“Vicdan, insanın kendisi ile açıkça yüzleşmesini sağlar.’’ diyor Arthur Schopenhauer. Bundan sonrası da; suyun yol bulup akması misali, insandan insana şekillenen merhamettir.
Şefkat ile yoğrulan kalplerin karşısına, muhakkak bir gün vicdan dikilir. Ve adalet adlı göz ile hesaplaşma başlar. O an bir bıçak saplanır kalbe adı merhamet olan. Kendine acımaya başlayan insan, kalbi ile dertleşir.
“İnsanlar tuhaftır. Fena bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar.’’ diyor H. Z. Uşaklıgil. Evet eğriyi, doğru gösterme yeteneğine sahip olanlar, herkesi kandırsalar da vicdanı susturamazlar. ‘’Vicdan bütün ahlak yargıçlarının en iyisidir. O ruhun sesidir.’’ Diyen Rousseau adaletin hâkimiyetine parmak basmıştır. Çünkü adalet, merhamet diyor. Duyabiliyorsak ne ala! Dünya telaşı insanı, değer kaybı ile ödüllendirmekte. Acınası bir durum bu! Hakikatten kopanlar, merkeze kendini koyuyor. Narsizm en kirli, en bulaşıcı hastalıktır. Ahlaka gölge düşünce, insanlık sanatı hükmünü yitirir. Bundan sonrası öylesine yaşamaktır çünkü onur adlı kale yıkılıp, alçalış başlamıştır.
Bir yaraya acıma, ihtiyaç sahibine el uzatma, yetim başı okşama ve sızlayan vicdanla kötü durum karşısında hüzün ve üzüntü duymanın daha ötesidir merhamet. Zaten güzel ahlak çatısında toplanan herkesin gücü nispetinde çaresize çare olması, insanlık vazifesidir.
Bütün dinlerde merhamet; erdem ve güzel ahlak olarak kabul görmüştür. Ve affa aşık bir duygu olarak taht kurmuştur kalplere. Pişmanlıkları karşısında kardeşlerine gönül koymayıp, hoşgörülü olan Yusuf’un kokusudur merhamet. Bir af çığlıdır Yaradan’a. Adalet haykırışıdır!
Rıza makamına nail olmak için, merhametle pişmiş bir gönül gerek. Şefkati gönül kılıcı olarak bilenler, incitmemek için incinmeyi tercih ederler. Merhamete aşık olmak muazzam bir duygu!
İnsana kendini hatırlatıp, beşer olduğunu fısıldar. Adalet ister, mütevazı ol der. Hoşgörü bekler. Acıma duygusunda kıvranma değildir merhamet. İnsanın, insanı anlamasıdır.
Anlamanın dilinin çözenin hali bir başka olur. Nerede bir çile var orada ben! Hangi gönül kırık, yanındayım. Gözlerde yaş varsa, silmeliyim diyenler huzuru ile kaynaşarak, şefkatten düğümlerle dokunurlar kalplere.
İnsanları acısından öpen, vefa ve güven bırakır uğradığı yere.
Bir evlat yaşlı anne babasını düşünmeyip, kendi yaşam konforunu düşünüyorsa merhamet bozulmuştur. Arızalı kalp, dünya nimetleri için kendini parçaladıkça dibe batar. Çünkü merhametin içinde gizli olan, rıza makamı terk edilmişdir.
Zaman zaman değer verdiğim dostlara sorarım–anne-babanı en son ne zaman aradın diye. Merhamet tazelendikçe, adalet sağlamlaşır.
Eğer ailede çökme başladıysa, şehvet ve zevk öne çıkıyorsa merhametin yerini zalimlik almıştır.
Çalışan işçinin hakkı verilmiyorsa merhamet bitmiş, menfaat başlamıştır.
Merhamet adlı iç yangını, insanlığa verdiğin değer tutuşturur. İnsan olduğun kadar, merhametli olursun. Bir çiçeğin dalı bükülse, bir kuşun kanadı kırılsa, bir arkadaşının ayakkabısı eskise iç geçirip uykusu kaçan nesil; bugün birdenbire bencil, çıkarcı, sorgulayıcı, karşımdaki merhameti hak ediyor mu ki diye ahkam kesici olmaya başladı. Kapitalist sistem merhametin inceliğini söküp aldı kalplerden.
Etiket ve imaj tutsaklığı, paranın köleliği egoist zihinleri devleştirip, önümüze ahlaklı yapı diye servis etti. Bir yandan devasal gözüken yardım kampanyaları, diğer yandan ilaç parası bulamayan hastalar. Merhamet yardım kurumu olarak enjekte edildi genç nesile. Bu algı kalpleri katılaştırmakla kalmayıp; büyüğe saygıyı, nezaket ve duyarlı oluşu zedeledi. “Herkes kendi başının çaresine bakmalı.” söylemi insanlığın temeline yerleşti. Sonra herkes erdemli duygular yok oldu diye sitem etmeye başladı.
Merhamet asla acıyı okşatan bir iç tatmin olmamalı. O özveridir, insani duyguların lideridir, muhabbettir.
Şahsi menfaatler için, çocukların açlıktan öldüğü, şiddet gördüğü, büyüklerin ihmal edildiği, yapay sevgilerle insanların kucaklaştığı çağımıza, ey merhamet diyoruz!
Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Cemil Meriç: “Yaralıyım my darling. Baştan ayağa yarayım.’’ Kalbinize emanetsiniz…