Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un başkentte katıldığı bir sergi açılışında öldürülmesi FETÖ’yle mücadelede gösterilecek en ufak bir gevşekliğin nelere mal olabileceğini ve söz konusu hain örgütün neler yapabileceğini bir kez daha gösterdi.
Katil Mevlüt Mert Altıntaş’ın polis olduğu ve fotoğrafları televizyonlarda yayınlandığında ağzımdan şu cümle dökülüverdi:
“Tipik bir FETÖ’cüye benziyor.”
İnsanların tipine bakarak önyargıda bulunmak elbette doğru değil.
FETÖ üyelerinin de her türlü kılığa girebildiğini biliyoruz.
Altıntaş’ın gerçekten FETÖ üyesi olup olmadığını, bağlantılarını ve cinayeti Pensilvanya’dan gelen talimatla işleyip işlemediğini ilgili birimler mutlaka çözecektir.
Ayrıntılar ortaya çıktıkça FETÖ bağlantısı güçleniyor.
Fakat benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta başka.
Bugün Türkiye’de FETÖ’nün uyuyan hücreleri ve katilin o hücrelerden birinin üyesi olabileceği yoğun bir şekilde konuşuluyorsa ve hiç kimse “Hayır; kesinlikle FETÖ’nün işi değildir” diyemiyorsa, Türkiye’nin başına musallat edilen en tehlikeli terör örgütüyle gereği gibi mücadele edilmiyor demektir.
Mağduriyet edebiyatı yaparak 15 Temmuz’u unutturmaya çalışanlara zerre miktarınca itibar edilmemesi gerektiğini en acı şekilde bir kez daha öğrendik.
Büyükelçi Karlov’un koruma istemediği ve zırhlı araca binmediği söyleniyor.
Herhangi bir koruma zaafı var mı yok mu tartışması bir yana katilin Çevik Kuvvet polisi olması Türkiye için eksi puan.
Güvenlik güçleri içinde hâlâ bu tür suikastlar düzenleyebilecek kişiler varsa ortada bir ihmal var demektir.
Bu saatten sonra FETÖ’yle uzaktan ya da yakından bağlantısı olan herkese şüpheli gözüyle bakılmalı.
“Haşhaşiler” adını layıkıyla hak eden örgütün intihar saldırılarına başlaması hayra alâmet değil.
Türkiye’de kaos ortamı oluşturup bir gün yeniden eski güçlerine kavuşacaklarını hayal eden FETÖ militanlarının bu hayallerini bir daha ortaya çıkamayacak şekilde gömmek gerekir.
Bu arada, suikastla ilgili Arap sokağında yapılan yorumlara da kısaca değinmek istiyorum.
Mısır cuntası ve yandaşları suikasta çok sevinmekle birlikte Rusya’dan bekledikleri tepkinin gelmemesi nedeniyle hayalkırıklığı yaşıyor.
Türkiye’ye savaş açmadığı için Putin’e öfkeliler.
Mısır Dışişleri Bakanlığı yayınladığı bildiride Karlov’un öldürülmesini şiddetle kınarken Türkiye’yi diplomatları korumaya davet etti.
Darbe yanlısı gazeteci Ahmed Musa da suikastla ilgili yorumunda Karlov’un öldürülmesinin bizzat Putin’i ve Rus diplomasisini hedef aldığını söyleyerek, Rusya’nın Türkiye’yi teröre destek veren ülke ilan ederek en kısa sürede Türkiye’ye misilleme yapmasını istedi.
Ahmed Musa’nın programına telefonla bağlanan FETÖ’cü Yavuz Acar, suikastı polis içinde Erdoğan’a bağlı “Osmanlılar Tugayı”nın işlediğini öne sürdü.
Yavuz Acar, Cihan Haber Ajansı’nın Arapça servisi çalışanlarındandı.
“Türkiye’den aldığım bilgiye göre” dediğine bakılırsa o da birçok FETÖ üyesi gibi firari.
Fakat bu tür insanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak vatana ihanet faaliyetlerini sürdürmelerine dur demenin vakti çoktan geldi.
Araplar arasında katili kahraman olarak gören ve Halep’teki çocuklar için cinayeti işlediğine inananların sayısı hiç de az değil.
Altıntaş adına umre yapan ve çocuğuna katilin adını koyan dahi var.
Bu bilinç seviyesine bakınca Türkiye’de halkın iradesine nasıl sahip çıktığını ve oyuna gelmediğini, Arap ülkelerinde ise neden darbecilerin ve diktatörlerin başarılı olduğunu anlamak kolaylaşıyor…