Bu vatanın hüzünlü bir yazgısının olduğu doğrudur…

Ve doğrudur kıyamete kadar vatanımız ile sınanacak bir millet oluşumuz…

Doğrudur işimizin hiç kolay olmadığı…

Doğrudur kalbimizin yorgunluğu…

Ancak zora talip Ömer kalplilerimiz var bizim…

Hz. Fatma’ya (r.a.) talip yürekli kardeşlerimiz çok bizim…

Bize bu vatanı miras bırakanların çektikleri her bir acıya vakıf olan bu yaralı millet bilenmiş bir millettir…

Bilenmiş bir millet demek çevikleşmiş bir yürek demektir…

Çevikten bir yürek demek imandan bir kale demektir…

İmandan bir kale demek bir milletin fatih sultan oluşu demektir…

Ondan sebeptir ki bizler üstünde yürüdüğümüz, yaşadığımız bu cihan devletinin varisleri olarak vatanımızın farkındayız…

İşte bu farkındalık dünyanın hiç hoşuna gitmemiştir…

İşte bunu bilen Batı ve Avrupa dünyası bize topluca saldırıyor…

İşte bu yüzden bütün düşman unsurlar birleşmiştir…

Ancak bu dünyanın zalim ve acımasız gidişi de şerefli bir milletin hoşuna gitmiyor…

Biz Türk milleti sadece kendimiz, kendi baharımız için yaşamayız, hiçbir zaman da sadece kendimiz için yaşamadık…

Dün olduğu gibi bugün de yaşamayacağız…

Kendi topraklarımız gül bahçesine dönse…

Bir başka kıtada bir çocuk yok yere ölse…

Rahatlarımızdan cayar, dünyayı huzursuz ederiz…

Zira rengi ne olursa olsun…

İnancı ne olursa olsun, yeryüzünde yaşayan her insan, insan gibi yaşamak için bu dünyaya gelir ve siz kötüler yüzünden yaşayamazlar ve yaşayamazsak dünyayı size dar edecek millettir Türk milleti…

Biz keyfe keder bir vatanda yaşamadık hiç…

Kimse bize papatyalar içinde bir vatan hediye etmedi…

Atalarımızın şerefli kanı ve izzetli tarihi üstünde yaşıyoruz…

Bin yıldır bu toprakları yurt edinip yurdumuz kalsın diye kuşaktan kuşağa direnerek sahip çıkarak yaşadık…

Ne vakit prangalarımızı kırsak yenilerini takmaya alışkın Batı’ya bu defa ayağımızı değil gardımızı gösterince Batı daha da üstümüze geldi, geliyor, gelecek de…

Ancak geldiğinde göreceklerini şimdiden söylüyoruz, inanmıyorlar…

Olsun, inandırırız…

Anladıkları dilden anlatırız…

Dünyanın acıttığınız canı sizden çok pis intikam alacak…

Bir gün yaktığınız, yıktığınız, viran ettiğiniz şehirler sizin şehirleriniz olacak…

Dünya insanlığı ve Yaratıcı sizden bunun hesabını soracak…

Tarih sayfaları da bu milleti dün olduğu gibi yazacak ve dünya buna şahitlik yapacak…

Dikensiz gül bahçesinde yaşamadık hiç…

Bir tek yetim ama bir yetim çocuk için bile bir yanı eksik yaşar, bunun hesabını zalimlerden sorarız…

Öylesine geldiğimiz bir diyar değil biz müminler için dünya…

Bu dünya bizim için Allah’ın rızasını kazanma, mazlumların duasını alma yurdu…

İyi olmak ve iyiliği artırmak için gönderildik…

İşte bu coğrafya bu sınanma için bir kader kapısı…

Dünyanın her daim gidişatı bu ülkenin üstünden şekillenmiş ve bu ülke aşılmadan dünya şekillenemeyecektir…

Ve yine bu şerefli milleti aşamadan dünya sizin istediğiniz düzene geçmeyecektir…

O milletin ve devletimizin gücünün karşısında un ufak olan teröristleriniz var ya…

Bir gün sizin şehirlerinizi canları sıkıldığı için bile ateşe verecekler…

Zira eden bulur…

Bulacaksınız…

Çok amaçlı yetiştirdiğiniz o kanlı örgütler sizi bile aşıp bir canavara döndüğünde ilk sizin sevdikleriniz yanacak…

Tıpkı içi yanan masum anneler, çocuklar gibi…

Şerefli koca bir millettin evlatları şehit düşerken suskun Batı…

Terörist vekiller için onların oturduğu sıralara oturup gözyaşı döküyor…

Bizce hiç mahsuru yok…

Zira zalimlerin ağıdına gebe bir dünyayı arzuluyoruz bizler…

Mazlumlara bir bahar gelsin diye kıyamda bekliyoruz…

Bundan böyle insanlığın hak ettiği bir dünya için ya iyilerden olur yanımızda durursunuz…

Ya da karşımızda duran herkesi yıkarız…

Değil mi ki her birimiz şehadet kuşanmış, Allah’a kavuşmak isteyenleriz…

Öyleyse korkun vatan sevdamızdan…

Korkun kuşanmışlığımızdan…

Korkun adanmışlığımızdan…

Korkun gözü karalığımızdan…

Korkun direnişimizin kıyamete kadar süreceğinden…

Size korkulu düşler…

Bundan gayrı bize ve İslam ümmetine ve dahi insanlığa düşen tek yol şerefli yaşama yoludur…