Çıkmazın güzelliğinde, “Şiir çıkmazdadır, çünkü insan çıkmazdadır” diyen Turgut Uyar’ın sıraladığı sebepleri, yazıldığı günden, 1963’lerden daha çok, bu gün bir mesele olarak karşımızda duruyor gibi.
Uyar, bütün edebiyat yazanlara, şiirin çıkmazda olduğunun hatırlatılması gerektiğini söylediği yazısında meselelerin çıkmazda olduğunu belirterek toplumun ve insanın, insanın yerinin, insan ilişkilerinin değiştiğinden dem vuruyordu.
Dahası bazı kavramlarla yeni yeni karşılaşıyor olmaktan kaynaklı bir çıkmazdan, insanın tabiatının değişmesiyle şiirin değiştiğinden ve bu değişimin de değişmenin ve değişenin,eskimenin ve eskiyeninfarkına varmakla izlenebileceğinden…
Evet, şiir çıkmazdadır çünkü insan çıkmazdadır. İnsanı ve şiiri çıkmazdan kurtaracak olan ise çıkmazın farkına varmak.
Çıkmazın farkına varmak; tarihin seyrinin, insanın tarih karşısındaki durumunun, teknik ve teknolojinin insanı nasıl değiştirdiğinin farkına varmak demektir.
Uyar, yazısını bu ümitvarlıkla tamamlıyordu;
“Çünkü bu çıkmaz; bilince, bilgiye, uygunluğa, çağdaş şaire ve insana yeni bir imkândır”
Şiirin çıkmazda olduğu bugün daha çok hissettiriyorsa kendini, demek ki bu çıkmaz bilince, uygunluğa, çağdaş şaire ve insana yeni bir imkan sunamamış.
Şiirin çıkmazda olmasından önce insanın çıkmazda olması mesele olarak ele alınmamalı mıydı?
Çünkü, şiirin çıkmazda olduğunu konuşuyor olmak, toplumun, insanın, insanın tarihi yerinin, insan ilişkilerinin değişmesi, tekniğin – teknolojinin, insanın hem hayatını ve hem de bütün varoluşunu muhasara altına alıyor oluşunu konuşuyor olmak demektir.
Evet, bu gün insanın çıkmazda oluşunu konuşuyor olmalıyız ki, şiirin çıkmazının insandan ayrı olarak konuşulacak yanının olmadığının farkına varalım.
İnsanın çıkmazı insanın ve şiirin tükenişi haline geliyor, bunu bilelim.
Tarihin sonu nazariyeleri insanı ‘şiir yazamayan mahluk’ olarak tanımlayıp ansiklopedilerine konu maddesi olarak sokacaktır son tahlilde.
Çünkü tarihin sonu mekanik insanla başlayacak. Yani tarih medeni insandan kurtulmak istiyorsa önce o insanı şiirden söküp alması gerekecek.
Böyle de oluyor; teknolojinin insan üzerindeki tahribatı şiirin şah damarını tıkamış durumda.
Teknoloji, şiirin insan üzerindeki tesir gücünü, insanı yalnızlıktan ve gurbetten, daüssıladan azade kılarak bitirmektedir.
Yalnızlığı ve gurbeti olmayan insan şiirden uzak insandır çünkü.
Şiirden gurbeti yani yalnızlığı aldığınızda, yazılan şeye şiir demek zor hatta imkânsız hale geliyor çünkü.
Eski şiirdeki melankoli artık bugünün insanında karşılığını bulamıyor. Melankoli bugünün teknolojisiyle kuşanmış insanın yaşayacağı, anlayacağı hal olmaktan çıkmış durumdadır çünkü.
Şimdi gözler yeni şiirde, üçüncü yenide…
Uyar’ın dediği gibi yeni şiir çıkmazın farkına varmakla mı başlayacak yoksa, insan yani şiir, tarihi ve teknolojinin çıkmazından tükenişe doğru mu yol alacak.
Teknolojinin kuşatarak yalnızlaşmasına imkan vermediği insanın yeni bir yalnızlık ve gurbet tarifine ihtiyacı var; sanal gerçeklikten, gerçek gurbete doğru, hem yeni hem de kadim bir yolculuğa.