Bu rehavet ürkütüyor içimizi…
Bu sessizlik incitiyor yüreklerimizi…
Bu Çanakkale geçilmez diyen şanlı milleti…
On Beş Temmuz gecesi kurtuluş mücadelesi vermişleri…
Tedirgin ediyor bu hayati seçimi…
Diri tutuyor her birimizi…
Yüz yıl sonra elimize geçmiş nasibi böyle sesiz karşılama halleri…
Üzüyor işte birçok kimseyi…
İçimizde endişelenen milyonlarca insanın sesi…
İçimizde o gece gibi yükselen ezan sesi, sela sesi…
Bu sakinlik mücadelemize gitmiyor diyen mazlumların sesi…
Sinesi çatlayan bir sürü temiz insanın heyecanınız nerde diyen bekleyişi…
Meydanların ruhunda sizden izler arayanların sizi bekleyen gözleri…
Parmak uçlarına kadar sızlayan vatan sevdasına düşmüşlerin vatan bekleyişi…
Neredesiniz ey coşkuyu getireceğini söyleyenler, neredesiniz diyen bastonlu nenenin serzenişi…
Nerede Fazıl’ın heyecanının kendisi…
Camlarını süsleyen o mübarek sancağa bakıp uzun uzun izleyen, çiçeklerini sularken sancağını öpen ihtiyarların o çocuk gibi titreyişi…
Hiç sirayet etmez mi?…
Hiç bulaşmaz mı ki?…
Keyfi içinde kazanılan zafer gördünüz mü ki?…
Saygı ile bakıp o sancağa, gözlerinden dökülen yaşla Allah’ım bizi vatansız bırakma diye dua edişleri…
Her rastladığım insanın dudaklarından dökülen vatan cümleleri…
Her birkaç kişi, topluluk ortamında şahit olduğum sözün mahiyeti…
Hep vatana çıkıyor Allah’ım…
Birbirine veda eden, Allah’a emanet ol diyen gençlerin ağzında…
Allah vatansız koymasın, gerisi kolay sözleri…
Ne güzel bir millet olduk Allah’ım dedirtiyor her birimize…
Bu masum halk kadar sıkı tutuyor mu herkes memleketi?…
Herkes bu millet kadar ciddiye alıyor mu bu meseleyi?…
Kimseyi seçmiyoruz ki…
Ülkemizin istikbaline dair söz söylüyoruz, bu durgunluk üzüyor kederlenen, dertlenenleri…
Anadolu halkı kadar anlayabildik mi meseleyi?…
İrfanı ile meseleyi çözen bir millet öğretebilir de meseleyi öğrenemeyenlere lakin öğrenmek ister mi ki sözde mektepli aydın kesimi…
Sahi mesele hakikaten bin yıllık var olma meselesi…
Ey anlamayan kişi…
Sen de incinirsin kayıp kapıya gelirse…
Bu kadim toprakların bizim olduğunu yeniden haykırma meselesi…
Biliyorsun değil mi?…
Peki ekmeğini, bir de kaymağını yiyenler acep öğrenebildi mi meselenin ciddiyetini?…
Bu uyuşmuşluk incitiyor vatanın asıl sahiplerini…
Nerede kaldınız diyen bu kadim milleti…
Eskiden yaşanmış onca acıyı unutmayan vefakar milletin bu günleri görüşüne hamd edişi, sanki sokaklarda avaz avaz şükür sesleri…
Ezilmiş ancak kimseyi incitmemiş bir milletin memleket sevgisi…
Hızla artan milli duruşumuza uzak insanların bir yerlere haksızca gelişi…
Kırılan insanların mahsunca Allah’a havale edişi…
Vatanının önüne hiçbir şeyi getirmeyişi…
Kendi ikbalinden önce vatanını ikbalini önemseyişi…
Sabır taşının memleket uğruna oluştuğuna şahit olduklarımız…
Bizim ne önemimiz var, sancak düşmesin diyen hoşgörü abideleri…
Dünyevileşmemiş güzel kalplileri…
Tüm kırılmışlıklarını bir kenara koyup, o başka, vatan başka diyen o adil düşünceliler…
Nasıl yeşertiyor içimizin güllerini…
Peki sen ey vazifeli…
Sen ey makama oturan kişi…
Sen ey sorumluluk sahibi…
Sen ey görev sahibi…
Sen ey etiketi ile yürüyen kişi…
Sen ey ünvansız neredeyse ölecek kişi…
Farkındasın, değil mi?…
Bu tufan geçmeli…
Liyakatin yerine beceriksizlik testini geçenlerin gelişi…
Veballerin o kabarık günah defteri…
Öteler var abiler, ablalar diyenleri…
Sakın hafife almayın der birçok kamil kişi…
Kazandığımız onca mahsun hakkımız konuşuyor sanki…
Hiçbir kazanım kolay olmadı der gibi…
Bedelsiz ve kurbansız kazanılmadı bunca güzel şey, unutma ki…
Tekrar etmesin hüzün günleri…
Unutma ki ikballer geçici…
Dünya geçici…
Doyumsuz bir çağ hastalığına bulaşmadan kurtar nefsini…
Kırk saniye ya da kırk dakika, kırk yıl aynı aslında…
Öteler hesabımız yetim dolu tıka basa…
Ah, nasıl verilir bunca hesap yaradana…
Şimdi hemen artık çık er meydanına…
Şıklık yarışı içindeki haller…
Ziyafet sofralarındaki paylaşılan bol resimler…
Ruh ve mana ile mayalanamamış toplantılar…
Meydana inecek heyecanının hala hayat bulamayışı…
Haklı bir davayı mahsun bırakma kibirleri…
Kapalı ortamda tepelerde güneş gözlükleri…
Ellerde sallanan pahalı arabaların anahtarları…
Bilmem kaç maaş eden markalı çantanlar ile gidilen ev ziyaretleri…
Tepeden bakan o ruh hali bizden değil kardeşim…
Bizi temsil ediyormuşsun gibi…
Çalma sakın bir tek kişinin zilini…
Özünle benzeyen gitsin milletin kapısına…
Kendisine benzeyeni nasıl sever Anadolu kokan bir ana…
Ellerini öpüp koyanlar başa…
Bir zarif sözle sana yabancı durana…
Yeni bir değer kazandırabilirsin bil kardeşim…
Yüreğinde hesapsız bir aşk…
Allah’a adanmış bir sevda…
İnanmış bir dava insanı durduğunda…
Her kapı sana gülistan olur kardeşim…
Yeter ki gerçek ol, sahte olma…
Kalplerimizde bir keder boğuyor içimizi…
Bu suskunluk diyor birçok kimse neyin nesi…
Nerelerden nerelere geldik, unuttun mu ki?…
Bir karıncayı dahi incitmedik biz lakin bir tökezlersek ümmetin ağlatırlar kalplerini…
Geçmişte neler yaşamış garipler, sesiz yığınlardık biz…
Biz kısık seslerken bile dünyanın gür sesini söyleyenlerdik…
Bir dönüm noktasıdır biliyor bilmekte olanlar…
İstemiyor ikballeri için vatanını son sıraya koyanlar…
Yorgun, çileli bir adamın omuzlarına binerek yükselen bazı hokkabazlar…
Acıtıyor salih yürekleri…
Sen ey temiz ve masum kişi, fırsat verme, acıttırma memleketini…
Makamlarında oturup davayı geriletenlerin günah defteri…
Allah’a teslim edilmiştir…
Allah için yol alanlara güzel müjdeler verilmiştir…
Sen meydandan kaçanlara bakma…
Ümmetin gür sesi ulaşıyor sana…
Bu zor seçimi bir zaferle atlatalım da…
Hasani tavır içinde bir lidere yol olalım, güç olalım da…
Yaşlarımıza bakmadan bu zor günlerde vatana genç olalım da…
Ömer Halis’e…
Halil Kantarcı’ya sözümüzü tutalım da…
Ezanı yetim…
Ümmeti yetim koymayalım da…
İslam toprakları baş beklerken başsız koymayalım da…
Revan oluruz davamıza…
On Beş Temmuz gecesi ülkesini, devletini teslim etmeyen bir millet…
Şimdi bütün dünyanın Türkiye düşmanlığı konusunda birleştiği bir çağda…
Bütün dünyaya karşı Türkiye’yi savunma seçiminden geçtiğimizi ve bu seçimi milletin ve ülkenin ikbali için kazanacağımızı göstermemiz gerekiyor…
Yeni bir yüz yıl…
Ve kalıcı bir bin yıl için…
Her şeyi koyup bir kenara, sandıklardan evet’i çıkar kardeşim…