İsrail ordusunun 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde çok sayıda savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği inkâr edilemez kanıtlar ve belgelerle sabit.
İşgalciler kendilerini “dokunulmaz” gördükleri için katliamlarını dünyanın gözü önünde gerçekleştirmekten kaçınmıyorlar.
İsrailli liderlerin en azından bu kez, işledikleri cinayetler sebebiyle yargılanmaları ve mahkûm edilmeleri için ciddi bir hazırlık söz konusu.
Türkiye’den binlerce avukat İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taşıdı.
İsrail başbakanı başta olmak üzere katliamların sorumlularının uluslararası mahkemelerde yargılanmaları için yürütülen çalışmaların arkasında bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan var.
“Netanyahu adını tarihe şimdiden ‘Gazze kasabı’ olarak yazdırdı” diyen Erdoğan’ın sonuna kadar konunun takipçisi olacağı kesin.
Ancak UCM’nin başvurulara ciddiyetle yaklaşıp yaklaşmayacağı ve mahkemeden adil bir karar çıkıp çıkmayacağı şüpheli.
UCM Başsavcısı Kerim Han’ın tavırları ve açıklamaları da bu yöndeki tereddütleri artırıyor.
Gazze Şeridi’ne girip işgalcilerin işledikleri suçları görmek yerine Refah Kapısı’nda kısa bir açıklama yaparak geri dönen Kerim Han, İsrail’e gerçekleştirdiği üç günlük ziyaretin ardından Hamas’ı suçlayıcı açıklamalarda bulundu.
Hamas’ın uluslararası hukuka göre suç işlediğini ve cinayetlerinin tesadüf eseri değil, kasıtlı olduğunu öne sürdü.
Kerim Han’ın İngiltere vatandaşı olduğu ve Londra’dan bağımsız hareket edemeyeceği unutulmamalı.
Kadıyani/Ahmedi bir ailenin çocuğu olması ve bu kimliğinin kararları üzerindeki etkisi ise apayrı bir tartışma konusu.
Gazze Şeridi’ndeki soykırımı ve İsrail’in yıllardır Filistinlilere uyguladığı zulmü görmezden gelerek Hamas’ı suçlayan İngiliz hukukçunun bozuk adalet terazisine güvenilemeyeceği ortada.
UCM’ye yapılan başvurular ciddiye alınmazsa ve hatta işin sonunda İsrailli liderlerin hesaba çekilip mahkûm edilmesi beklenirken Hamas suçlu bulunursa kimse şaşırmasın.
“O kadar da olmaz” demeyin.
ABD Dışişleri Bakanlığı, önceki akşam yaptığı açıklamada, Hamas’ın sivilleri kasten öldürdüğünü ancak İsrail’in sivilleri kasten öldürdüğüne dair herhangi bir delil olmadığını, İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırıların da soykırım kabul edilemeyeceğini öne sürdü.
Yine de bu olumsuz koşullara teslim olmadan hukuk mücadelesini sürdürmek gerek.
Türkiye’yle birlikte birkaç İslam ülkesi ve hatta İslam dünyası dışından hukukçular hep birlikte hareket ederse somut bazı sonuçlar elde edilebilir.
İsrail başbakanının UCM’de yargılanması; herhangi bir cezaya çarptırılmasa bile başarı sayılacak, işgalcileri korkutacak ve dokunulmaz oldukları inancını sarsacaktır.
Netanyahu şu an kendi ülkesinde de yolsuzluk suçlamasıyla yargılanıyor.
“İsrail olmasaydı onu yine kurardık” diyen ve bölgeye yönelik planlarında işgalcileri paralı askerleri gibi kullananlar, Netanyahu’yu ağır yük görüp UCM’de yargılanmasına izin verebilirler.
Birçok ülkeden binlerce insan hakları savunucusunun başvurusunu ve onca güçlü delili yok sayarak ‘Gazze kasabı’nı korumaya kalkarlarsa da sırtlarını yasladıkları uluslararası sistemin ne kadar çarpık olduğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermiş olurlar.