“Ey Peygamber! O kâfirleri pişmanlıkların yaşanacağı kıyamet günü hakkında uyar. Çünkü o gün azap hükmü yerini bulacak ve pişmanlığın hiçbir faydası olmayacak. Hâl böyleyken o kâfirler hâlâ gaflet içinde olup iman etmemekte direnmektedirler.” (Meryem, 19/39)
Ayette Allah’ın ayetlerini inkâr eden kâfirlerin, ahirette kendileri için Allah’ın takdir ettiği karşılığı görünce pişmanlık içerisine düşecekleri ancak bu pişmanlıklarının bir faydasının olmayacağı zikredilmektedir.
Nitekim başka bir ayette; "Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara özür dilemelerine izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir. O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez. (Nahl, 16/83-85)" buyurulmaktadır.
Özür dilemenin yeri dünyadır. Pişmanlığın karşılığı ise tövbe edip bir daha o günaha dönmemektir.
Rabbimiz şöyle uyarıyor: “...Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey müminler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur, 24/31)
Meryem suresinin 39. ayetinde sadece Allah’ı inkâr edenlerin pişmanlığı ifade edilmemektedir; aksine hata yapanlar, Allah'ın emirlerine uymayanlar, gaflete dalanlar, gönderilen peygamberi yeterince dinlemeyenler de yaptıkları hataları için pişman olacak.
Kıyamette yaşanacak “pişmanlık” ve benzeri sahnelerin önceden Kur’an-ı Kerim’de haber verilmesi,
Rahman ve Rahim sıfatlarının sahibi Allah’ın sonsuz rahmetinin ve sınırsız merhametinin birtezahürüdür. Nitekim pişmanlığın, “keşke”lerin hiçbir fayda sağlamayacağı o güne karşı bütün tedbirlerin alınmasının istenmesi başka türlü anlaşılamaz.
Özür dileme ve bizi dünyaya gönderin yalvarışı
Burada bir daha vurgulayalım; kıyamet günü herkes gerçekleri görecek ve kâfirler, dünyada iman etmediklerine çok pişman olacaklar. "Bizi dünyaya gönderin, iyi ameller işleyeceğiz" diyecekler. Kendilerine, "Siz dünyadan gelmiyor musunuz?" diye cevap verilecek. Özürleri kabul edilmeyecek. Şiddetli azabı görünce "Keşke toprak olsaydık" diyeceklerdir.
Bu konu Kur'an-ı Kerim'de anlatılıyor ve kâfirlere verilecek cezanın şiddeti de ayetlerde şöyle ifade ediliyor:
İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız. (Fatır, 35/36)
Onlar orada: “Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!” diye feryat ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Niçin inanmadınız? Şimdi tadın azabı! Zalimlerin yardımcısı yoktur. (Fatır, 35/37)
Şimdi eğer dayanabilirlerse onların yeri ateştir. Ve eğer (tekrar dünyaya dönüp Allah’ı) hoşnut etmek isterlerse memnun edilecek değillerdir. (Fussilet, 41/24)
Ebediyen lânet içinde kalırlar
Ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir. (Bakara, 2/161)
Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.(Bakara, 2/162)
Onlar: “Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha bu ateşten çıkmaya yol var mıdır?” derler. (Mümin, 40/11)
O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, “Rabbimiz! Gördük, duyduk, şimdi bizi dünyaya geri gönder de iyi işler yapalım; artık kesin olarak inandık” diyecekleri zamanı bir görsen!(Secde, 32/12)
O gün onlara şöyle diyeceğiz: Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım!
Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü ebedî azabı tadın! (Secde, 32/14)
İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir. (Bakara, 2/86)
İslam’dan başka din arayan…
Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki; kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.
İman etmelerinden, Resul’ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar, azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir. (Zuhruf, 43/74-75)
Ahirette "ellerini ısırıp keşke" dememek için
Ahirette bu nevi pişmanlıklara düçar olmamak için, Cenab-ı Hakk’ın emir ve yasaklarına riayet edip O'nun bütün yarattıklarının hak ve hukukuna da son derece dikkat etmeliyiz.
Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına yemin etmemiş miydiniz?"
(İbrahim, 14/44)
Peygamberin davetine icabet etmeyip batıla çağıranlara uyanlar, dünyada kendisini uyarıp Allah’ın dinine çağıranların davetini, nefsine ve şeytana uyarak reddedenler; ahirette “ellerini ısırıp keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke (batıl yolcusu olan) falancayı dost edinmeseydim!” (Furkan, 25/27-29) diye hayıflanacaklar.
Ayet-i kerimede böylelerinin pişmanlığı “…Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın.” (Zuhruf, 43/38) şeklinde özetlenmektedir.
Dünyalık uğruna gece gündüz çabalayıp ahiret azığını ihmal ettik. Hakikaten ebedî kalacağı bir yurda, insanın hiçbir şey getirmemiş olması ya da getirdim zannettiklerinin boşa çıkması ne acı bir pişmanlık vesilesidir.
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
Allah katında en değerli olan
“Ey insanlar! Şüphe yok ki; biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat, 49/13)
Sorumluluğunun bilincinde ol
“Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlaka uygun biçimde davran!” (Tirmizî)
AYET VE HADİSLERDE YETİM
Yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın
Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. (Enam, 6/152)
Yetim çocuğa zekâttan pay
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
“Bize Nebî’nin zekât memuru geldi. Zekâtı zenginlerimizden alıp fakirlerimize verdi. Ben yetim bir çocuktum. Bana da bir deve verdi.” (Tirmizî)
ORUÇ FETVALARI
Akupunktur orucu bozar mı?
Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yapılan bir ibadettir. (Bakara, 2/187)
Akupunktur, vücutta belirli noktalara iğne batırarak çeşitli hastalıkları tedavi etme metodudur. Orucu bozan şeyler kapsamında olmadığı yani vücudu beslemesi ve gıdalandırması söz konusu olmadığından akupunktur yaptırmak orucu bozmaz. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Zarara, zararla karşılık verme yoktur
Ebu Saîd Sa’d bin Sinan el-Hudrî (r.anh) Resulullah’tan (sav) şöyle rivayet etti:
“Zarara uğrama da zarar verme de yoktur. Zarara, zararla karşılık verme de yoktur.” (İbn Mâce)
Altından değerli
Her şey tersine döndü
Dostuna küsen düşmanı ile oturup kalkıyor.
Menfaati biten çekip gidiyor, çekemeyen arkadan konuşuyor.
Yaşanmamışlar yaşanmış gibi anlatılıyor.
Herkes herkesle samimi ama kimse birbirini sevmiyor.
Allah'ım bizleri doğru insanlarla karşılaştır.
Amin.
Hadislerde hayat düsturları
Haset iyilikleri yer; tüketir
"Hasetten kaçının. Çünkü haset, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi bütün iyilikleri, hayırları yer; tüketir."
Hz. Muhammed (sav) Ebu Davud
İNCİ TANELERİ
Miras
Eskiden kardeşler mirası bölerdi
Şimdi miras kardeşleri bölüyor.
MİHENK TAŞI
Nasihat bekleme
İncittiğiniz bir kimseden samimiyet, aldattığınız bir kimseden vefa,
suizanda bulunduğun bir kimseden de nasihat bekleme!
Hz. Ali
İBRETLİK KISSALAR
Halifenin gömleği
Ömer bin Abdülaziz, halifeliği zamanında bir gün minberde konuşuyordu. Onu dinleyenler, konuşması esnasında halifenin zaman zaman eliyle gömleğini hareket ettirdiğini görüyorlardı. Bu hareket orada bulunan ve dinleyenlerin dikkatlerini çekti.
Hepsi kendi kendine, konuşması esnasında halifenin neden elini gömleğine götürüp hareket ettirdiğini soruyordu.
Sonra belli oldu ki halife, yeni yıkanmış gömleğini bir tane olduğu için kurumadan giymişti. Şimdi de daha çabuk kurusun diye hareket ettiriyordu.
YAKARIŞ-DUA
Huşu dolu bir kalp nasip et
Allah'ım!
Senden kâmil bir iman, doğru bir inanç
bol ve helal rızık, huşu dolu bir kalp,
Seni anan bir lisan,
asla bozmayacağım nasuh bir tövbe
ve faydalı ilim niyaz ediyorum.
NOT EDİN
Aliya İzzetbegoviç’ten
- “Müslümanlar, 'Kur’an hayatta nasıl uygulanacak?' sorusundan kaçmak için Kur’an’ın nasıl okunması(seslendirme) gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler."
- “İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”
- “Din, hurafeleri yok etmezse hurafeler dini yok eder."
- “Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım.
Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”
- “Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam’a kesinlikle yabancıdır!
Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!”
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Daima ümitli olun
Hâlinizden şikâyette bulunmayın
Sabredin, feryat etmeyin
İsteyin, istemekte bıkkınlık getirmeyin
Daima ümitli olun
Birbirinize düşman değil, kardeş olun
A. Geylani
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Din bir samimiyettir
İbadette kabulün göstergesi niyettir.
Azlık, çokluktan önce; din bir samimiyettir…
Cengiz Numanoğlu