Minnet duymak, kendini temize çekmektir. Varlığını yeni baştan hesap etmektir. Her nefesi ilk defa almaktır, ilk defa. “Zaten buradaydım, hep burada olacağım” kabulünü reddetmektir. Her şeyin yine yeni yeniden verildiğini görmektir.
Minnet duymak, her an yeni yaratışta olan Allah’a her an yeniden hayran olma saflığı, her an yeni baştan müteşekkir olma telaşıdır. Unutmayı reddetmektir. Sürekli sevindirildiğini görmenin mahcubiyetini gül gibi yüzüne taşımaktır. Yeni sofralara oturtulduğunu bilerek, mahcubiyet edasını sevmek, alnında utançla boncuklanan terlerle sevinmektir.
Minnet duymak, doyma terazisini inceltmektir. Tattıklarımızı bir sarraf kefesine koyup her gramında alt üst olmayı öğrenmektir. Aldıklarını hak etmemişliğin mahcubiyeti ile yüzü al al olmaktır. Kendisine verilenlerin hakkını verememe endişesiyle titremektir.
Güneşi sürpriz diye bulmaktır minnet duymak. Gündoğumlarını ilk defa görmektir. Ay’ın iltifat diye üzerine eğildiğini fark etmektir. Her hilalde bayram etmektir. Çiçekleri renkli hediye paketleri diye sevmektir. Her nefesi taze bir iyilik diye yudumlamaktır.
Kaslarıyla değil kalbiyle var olmaktır minnet duymak. Çocuklar gibi adımlamaktır bahçeleri. Avuçlarına düşen kar tanelerini inci mercan diye saklamaya çalışmaktır. Hiç büyümemektir. Alışmamaktır.
Minnet duymak, ummadığını elinde bulmaktır. Hesapların yetmediği, rakamların niteleyemediği, ölçeklerin ölçemediği bir özgelikte var olmaktır.
Minnet duymak, kendi kanatlarını bir ömür göremeden ölen kelebeklerin mirasını paylaşmaktır. Kendisini verilenin güzelliğini göremeden öleceğini kabullenmektir. Minnet makamı, sessizce fıtratına dönmektir.
Bayram sabahına çocuk olarak uyanmaktır.