Suriye halkının barışçıl olarak başlayan özgürlük ve onur mücadelesine ilk önce bölgenin en baskıcı rejimi kendi askeriyle, polisiyle ve vahşilikle ün salmış istihbaratıyla saldırdı.

Beşşar El Esed ve adamları, gösterileri ve devrim ateşini birkaç günde söndürebileceklerini sanıyorlardı.

Silahlı mücadeleye mecbur kalan devrim, rejimin ve müttefiklerinin başvurduğu her türlü kirli oyuna rağmen ayakta kalmayı başardı.

Bunun üzerine “direniş eksenini koruma” adı altında Beşşar El Esed’i ve rejimini kurtarmak için devreye İran ve Hizbullah girdi.

Dünyanın dört bir yanından Suriye’ye Şii milisler sevk edildi.

Suriye halkının özgürlük mücadelesini bastırmak amacıyla sahaya sürülen Şii milislere Seyyide Zeyneb’in türbesini korumaya ve “kutsal” bir savaşa gittikleri söylendi.

İran ve Hizbullah’ın tüm ağırlıklarıyla yüklenmelerine ve farklı ülkelerden getirilen Şii milislere rağmen Suriye’de devrim ateşi yine söndürülemedi.

Son olarak Moskova indi sahaya.

Devrimin başından bu yana Suriye rejimine siyasi, diplomatik ve askeri her türlü desteği veren Rusya, doğrudan savaşa girerek Suriye’deki cephelere asker gönderdi.

Hemen ardından da devrimci grupları ve sivil halkı hedef alan hava saldırılarına başladı.

Putin’in savaşına Rus Ortodoks Kilisesi’nin desteği gecikmedi.

Kilise, Rusya’nın Suriye’ye doğrudan müdahalesini “kutsal savaş” ilan etti.

300 binden fazla masum insanın ölmesi yetmemiş gibi daha çok çocuk ölsün diye yapılan bir savaşın neresi kutsal, anlamak mümkün değil.

İran en azından Şiileri ve türbeleri korumak için geldiğini söyleyerek kendi kutsal savaşına bir bahane uyduruyordu.

Putin’in savaşını kutsal kılan ne?

Rus uçaklarının düzenlediği saldırılarla birlikte çocuk ölümleri haberleri de gelmeye başladı.

Ne yazık ki, Rusya’nın sivilleri ve rejime karşı savaşan muhalif grupları hedef alan bu saldırıları devam edecek.

Suriye’de uzun süredir Baas rejimi yok.

İran işgali vardı, şimdi ona bir de Rus işgali eklendi.

Dünyanın geri kalanı da İsrail’in onayıyla gerçekleşen bu işgale örtülü destek veriyor.

“Suriye halkı yedi düvele karşı savaşıyor” sözü sokak efsanesi değil, gerçeğin ta kendisi.

Baas rejimi ve müttefikleri Suriye halkının üzerine aylardır varil bombası yağdırırken ve hatta kimyasal silah kullanarak katliam yaparken Birleşmiş Milletler’in tek yaptığı Ban Ki-mun’un  duyduğu derin kaygıyı ifade eden açıklamaları oldu.

Amerika, Suriyeli devrimcilere nitelikli silahların ve özellikle de uçaksavar füzelerinin ulaşmasını engellemek için her türlü çabayı gösterdi.

Oysa Ahraru’ş Şam, Ceyşu’l İslam gibi gruplara ve hatta sadece Özgür Suriye Ordusu’na verilecek füzeler, rejime ait uçakların ve helikopterlerin rahatça uçmasını ve sağa sola varil bombası atmasını engellemeye yetecekti.

Katliamların önüne geçecek silahların muhaliflere ulaşmasına izin vermemek, katliamlara örtülü destektir.

Aylardır “Beşşar El Esed meşruluğunu kaybetmiştir” deyip sonra da Beşşar El Esed’in devrilmemesi için adeta ne gerekiyorsa yapmak “iki yüzlülük” değilse nedir?

Rusya’nın Suriye’de hava saldırılarına başlaması üzerine Türkiye, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan ortak bildiri yayınlamış.

Bildiride Rusya’ya, “Suriye muhalefetine ve sivillere yönelik saldırılarına derhal son ver” çağrısı yapılıyor.

Kilisenin fetvasıyla “kutsal savaş”a çıkan Putin’e bu tür bildiriler değil Suriye semalarında dolaşan uçaklarının düşürülmesi ancak geri adım attırabilir.

Çocukların ve sivillerin öldürülmesinden gerçekten kaygı duyuyorsanız bildiri yayınlayacağınıza Suriyeli devrimcilere uçaksavar füzeleri verin.