Lirik üslupların annesi. Duygulu yazıların kardeşi. Güzel isimlerin sadık yoldaşı. Ablaların hası. Ağır hastalığına karşı sabır meşalesi. Yeri gönüllerimizin başköşesi.

Öyle tanıdım ben onu.

Sızılı bir ses onunki. İncecik, iddiasız ama duru bir dere gibi akıyor gürültülü yamaçlarımızın eteğinde. Dertlilerin mahzun yolculuğuna adım adım eşlik ediyor. Kalbin gizli saklı sancılarını müşfik bir ebe zarafetiyle doğurtuyor.

Uzunca bir süre çileli bir hayatın kesik nefeslerini dinledi. Susamayanların, sahiden susamayanların, dudakları çatlarcasına su aramayanların kıymetini bilmediği bir pınarın başına taşıdı bizi. Hep yaptığı gibi. Yanaklarından yaşlar süzülerek. Yazdığı her heceyi yüreğiyle imzalayarak.

Sonunda bitirdi romanını.

Perulu gerilla Rosa’nın gerçek hayat hikâyesi, alışık olduğumuz hidayet öykülerinden ayrılıyor. Şu gerçeğin belgesi olarak çıkıyor karşımıza: “Merhametin ardı sıra yürüyen, şefkatin göğünde çırpınan bir kalbin sonunda varacağı yer âlemlere rahmet Muhammed’dir.” Cümleyi bir daha, bir daha, bin daha okumalı. Çünkü bedeli bir ömürle ödenmiş bir gerçeği bu kadar kolayca söyleyip geçemeyiz.

Hakan Albayrak’ın “Gerçek olamayacak kadar güzel” dediği bir hayat öyküsünün terennümü bu. Gerçeğin güzelliğine alışamamış bizlerin gönüllerini kamaştırıyor haliyle. Oysa gerçektir güzel olan. Ve güzeldir gerçek olan.

Işığın peşine düşmüş pervane misali, yanmaya razı, dönmemeye yeminli, çıktığı yolun taşlarını kendi elleriyle, cesaret ve sabırla döşeyen Rosa’nın hikâyesi, Muhammedî yolun yolcusu olmanın tadını kaçırmak üzere olan biz ‘mirasyedi’lere acilen lazım.

Yoksul çocuklara güzel günler gösterebilme umuduyla gerillalara katıldığı Peru’nun dağlarından Türkiye’ye uzanan bir yol hikâyesi bekliyor bizi CompaneroRosita’da… Demişler ya hani, insanın kendi kalbinden geçen her öykü, insanın kendi öyküsüdür.  Bizim öykümüz olası bir öykü Perulu Rosa’nınöyküsü… Gerçek!

Yüreğine sağlık Neşe Kutlutaş!