HAZIRLAYAN: NAHİT TOP
Mal ve evlat çokluğu insanı Allah'ı anmaktan alıkoyuyorsa, ya da övünme vesilesi oluyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'inde pek çok ayetinde bizleri uyarıyor. Geçmiş nesillerden örnekleri, onların nasıl ve niçin helak edildiklerini ibret almamız için gözlerimizin önüne seriyor: "Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir." (Mümin, 40/82)
Ve dediler ki: Biz malca ve evlatça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz. (Sebe, 34/35)
Ey münafıklar! Sizin hâliniz sizden öncekilerin hâline benzemektedir. Ama onlar sizden daha güçlü, mal ve evlatları daha fazlaydı. Nihayet onlar bu dünyadan nasiplerini aldılar. Sizden öncekiler nasıl nasiplerini aldılarsa, siz de öylece nasibinizi aldınız ve o batağa dalanlar gibi siz de daldınız. Öylelerinin yaptıkları, dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır. En büyük zarara uğrayanlar işte onlardır. (Tevbe, 9/69)
Onların malları da çoktu çocukları da…
Zenginlik içinde yaşadılar, peygamberlerin kendilerine getirdiği ilahi emirleri ya görmezden geldiler ya inkâr ettiler ya da gösterilen mucizeleri yalanladılar...
Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helak ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helak ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.
(Enam, 6/6)
And olsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mucizeler getirdiği hâlde (yalanlayıp) zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helak ettik; zaten onlar iman edecek değillerdi. İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız. (Yunus, 10/13)
Oysa biz onlardan önce kendilerinden daha varlıklı ve daha gösterişli olan nice nesilleri helak ettik. (Meryem, 19/74)
Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah, onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler. (Rum, 30/9)
Göğüslerdeki kalpler kör olunca...
Gerçek şu ki; gözlerin körlüğü değil, kalplerin körlüğü insanı günah batağına saplar...
Biz, nimetlerinin bolluğundan şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur. (Kasas, 28/58)
Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah’ın gazabından koruyan da olmadı. (Mümin, 40/21)
Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan nice nesiller helak ettik, azabımız başlarına gelince diyar diyar kaçacak delik aradılar. Allah’ın azabından kurtuluş var mı? (Kaf, 50/36)
Onlar yeryüzünde hiç gezip dolaşmazlar mı? Eğer gezip dolaşsalardı; düşünecek kalplere, duyacak kulaklara sahip olurlardı. Çünkü gözler kör olmaz; fakat göğüslerdeki kalpler kör olur. (Hac, 22/46)
Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır. (Muhammed, 47/10)
‘Çoklukla övünme yarışı’
Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.
Hayır! Yakında anlayacaksınız!
Hayır hayır! Elbette yakında anlayacaksınız.
Hayır! Keşke kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız! (Tekasür, 102/1-5)
“Çoklukla övünme yarışı” diye çevirdiğimiz 1. ayetteki tekasür kelimesi, bu sure bağlamında özellikle “yüksek bir amaç gütmeden; neden, niçin demeden mal, evlat, yardımcı ve hizmetçi gibi her devrin telakkisine göre çokluğuyla övünülen şeyleri büyük bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girişmek, manevi ve ahlaki sorumluluğunu düşünmeden alabildiğine kazanma hırsına kendini kaptırmak” anlamına gelmektedir. Bu tutku bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilir. Ayette tekasür kavramı cahiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte evrensel bir mesaj da içermekte, genel bir tespit ve dolayısıyla uyarı anlamı da taşımaktadır.
Nitekim çağımızda bazı ülke ve toplumlarda hâkim, maneviyattan yoksun seküler zihniyet de durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, kârı ve serveti sınırsızca çoğaltmak şeklinde bir dünya görüşünü içerir. İşte bu dünya görüşü ve onun doğurduğu uygulamalar da bu ayette eleştirilen “çoklukla övünme yarışı”nın çağdaş örneğidir. Ancak insanlığın manevi ve ahlaki değerlerini, birikimlerini sistem dışı bırakan, hatta tahrip eden bu yarış, sonuçta ekonomik ve siyasi gücü, iletişim imkânlarını da kullanarak bireysel ilişkilerden uluslararası ilişkilere kadar uzanan bir haksızlık ve adaletsizlik düzeni doğurmakta ve nihayet dünyayı “global” sorunlar alanı hâline getirmektedir. İşte bu surede, Mekke’nin burnu büyük eşrafının tutumları üzerinden temel bir insanlık sorununa ve bunun ağır bedeline dikkat çekilmiştir.
2. ayetteki mekabir kelimesi kabir anlamındaki makberenin çoğuludur. Tam anlamı “Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz” demek olan cümleye müfessirler özellikle şu manaları vermişlerdir:
a) Mecazi anlamda, “Sonunda ölüp kabirlere girdiniz; bu tutku ve yarış sizde ölünceye kadar sürüp gitti”
b) Yine mecazi anlamda, “Öyle kibre kapıldınız ki birbirinize karşı kabirlerdeki ölülerle övündünüz”
c) Lafzi anlamda, “Bizzat kabirlere gidip ölülerle övündünüz.”
Tefsirlerde anlatıldığına göre Cahiliye Arapları mal, evlat, akraba ve hizmetçilerinin çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta övünürken yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de ispat etmek için kabirlere gider, “Bizde şu şu şerefli insanlar vardı” diyerek ölmüş akrabalarının kabirlerini gösterir, onların dahi çokluğuyla övünürlerdi.
Surenin iniş sebebi olarak bu tür rivayetler bulunmakla birlikte genel anlamda insan fıtratındaki mal, evlat ve taraftarların çokluğu ile övünme vb. davranışlar eleştirilmekte, gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir. 3 ve 5. ayetlerin başındaki “hayır” anlamına gelen kella edatı, ebedî olan ahiret hayatını, orada verilecek hesabı ve bu hesap için hazırlık yapmayı unutup da fani olan ve ancak daha yüksek amaçlar için kullanıldığında bir değer ifade eden mal mülk vb. imkânları bilinçsizce çoğaltma yarışına girişerek bunlarla avunup övünmenin korkunç bir gaflet ve ahmaklık olduğunu vurgulamak maksadıyla üç defa tekrar edilmiştir. 5. ayette “kesin bir bilgi” diye çevirdiğimiz ilme’l-yakin tamlaması sözlükte “bir şeyi gerçek hâliyle idrak etmek” anlamına gelen “ilim” kelimesi ile “gerçeğe uygun kesin bilgi” anlamındaki yakin kelimelerinden oluşan bir terim olup “kesin olan aklî ve naklî delillerin ifade ettiği bilgi” diye tarif edilmiştir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:678-679)
Makalenin Kutusu
Mallarınız da çocuklarınız da sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın
Kur’an’da, yer yer dünyaya aşırı düşkünlük göstermenin tehlikelerine dikkat çekilerek insana bazı şeylerin nasıl cazip gösterildiğine değinilir.
Mala ve çocuğa bağımlılık, insana hayatın gerçek anlamını unutturup Allah’a kul olma bilincini yitirmeye sebep olacaksa sonucu hüsran demektir. Rabbimiz bu konuda da bizleri uyarıyor:
Çünkü insan kendini dünya telaşının girdabına kaptırırsa, ahiret için bir şeyler yapması gerektiğine inansa bile bunu erteleme hatasına düşebilir.
Ey iman edenler! Mallarınız da çocuklarınız da sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Bunu yapanlar mutlaka hüsrana uğramışlardır.
Her birinize ölüm gelip, “Rabbim! Ne olur bana azıcık daha süre tanısan da gönüllü yardımlarda bulunsam ve iyi kişilerden olsam!” diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayın.
Allah, eceli gelince hiç kimsenin ölümünü ertelemez. Allah, yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. (Münafikun, 63/9-11)
HELAL-HARAMLAR
Haram kılınanlar açık açık bildirildi
Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanların etlerini yemenize engel olan nedir? Oysa Allah, zaruret hâlinde yiyebileceğiniz şeyler dışında, size neleri haram kıldığını açık açık bildirmiştir. Doğrusu pek çok kimse, kesin bir bilgiye dayanmaksızın kendi temelsiz ve asılsız görüşleriyle insanları doğru yoldan saptırıyor. Şüphesiz Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir. (Enam, 6/119)
Tavla oynayan
Hz. Peygamber (sav) kendi döneminde bir kumar çeşidi olarak oynanan tavla için şöyle buyurmuştur:
“Tavla oynayan, Allah’a ve Resul’üne âsi olmuştur.” (Ebu Davud, İbn Mace, İbn Hanbel)
ORUÇ FETVALARI
Oruçlu olduğunu hatırlatmak gerekir mi?
Unutarak yiyen kişiye oruçlu olduğunun hatırlatılması gerekir mi?
Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kişi; yaşlı, hasta, zayıf ve oruç tutmaya güç yetiremeyecek durumdaysa onu gören kişi oruçlu olduğunu hatırlatmamalı ancak sağlıklı bir kişiyse hatırlatmalıdır.
(Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
‘Cuma’da öyle bir an vardır ki…
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (sav) cuma gününden bahsederek şöyle buyurmuştur: “Onda öyle bir an vardır ki şayet bir Müslüman, namaz kılarken o ana rastlar da Allah'tan bir şey isterse Allah, ona dilediğini mutlaka verir.” (Müslim)
Altından değerli
Hepsi kurtuldu
Gazze’de bütün ailesi şehit olan adama sordular:
-Bir tek sen mi kurtuldun?
Adam
-Hepsi kurtuldu, bir tek ben kaldım.
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
Sabredenlere müjde
“And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155)
Onun için hayır olur
“Müminin durumu ne ilginçtir! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim)
Hadislerde hayat düsturları
Hayrı yapan gibi sevap
Hayra öncülük edene o hayrı yapan gibi sevap vardır.
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Haydi bismillah
“Çalışmak ibadettir.” dedik. Çalışma uğruna tüm ibadetleri terk ettik.
Vakit geçmiş değil, haydi bismillah
MİHENK TAŞI
Annemden öğrendim
Annem benim için dua eder,
Cümle ümmet-i Muhammed'in çocukları diye eklerdi.
Ben yerimi annemden öğrendim.
İsmet özel
İBRETLİK KISSALAR
Annesini sırtında tavaf ettiren sahabe
Hac sırasında bir sahabe hasta annesini omzuna alarak Kâbe’yi tavaf ettirmişti. Sonra Resulullah'ın (sav) yanına gelerek:
“Ya Resulallah, annemi sırtımda taşıyıp tavaf ettirerek hakkını ödedim mi?” diye sorunca,
Resulullah (sav):
“Hayır, sana hamile iken alıp verdiği bir nefesin hakkı bile değildir.” der.
YAKARIŞ-DUA
Dualarımızı makbul eyle
Yüce Rabbim!
Bu cuma günü
Zorluklarınızı kolaylığa,
Darlıklarınızı bolluğa,
Karanlıklarınızı aydınlığa,
Yokluklarınızı varlığa,
Korkularınızı güvenliğe,
Dualarınızı makbule,
Günahlarınızı affa,
Hastalıklarınızı şifaya,
Borçlarınızı edaya,
Sıkıntılarınızı çözülmeye,
Yokuşlarınızı düzlüğe,
Girişimlerinizi başarıya çevirsin.
NOT EDİN
GAFİLLER SÜRÜSÜ
Allah insanlara gerçekleri, iyilik ve güzellikleri görme, işitme, anlayıp kavrama yeteneklerini vermiş olmasına rağmen öyleleri vardır ki onlar bu yeteneklerini yaratılış amacına uygun bir şekilde ve doğru olarak kullanmazlar. Bu sebeple de cehenneme atılmaları sonucunu doğuracak olan yanlış inançlara sapar, kötü işler yaparlar. Allah’ın, insana verdiği akıl ve yetenekleri doğru kullanmayanlar hayvan sürülerine benzetilmiş, hatta onlardan daha şaşkın, daha vurdumduymaz oldukları bildirilmiştir:
And olsun ki, size vermediğimiz imkânları Biz, onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler de vermiştik. Fakat ne kulakları ne gözleri ne de kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Sonunda alay edip durdukları şey, onları çepeçevre kuşatıverdi.
(Ahkaf, 46/26)
And olsun ki Biz, cinlerden de insanlardan da pek çok cehennemlikler yarattık. Çünkü onların kalpleri vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, duymazlar. Onlar hayvan sürüsü gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller bunlardır. (Araf, 7/179)
Kâfirleri gerçeğe davet eden kimsenin hâli, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen çobana benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü akıllarını kullanamazlar. (Bakara, 2/171)
Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. İnkâr edenler ise dünya zevkinin peşine düşerler ve hayvanlar gibi yiyip içerler. Oysa onların yurtları ateştir. (Muhammed, 47/12)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Vatan hainleri
Artık sağcı, solcu kalmadı.
Elimizde bir vatan kaldı, bir de vatan hainleri…
Cemil Meriç
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Ya KUR’AN ya HÜSRAN
Bırak… O “çağdaşlar” ne derse desin,
Hayat bir sınavdır, bu hüküm kesin,
Secde et ki; varsın Allah’a sesin;
Sanma ki; önünde seçenekler çok;
Ya KUR’AN ya HÜSRAN, üçüncüsü yok.
Cengiz Numanoğlu