Kâfirler ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara:

Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler.

   . O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler. 

   . Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler.

   . Cehennem bekçileri: Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O hâlde kendiniz yalvarın, derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır. (Mümin 40/47-50)

    Başka birçok benzerinde olduğu gibi Firavun’un yönetimindeki toplum içinde de ayette “müstekbirler” (büyüklük taslayanlar) denilen, siyasi ve ekonomik güç sahibi bir aristokrat kesimin, bir de bunların etkisinde kalan ve genellikle zayıfların yani mevki ve itibarları düşük olanların oluşturduğu etkisiz çoğunluğun bulunduğu anlaşılmaktadır.

    Bu ikincilerden, dünyadayken inanç ve eylemlerini kendi özgür iradeleriyle seçmek yerine, baskıcı kesimin talepleri istikametinde hareket edenler, bu tutumları sebebiyle ahirette diğerleriyle birlikte cehenneme atılınca, dünyada onları izlediklerini ve onların yüzünden bu cezaya çarptırıldıklarını dikkate alarak, “Şimdi bu ateşin hiç olmazsa bir kısmından bizi kurtarabilir misiniz?” diye soracaklardır. Ancak diğerleri artık gerçeği görmüşler ne kendilerini ne de başkalarını kurtaracak durumda olmadıklarını anlamışlardır. Esasen öyle anlaşılıyor ki istekte bulunanlar da bu gerçeği bilmektedirler; maksatları ise onların, azabın bir kısmını bile giderecek güçlerinin bulunmadığını ve artık kendileri gibi sadece âciz varlıklar olduklarını yüzlerine vurmaktır.

  Bu ayetlerde yüce Allah, Firavun toplumunun akıbetini örnek göstererek insanlığa gerçek özgürlük ve gerçek kurtuluş için şu hayatî uyarılarda bulunmaktadır:

   a) İnsanlar, hasbelkader yüksek bir ekonomik güç, toplumsal ve siyasi statü elde etmiş olan inkârcı ve erdemsiz kesimlerin, baskın grupların uydusu olmak yerine, kendilerini Allah karşısında sorumlu duruma düşürecek inanç ve davranış konularında özgür bireyler olarak seçimlerini hür iradeleriyle kendileri yapmalıdırlar; aksi hâlde ahirette “Allah kulları arasında hükmünü verince” artık kimse kimseyi kurtaramayacak, melekler bile yardım isteklerine olumsuz cevap vereceklerdir.

    b) İnsan kendi kurtuluşunu arama görevini kıyamet gününe bırakmamalıdır; çünkü o zaman Allah’ın dilemesi dışında kimse kimseye yardımcı olamayacaktır. Şu hâlde insan, kurtuluş çarelerini dünyada aramalı, bunun için de kendisini yoldan çıkaran içindeki nefsani arzulara mağlup olmak ve dışındaki saptırıcı baskın gruplara bilinçsizce bağlanıp peşlerine takılmak yerine, görevi gerçek imanı, üstün ahlâk ve faziletleri öğretmek olan Allah elçisinin sesini dinlemeli, onun getirdiği açık seçik gerçeklere yönelmeli, onun sünnetini yani tertemiz hayat çizgisini izlemelidir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 665-666)

Kendi aleyhlerine şahitlik ettiler

    Bu ayetlerde de Cenab-ı Hakk'ın kullarını peygamberleri vasıtasıyla uyardığını itiraf eden

Cehennemliklerin kendi aleyhlerine şahitlik ettikleri belirtiliyor:

    . Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bugünle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. (Enam 6/130)

    . O küfredenler, bölük hâlinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. "Evet geldi!" derler ama azap sözü kafirlerin üzerine hak olmuştur. (Zümer 39/71)

Yaşayanlar için bir uyarı

   . Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

   . Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar. 

   . Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah’ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik. (Mülk 67/7-9)

  Bu ayetler, dünyada Allah’a isyan edenlerin öte dünyada çekecekleri cezayı ve düştükleri durumu tasvir etmektedir. Ayetlerdeki tasvirler cezanın ne derece şiddetli olduğunu daha iyi hissettirme amacına yöneliktir. 8. ayette dünyada peygamberin çağrısına ve uyarılarına kulak tıkayıp inkâr ve isyanlarını sürdürmekte direnenlere, yarın kıyamet gününde, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorulacağını bildiren ifade aslında yaşayanlar için bir uyarıdır. Sonraki ayetlerde ise bugün fırsat eldeyken uyarıya kulak vermek, yani peygamberi tanımak, ayrıca Allah’ın insanlığa büyük lutfu olan aklı ve diğer bilgi imkânlarını da kullanarak hak ve hidayet yolunu bularak ebedi kurtuluşun ancak bu sayede kazanılabileceğine işaret etmektedir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 419)

Büyüklük taslayanlarla güçsüzlerin çekişmesi

   . Kötülerin arkasından gidenler "Ah, keşke bir daha dünyaya geri dönebilsek de onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık" diyecekler. Böylece Allah onlara, dünyada

Yaptıklarını üzerlerine çökmüş pişmanlıklar hâlinde gösterecektir. Artık onlar Cehennemden çıkamayacaklardır. (Bakara 2/167)

   Dünyada kendilerine uyanlarla onların arkasından gidenlerin ahiretteki çekişmelerini gösteren ayetlerden örnek:

  . Kâfir olanlar dediler ki: "Biz hiçbir zaman bu Kur’an’a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. "   Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk." derler. (Sebe 34/31)

   . Büyüklük taslayanlar da güçsüz olanlara derler ki: "Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Siz zaten suçlu kimselerdiniz." (Sebe 34/32)

   . Güçsüz olanlar da büyüklük taslayanlara: "Allah’ı inkâr etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı bize telkin ederken işiniz gece gündüz düzenbazlıktı." derler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını açıkça ifade etmektedirler. Biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar. (Sebe 34/33)  

Whatsapp Image 2025 03 22 At 20.49.10

Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis

Zamanın kıymetini bilmek

“Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr, 103/1-3)

Beş şeyin değerini iyi bil

“Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bilmelisin; ihtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, yokluğundan önce varlığının, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.” (Hâkim)

AYET VE HADİSLERDE YETİM

Yetimlere iyilik edin

  . Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.  (Nisa 4/36)

Kalbinin yumuşamasını istiyorsan

  . Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

  “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!” tavsiyesinde bulundu.

(Ahmet b. Hanbel)

ORUÇ FETVALARI

Aşı-iğne orucu bozar mı?

  . Aşı olmak veya iğne yaptırmak orucu bozar mı?

  Oruç; yemek, içmek, cinsel ilişki ve bunların kapsamına giren şeylerle bozulur. Bu sebeple, besin değeri taşımayan aşılar orucu bozmaz.

  Tedavisi devam eden hastalar, sağlıklarına kavuşup tedavileri sona erinceye kadar oruçlarını erteleyebilirler. Bununla birlikte, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam etmeyi arzu ediyorlar ve oruç tutmalarına da başka bir engel bulunmuyorsa iğnelerini iftardan sonra yaptırmaları yerinde olur. Bu imkâna sahip olmayanlar, tedavi ve aşı amaçlı iğne yaptırabilirler. Ancak oruçlu iken gıda ve vitamin iğneleri yaptıranların, ağızdan aşı alanların damardan serum ve kan verilenlerin orucu bozulur. Daha sonra bu oruç kaza edilir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)

HADİSLERLE İSLAM

Sözün en güzeli

Câbir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Resûlullah (SAV) hutbesinde teşehhüdden sonra şöyle buyururdu:

“Sözün en güzeli Allah'ın (CC) Kitabı'dır. Rehberliğin en güzeli ise Muhammed'in rehberliğidir.”

(İbn Hanbel)

Altından değerli

Helal para

Paranın nereden geldiğini öğrenmek isteyen, nereye gittiğine baksın.

Helal para hayra, haram para şerre gider.

İmam-ı Azam

Hadislerde hayat düsturları

Uğursuzluk yoktur

Eşyada uğursuzluk yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Baykuşun ötmesinde de bir uğursuzluk yoktur. [Efendimiz (SAV), Müslim]

İNCİ TANELERİ

Şikâyet etme

Dünya ehline hâlini şikayet etme, sonra seni onların eline bırakır, perişan olursun.

MİHENK TAŞI

Herkesin mevsimi farklı

Herkes kendi yüreğinde yaşar mevsimini

Ne senin kışın başkasını üşütür

Ne başkasının yazı seni ısıtır

*

Bir yetimi giydirmeden

Bir yoksulu doyurmadan

Bir mazluma kanat germeden

Bu dünyadan göçüp gitmeyelim

İBRETLİK KISSALAR

SİZİN ECDADINIZ NE YAPTI?

   Ürdünlü bir doktor İngiliz bir arkadaşıyla başkent Amman'ın Kavaysime bölgesinde gezerken,

Filistin için tüm camilerde dua edilecek Filistin için tüm camilerde dua edilecek

İngiliz arkadaşı köprülere hayran oldu ve "Ecdadınız gerçekten harika mühendislermiş!" dedi?

  Ürdünlü doktor; "Hayır, bizim ecdadımız değil, onları Türkler yaptı." dedi.

  El-Sahravi bölgesine varınca tarihî demir yollarını gören İngiliz şaşkın bir şekilde "Ecdadınız gerçekten çok büyük insanlarmış ki demir yolunun önemini görüp inşa etmişler!" dedi.

  Ürdünlü doktor; "Hayır, bizim ecdadımız değil, onları da Türkler yaptı." diye cevap verdi.

  Yollarına devam ettiler, El-Katrane Kalesi’ne vardıklarında kale önünde durarak kente hayat veren 

su kanallarını ve su deposunu görünce İngiliz arkadaşı doktora, "Ecdadınız gerçekten müthiş zekâya sahiplermiş!" diye hayretini dile getirdi. 

  Ürdünlü doktor; "Hayır, bizim ecdadımız değil, onları da Türkler yaptı." dedi.

İngiliz biraz sustu ve derin bir nefes aldıktan sonra "Peki, sizin ecdadınız ne yaptı?" diye sordu.

Ürdünlü doktor; "Sizin ecdadınızla işbirliği yaparak Türkleri bölgeden kovdular." cevabını verdi.

YAKARIŞ-DUA

Kimi kullar vardır

Kimi kullar vardır;

Cenneti hasretle bekler.

Kimi kullar da vardır;

Cennet onları hasretle bekler.

Cennetin hasretle beklediği

kullardan eyle Ya Rahman...

NOT EDİN

Bizim gibi insan...

Hazreti Muhammed'in (SAV) bizim gibi insan olmasını sevdim.

Zorluklarla mücadele edişini sevdim.

Şiddet kullanmadan barış ve huzur getirmesini sevdim.

(Karen Armstrong)

KULAĞINIZA KÜPE OLSUN

Cümleyi yorma

Susmak cümlenin istirahat hâlidir.

İstirahat bitince çıkan cümle dinç olur.

Çok konuşup cümleyi yorma, yoksa cümle âlem yorulur.

(Şems-i Tebrizi)

ŞAİRLERİN DİLİNDEN 

Zarf

Şafakta, namaz vakti bana uzatılan zarf;

Kelime bu zarftadır, gerisi sadece harf…

(Necip Fazıl Kısakürek)

Editör: Hazal Mihrace Göksun