantıları hemen harekete geçip çaresiz kalan, sıkışan terör örgütüne, örgütlerine alan açmaya çalışmaktadırlar. Bu strateji PKK, PKK/PYD, FETÖ, DHKP/C fark etmeden bütün terör örgütleri için geçerlidir. Bir devlet, sadece teröristlere değil, onların iş birlikçilerine de imkân ve fırsat veremez, vermemelidir. Terörle mücadelenin bütün argümanları ve araçlarını kullanmalıdır. Silahsa silah, hukuksa hukuk, ne yapılması gerekiyorsa… Ayrımsız herkes yaptığının karşılığını bulmalı, hesabını vermelidir.

Editör: Haber Merkezi