Filistin’in El Halil kentindeki İbrahim El Halil Camii, 1994’ten bu yana Müslümanlar ve Yahudiler arasında ikiye bölünmüş durumda.

Müslümanlara ait tarihi camide normal günlerde hem Müslümanlar hem de Yahudiler ibadet ederken, ayrıca Yahudilerce kutsal kabul edilen günlerde cami tamamen Müslümanlara kapatılıyor ve ezan okunması dahi yasaklanıyor.

Ocak 1972’den itibaren İbrahim El Halil Camii’ni bölme planlarını adım adım uygulayan işgal yönetimi, önce caminin küçük bir kısmını Yahudilerin ibadet etmesi için tahsis etti ve daha sonra bu alan yavaş yavaş genişletildi.

Yahudi bayramlarında Yahudilerin caminin her alanına girmelerine izin verildi.

25 Şubat 1994’te Baruch Goldstein adlı fanatik Yahudi’nin işgal güçlerinin koruması altındaki camiye sabah namazı vakti otomatik silahla girerek katliam yapmasının ardından da soruşturma komitesinin tavsiyesi üzerine cami resmi olarak ikiye bölündü.

İsrail, El Halil kentindeki İbrahim El Halil Camii’nde uyguladığı planın bir benzerini Kudüs’teki Mescid-i Aksa için de uygulamak ve Mescid-i Aksa’yı Müslümanlar ile Yahudiler arasında ikiye bölmek istiyor.

Yahudi yerleşimcileri işgal güçlerinin himayesinde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemeye teşvik eden işgal yönetimi, neredeyse günlük hale gelen söz konusu baskınlarla Mescid-i Aksa’yı bölme planını hayata geçirecek ortamı hazırlıyor.

Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya gruplar halinde girdikleri iki vakit var.

Biri öğleden önce, diğeri öğleden sonra.

Küçük gruplar halinde El Mağaribe Kapısı’ndan Mescid-i Aksa’ya giriyorlar, avluda bir süre dolaştıktan ve başlarındaki rehberlerin Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine inşa etmek istedikleri tapınak hakkında anlattıklarını dinledikten sonra El Silsile Kapısı’ndan çıkıyorlar.

Rutin hale gelen bu baskınlara artık herkes iyice alıştıktan sonra geriye sadece resmi düzenlemeyle “Mescid-i Aksa şu saatten şu saate kadar Yahudilere tahsis edilmiştir” demek kalıyor ve İsrail de bugünlerde işte bunun hazırlıklarını yapıyor.

Son olarak, Yahudi yerleşimcilerin baskınlarına karşı Mescid-i Aksa’da nöbet tutan ve “murabıtlar” olarak adlandırılan cemaat ve Mescid-i Aksa’daki ilim meclisleri işgal yönetimi tarafından “yasa dışı örgüt” ilan edildi.

Amaç, baskın saatlerinde Mescid-i Aksa’yı tamamen boşaltmak ve Yahudilerin Mescid-i Aksa’da rahatça ayin yapmalarını sağlamak.

Çünkü murabıtlar ve ilim meclisleri öğrencileri baskınlar sırasında yüksek sesle tekbir getirerek Yahudi yerleşimcileri protesto ediyor ve Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın avlusunda ayin yapmalarına izin vermiyorlar.

İleriki günlerde tıpkı İbrahim El Halil Camii’nde olduğu gibi Mescid-i Aksa’nın da Yahudi bayram günlerinde Müslümanlara kapatıldığını ve o günlerde Mescid-i Aksa’dan ezan sesinin yükselmediğini görebiliriz.

İşgal yönetimi Mescid-i Aksa’yı ilk adımda ibadet zamanı ve daha sonra da ibadet mekanı olarak Yahudilerle Müslümanlar arasında bölüştürme planını adım adım hayata geçirirken -maalesef- ciddi anlamda bir tepkiyle karşılaşmıyor.

Kudüs ve Mescid-i Aksa, Mahmut Abbas ve ekibinin umurunda bile değil.

Mısır, 4 yıldır kapalı olan İsrail Büyükelçiliği’ni törenle yeniden açtı.

Kahire’yle Tel Aviv arasındaki ilişkiler zirvede.

Arap ve İslam ülkelerinin birçoğu kendi iç sorunlarıyla meşgul.

Mescid-i Aksa’yı himaye için öncülük etmesi ve dünyayı ayağa kaldırması gereken Türkiye’nin başında kahrolası terör belası var.

İsrail’de bir gazetede yayınlanan ve HDP’yi Mavi Marmara gemisinin yoluna çıkarak durduran bir kaya şeklinde tasvir eden karikatürün anlamı bir kez daha ve tüm çıplaklığıyla kendini gösteriyor.

Ne kadar meşgul olursak olalım Mescid-i Aksa’yı asla unutmamalıyız ve iki elimiz kanda da olsa ilk kıblemize sahip çıkmalıyız.