Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın uçağının lokasyonuyla ilgili 3 kez paylaşımda bulunarak dikkatleri üzerine çeken ABD’nin özel istihbarat örgütü Stratfor, kuruluşu, çalışma yöntemleri ve topladığı istihbaratlarla oluşturduğu raporlarla dünyada tartışılmaya devam ediyor.

Teksas merkezli olan ve George Friedman tarafından kurulan Stratfor, ekonomi, dış politika ve güvenlik konularında küresel analizler sunsa da birçok ülkede istihbarat birimleri ve “casuslarla” çalışmasıyla hakkında soru işaretleri uyandırıyor.

Stratfor, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin kritik dakikalarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan paylaşımları ve darbeciler lehine yönlendirmelerle dikkati çekti.

Stratfor’un, FETÖ’nün darbe girişimi gecesi paylaşımları olağanüstü artmış, normalinin birkaç katına çıkmıştı.

Stratfor’un, darbecilerin suikast için yerini tespit etmeye çalıştığı Erdoğan’ın İstanbul’a hareket eden uçağının yerini çok kısa süre içinde tespit etmesi ve havadaki konumuyla ilgili üç kez tweet atması kamuoyunun dikkatini çekmişti.

İlk paylaşımında Erdoğan’ın uçağını Marmara Denizi üzerinde ifşa eden Stratfor, ikinci tweetinde uçağın İstanbul’a yaklaştığını ve “muhtemelen” iniş yapacağını bildiren bir paylaşımda bulundu.

Stratfor, son tweetinde ise uçağın İstanbul’a indiğinin teyit edildiğini Atatürk Hava Limanı’nın konumunu da göstererek kamuoyuna aktardı.

AA’nın sorularına kaçamak yanıtlar veren Stratfor yetkilileri, uçağı hızla nasıl tespit ettiklerini ve darbe girişiminin yaşandığı bir ortamda bunları sosyal medyada neden paylaştıklarını tam anlamıyla açıklayamadı.

Stratfor, darbe girişimi gecesi, Erdoğan’ın “Almanya’dan sığınma istediği” şeklindeki Amerikan MSNBC kanalının yalan haberini de Twitter hesabından paylaşarak tepki topladı.

O gece Erdoğan’ı hedef göstermekle yetinmeyen Stratfor, bir gün sonra 16 Temmuz’da, yine Twitter hesabından Erdoğan hakkında gerçekleri yansıtmayan bir profil paylaştı.

Profilde, Erdoğan’ın 1999 yılında “ordu tarafından hapse atıldığı” ifade edildi. Stratfor, Erdoğan’ın mahkumiyetinin sebebi olarak “şiddet ile dini veya ırksal nefreti teşvik ettiği” iddiasını gösterdi.

Erdoğan’ın 2000’li yıllar boyunca “ordunun gücünü azaltmak için çalıştığı” vurgusu yapılan profilde, Cumhurbaşkanı’nın orduya karşı geçmişten gelen kişisel husumetle hareket ettiği imasında bulunularak, takipçilere darbeyle ilgili olağan bir sebep-sonuç ilişkisi mesajı verildi.

Kuruluş, uluslararası kamuoyunu yönlendiren açıklamalarına tepkilerin gelmesinin ardından söz konusu paylaşımını sildi.

BU İLK DEĞİL

Darbe girişiminde bir ülkenin liderini hedef göstermesi gibi skandal paylaşımlarda bulunmak Stratfor için olağan bir durum.

Zira kuruluşun Güvenlik Başanalisti Fred Burton, analistlerden birine gönderdiği e-postasındaki eski Venezüela Devlet Başkanı Hugo Chavez ile ilgili ifadeleri kamuoyunda tepkiye neden olmuştu.

Burton e-postasında, “Bir zamanlar, onun (Hugo Chavez) helikopter ‘kazasını’ planlardık.” ifadesini kullanmıştı.

Bazılarına göre “Gölge CIA” diye tanımlanan, bazılarına göre ise haftalık ekonomi-finans dergisi “The Economist’in 1 hafta geriden geleni, 4-5 yüz katı daha pahalısı” denilen Stratfor’un skandal paylaşımlarının Amerikan medyasında alıcısı oldukça fazla.

CNN, Bloomberg, AP, Reuters, The New York Times gibi büyük kuruluşların istihbarat konularında “güvenilir kaynaklardan edinilen bilgiye göre” aktardığı haberleri Stratfor’dan edindiği biliniyor.

Ancak Stratfor’un istihbaratlarının ne kadar güvenilir olduğu, bu bilgileri hangi amaçla kamuoyuyla paylaştığı üzerine soru işaretleri bulunuyor.

SİS PERDESİNİ WİKİLEAKS ARALADI

Wikileaks’in 2012 yılında Stratfor’a dair iç yazışmaları yayımlaması ise kuruluşun iç işleyiş mekanizmasını ortaya çıkardı.

Wikileaks, Stratfor’un sadece açık kaynaklara dayandırdığını iddia ettiği analizlerini aslında tıpkı bir istihbarat örgütü gibi dünyanın her köşesinde kendisine “casuslar” edinerek topladığını gösterdi.

Örneğin Wikileaks belgelerine göre Stratfor, Ortadoğu bölgesi analizleri için Lübnan ordusu içindeki bir kişiye aylık 6 bin dolar ödeme yaptı.

Stratfor’un diğer ülkelerde de bugüne kadar benzer uygulamalarının olup olmadığı bilinmiyor.

“STRATFOR CIA’İN ARKA BAHÇESİDİR”

Konuyla ilgili, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Akgün, Stratfor’un görünüşte şeffaf ama arkasında kimin olduğu bilinmeyen bir Amerikan kuruluşu olduğunu kaydetti.

CIA’in gölge yapılanması” olarak bilinen kuruluşun Türkiye’deki darbe girişimi sırasında saat saat bilgi paylaşmasının darbe hazırlıklarından haberdar olduğunun da bir kanıtı olduğunu vurgulayan Akgün, şunları kaydetti:

“Burada yapılması istenen Türkiye’deki darbenin herhalde başarılı olmasıydı ki, o gece sayın Cumhurbaşkanı’nın uçağının Türkiye’deki istihbarat kuruluşlarının bile bilmediği bir vakitte dünyaya adeta açık hatlardan Türkiye’deki darbecilere yol gösterici bir rol benimsemiş oldular. Bu tür kuruluşlar asla tarafsız, dünyayı sadece bilgilendirmek için iş yapan kuruluşlar falan değildir. Stratfor eskiden beri CIA’in arka bahçesi veya gayri resmi gölge yapılanması olarak bilinen bir kuruluştur.”

Stratfor’un sözde bağımsız, gerçekte ise gayrı resmi olarak Amerikan derin yapılarıyla, CIA ile bağlantılı olan bir kuruluş olduğunu vurgulayan Akgün, darbe girişimi sırasında paylaşılan bilgilerin kendiliğinden toplanan bilgiler olma ihtimalinin olmadığını, bilgiyi Amerikan istihbaratının verdiğinin açık olduğunu söyledi.

Akgün, şöyle devam etti:

“Ancak gece 02:00’den sonra darbenin başarısız olduğuna ilişkin yazılar ve yayınlar yapmaya başladılar. En baştan itibaren bunların ya Türkiye’nin içindeki darbecilerle bağlantıları vardı ya da Amerika’nın ilgili istihbarat birimleriyle bir şekilde temasları vardı ve istihbarat topluyorlardı. Habercilik değil, yönlendirme yapıyorlardı. Sayın Cumhurbaşkanının uçağının konumunu vererek adeta havada gezen darbeci uçaklara yol göstermeye çalışıyorlardı.”

Benzer bir durumda, Stratfor ya da başka bir kuruluşun ABD Başkanının konumunu paylaşmalarının mümkün olamayacağını ifade eden Akgün, “Akla bile gelmez. Birincisi, bilemezler. İkincisi, bilseler bile paylaşmayı göze alamazlar.” dedi.

Wikileaks belgelerinde Stratfor’un Lübnan ordusundan 6 bin dolara rapor aldığı bilgisi göz önünde bulundurulduğunda, kuruluşun Türk ordusu içindeki darbeci unsurlarla da benzer bir ilişki kurmuş olma ihtimalini değerlendiren Akgün, böyle kuruluşların kaynaklarının gizli olduğunu vurguladı. Akgün, “Bu yarı istihbarat kuruluşları bilgiye ulaşmak için her türlü maddi kaynağı harcarlar, insan unsurunu da kullanırlar. Türkiye’de siyasetle, Cumhurbaşkanı Erdoğanla kavgalı kim varsa bunlar için potansiyel devşirecek elemandır. FETÖ’nün en büyük özelliklerinden biri de uluslararası alana istihbarat sağlaması ve bunu da pazarlık gücü olarak kullanması.” ifadesinde bulundu.

“ERDOĞAN’I YAKALATMAK İÇİN ÇABALADI”

Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Uysal ise Stratfor’un darbe girişimi sırasında yaptığı paylaşımlara ilişkin, “Neredeyse Erdoğan’ı darbecilere yakalatmak üzerine bir çabası olduğunu, bir bilgi paylaşımı değil de yerini ihbar etme anlayışıyla bunu yaptığını söyleyebiliriz.” dedi.

Tehlikeli bir durum söz konusu olduğunda ABD Başkanının konum bilgilerinin paylaşılmasının mümkün olmayacağını vurgulayan Uysal, “Büyük bir karartma olurdu. Bunu kesinlikle söylemezler. Batı medyası da bunu söylemeyi vatana ihanet gibi görürdü. Ama malesef bize karşı bunu basın özgürlüğü gibi yansıtıyorlar. Burada bir kasıt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.” diye konuştu.

Eski CIA direktörü Graham Fuller gibi istihbaratçıların FETÖ elebaşı Gülen’le alakalarının açıkça bilindiğini hatırlatan Uysal, Stratfor’un darbe girişimini yönlendirici mesajlarına ilişkin şunları kaydetti:

“Bu ABD’nin belki sistem olarak içinde olmadığı ama belli bir lobinin belli bir istihbarat ekibinin yapmaya çalıştığı bir darbe girişimi gibi görünüyor. Mısır’da da aynı şeyi yapmışlardı. Gerçekleşince emrivaki gibi bunu kabul ettireceklerdi ama Türkiye’de başarısızlığa uğrayınca ‘Bizim haberimiz yoktu’ diyorlar. Batı istihbaratının bunu bilmemesi mümkün değil. Zaten yapanlar onlar. Graham Fuller’in, eski istihbaratçıların bu işin içinde olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.”

Editör: Haber Merkezi