DİRİLİŞ POSTASI / GÖKHAN EREK
Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcutta kullanılan 1982 Anayasası, yapılan onca düzenlemenin ardından adeta yamalı bir bohçaya dönüşmüş durumda. Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılı’nda yeni bir anayasasının gerekliliği ise önem arz eden konular arasında yer alıyor. Peki yeni anayasa nasıl olmalı, Hangi yöntem kullanılmalı, İçerikte nelere dikkat edilmeli? İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Eren, Diriliş Postası’na Değerlendirdi.
Yeni Anayasada Kullanılacak Yöntem!
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Eren, yeni anayasa yapılırken kullanılan yöntemlerde hem siyasi hem de hukuki boyutların ele alındığını belirterek, “Anayasalar, siyasi sistemin temel ilkelerini ve toplumsal değerleri güvence altına aldığından siyasi, toplumsal yönü olan belgelerdir. Bu yönüyle anayasalar, ‘Toplumsal Sözleşme’ olarak nitelendirilir. Toplumun ve onları temsil eden siyasi partilerin, süreçte başat olması, katılımcı ve müzakereci demokrasinin temel unsurudur. Bu güne kadar ilki 1876 olmak üzere sırasıyla 1921, 1924, 1961 ve 1982 tarihli beş anayasa yapılmıştır. Ancak bu anayasalar, ya savaş(1876, 1921, 1924) ya da darbe (1961 ve 1982) koşullarında asker ve sivil bürokrasi eliyle hazırlanıp kabul edilmiştir. Bütün anayasacılık tarihimizde toplumun ve siyasi partilerin özgür iradesiyle hazırlanıp kabul edilen ‘Sivil Anayasa’ yapılamamıştır. 1982 Anayasası döneminde 1995, 2001, 2010 ve sonuncusu 2017 olmak üzere ‘Sivil Anayasa’ yapma denemeleri olsa da bu çeşitli nedenlerle başarılamamıştır.” dedi.
“Sivil anayasa için tarihi bir fırsat doğdu!”
Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı’nda yeni sivil bir anayasa yapmak için tarihi bir fırsat doğduğunu belirten Prof. Dr. Abdurrahman Eren, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) her siyasi görüşten 15 parti temsil edilmektedir. Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler yeni sivil anayasa için açık iradelerini ortaya koymuş, MHP ise somut anayasa önerisini kamuoyuyla paylaşmıştır. Millet İttifakı’nı oluşturan partiler de hem 2011 yeni anayasa sürecinde hem de son seçim öncesi parlamenter sistem temelinde yeni anayasa önerilerini kamuoyuyla paylaşmıştır. İki ittifak arasındaki temel uzlaşmazlığı hükümet sistemi konusu oluşturmaktadır. Ancak İYİ Parti’nin de daha önce açıkladığı gibi Millet İttifakı’nın bu seçimi kaybetmesi halinde artık parlamenter sisteme dönüş mümkün olmayacaktır. Millet, ikinci kez başkanlık sistemi yönünde devam kararı verdiğinden hükümet sistemi konusu, yeni anayasayı tıkayacak bir konu olmayacaktır. Toplumun her kesimi, 2011 süreci ve devamında sivil anayasa konusunda sayısız görüş ve öneriyi TBMM’ye sunarak bu konuda istekli olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla Cumhuriyetin 100. yılında ‘Milli Mutabakatı’ sivil bir anayasa ile yenilememiz tarihi bir fırsattır. Toplumun her ferdi, partiler ve tüm vekiller bu tarihi fırsatı değerlendirmek isteyecektir. Yeni sivil bir anayasa ile milli mutabakatımızı yenilememiz, Türkiye’nin, yeni yüzyıl hedeflerine kararlılıkla ulaşmasına büyük katkı sağlayacak, ulusal ve uluslararası alanda Türkiye’nin maddi ve manevi güçlenmesine yardımcı olacaktır. Yeni sivil bir anayasa ile verilecek milli mutabakat görüntüsü, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünü göstermesi yanında, diğer bölge ülkeleri için de model oluşturacaktır.”
Yeni anayasa yapmanın hukuki boyutları!
Yeni anayasa yapmanın hukuki boyutu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Eren, “Beş aşamalı bir süreç yürüyecektir. Aslında 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri sonrası, 19 Ekim 2011 tarihinde yeni anayasa yapım yöntemi partiler arası uzlaşma ile belirlenmiştir. İlk aşamada TBMM Uzlaşma Komisyonu kurulmuş, ikinci aşama olarak 30 Nisan 2012 tarihine kadar sivil toplumdan yeni anayasa talepleri toplanmıştır. Üçüncü aşamada toplanan talepler dikkate alınarak taslak metin yazma süreci Mayıs 2012 tarihinde başlamış, Ağustos 2013 tarihine kadar 60 maddede uzlaşma sağlanabilmiştir. Partiler tam mutabakata varmış olsaydı, dördüncü aşamada taslak metin en az 200 milletvekili tarafından Anayasa teklifi olarak TBMM’ye gönderilecek, teklif en az 360 vekilin evet demesi sonrası kanunlaşacaktı. Beşinci ve son aşamada, Cumhurbaşkanı tarafından yeni anayasa kanunu halkoyuna sunulacak, halk oylamasında kabul edilen kanun ile 1982 Anayasa kanunu yürürlükten kaldırılıp yeni sivil bir anayasa yürürlüğe girecekti. Partiler bu yöntemi daha önce benimsediğine göre yeni anayasa da benzer bir yöntemle yapılacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Devletin temel ilkelerinde değişiklik olmayacaktır!”
Prof. Dr. Eren, yeni anayasanın içeriği ilgili yaptığı değerlendirmelerde anayasaları üç temel konunun düzenlediğini hatırlatarak, “Bunlar, devletin temel esasları, temel hak ve hürriyetler ve devletin temel organlarıdır. Devletin temel esaslarını oluşturan ilkeler, tarihsel ve toplumsal gerçeklikten çıkar. Bu nedenle kimi devletler cumhuriyet, kimileri monarşidir. Kimileri üniter, kimileri federaldir. Kimileri laik, seküler, kimileri dini devlettir. Ancak günümüzde tüm devletlerin kabul ettiği, demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet, insan haklarına saygı gibi ortak ilkeler de bulunmaktadır. Türkiye Devleti’nin modernleşme süreci Tanzimat’la başlamış, devletin üniter yapısı, millet egemenliği fikri, kuvvetler ayrılığı düşüncesi, insan haklarına saygı bu dönemde kabul edilmiştir. Ulus devlet düşüncesi karşısında parçalanan Osmanlı Devleti’nde Osmanlıcılık kimliği ile dağılma engellenemeyince, I. Dünya Savaşı sonrası yürütülen Kurtuluş mücadelesinde ‘Misakı Milli’ sınırlarında ‘Müslüman- Türk’ kimliğine dayalı Cumhuriyet rejimi kurulmuştur. Cumhuriyetin nitelikleri, zaman içinde muasır medeniyetler esas alınarak, bu günkü haline gelmiştir. Bu gün yeni bir anayasa yapılırken, devletin esaslarını oluşturan ilkelerden ayrılmayı gerektiren tarihsel veya toplumsal bir kırılma söz konusu değildir. Bugün ihtiyaç olan bu ilkeler temelinde milli mutabakatı yenilemektir. Bu nedenle devletin temel ilkelerinde bir değişiklik olmayacaktır.” ifadelerine yer verdi.
“Partiler temel haklar konusunda uzlaşabilecektir!”
Anayasaların ikinci konusunun temel hak ve hürriyetler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Eren, sözlerini şu şekilde devam ettirdi, “Yeni anayasada üzerinde uzlaşılması en kolay alan temel haklar alanı olacaktır. Daha önce partilerin üzerinde uzlaştığı 60 madde bulunduğu gibi insan hakları konusu siyaset üstü bir konu olduğundan, partiler temel haklar konusunda uzlaşabileceklerdir. Tabi ki temel haklar alanında da yeni hakların tanınması, yasakçı dilin kaldırılması, güvence sisteminin artırılması yönünde yeni düzenlemeler olacaktır.”
“Sistemi kurumsallaştıracak uyarlamalara öncelik verilecektir!”
Prof. Dr. Eren, anayasaların üçüncü konusunun devletin temel organlarını düzenlemek olduğunu aktararak, “Yeni anayasa çalışmaları önünde en büyük engel daha önce hükümet sistemi olmuştur. 2011 Anayasa süreci de parlamenter-başkanlık sistemi anlaşmazlığı ile tıkanmıştır. Ancak 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası olağanüstü koşullar başkanlık sistemine geçişi zorunlu kılmıştır. Sistem, bir yasama dönemi uygulanmış, 2023 genel seçimleri ile millet tarafından tekrar onaylanmıştır. Dolayısıyla artık hükümet sistemi tercihi belli olmuş, yeni anayasada daha çok “Sistemi kurumsallaştıracak uyarlamalara” öncelik verilecektir. Bunların başında, başkan yardımcılığı konusu, başkanlık kabinesinin yapısı, kararnamelere ilişkin münhasır alan sorunu gelmektedir. Yasama organı bakımından Meclis başkanının tarafsız hakem rolünün güçlendirilmesi, hükümeti denetleme yollarının etkinleştirilmesi gündeme gelecektir. Yargı alanında, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı, Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünün azaltılması, Yüksek Seçim Kurulu’nun ve Sayıştay’ın yüksek mahkeme sayılması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirecek yeni güvenceler getirilmesi gündeme gelecektir.” dedi.
Yapılacak yeni anayasasının artıları!
Prof. Dr. Eren, Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı'nda toplumsal sözleşme olan anayasanın, demokratik ve olağan koşullar altında yenileyerek, milli birlik ve bütünlüğü pekiştirme, uluslararası alanda dost ve düşmanlara yönelik güçlü bir mesaj oluşturacağını belirterek sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “İhtiyaçlar doğrultusunda her zaman anayasa değişikliği gündeme gelse de sivil yeni bir anayasanın kabul edilmesi belki de bir yüzyıl daha yeni anayasa konusunu gündemden çıkacaktır. Parlamenter sisteme göre kabul edilen 1982 Anayasası’na monte edilen başkanlık sistemi, yaşanan tecrübelerde dikkate alınarak revize edilecek, sistemin kurumsallaşması yönünde gerekli uyarlamalar yapılmış olacaktır. Anayasa’nın bozulan dili ve iç tutarsızlığı giderilecek, kanun kalitesi artırılacaktır. Bütün bunlar yeni bir anayasa ihtiyacını ortaya koymakta ve yönteme ilişkin de önemli sorunların aşıldığını göstermektedir.”