Her iyiliğin karşılığı olduğu gibi her kötülüğün de karşılığı mutlaka vardır. Ama millete karşı yapılan haksızlıkların bedeli ağır olur. Bu sondan da kaçınılamaz.
Bünyesinde Hürriyet, Fanatik ve Posta gazeteleri ile Kanal D ve CNN TÜRK kanallarını da bulunduran Doğan Medya Grubu, Demirören Grubu’na satıldı.
Satış haberini duyunca ilk aklıma gelen 28 Şubat sürecindeki Doğan Medya Grubu’nun rolü oldu. Müslümanları hedef alan haberleri ve grubun devletten aldığı avantalı krediler. O süreçte okullarda namaz kılmak suç unsuru olarak gösterilir ve Doğan Medya Grubu’nda Uğur Dündar soslu ana haber konusu yapılırdı. ‘İrtica’ adı altında Müslümanlar’ın tüm değerlerine saldırmak bu gurubun öncelikli görevlerinden biriydi.
28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı ve sonrasındaki ‘irtica’ tehdidi altında, dönemin Refahyol Hükümetini deviren ve milyonlarca mağdur oluşturan ‘Postmodern darbe’ sürecinin medya boyutunu teşkil eden Doğan Grubu henüz bir bedel ödemedi. Elindeki medyayı satarak da bedel ödediğini düşünmesin. Bunun bedeli mutlaka çıkacak ve millet de bunu görecektir.
Hatırlayalım, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, 22 Aralık 1996’da Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e verdiği demeçte “Bu kez sivil kuvvetler halletsin” diyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ise darbeye zemin hazırlayan medyaya olan minnettarlığını “Basınımızla iftihar ediyoruz” sözleriyle anlatmıştı.
28 Şubat sürecinde “Silah bile kullanırız”, “Beceremedin bırak git” türü manşetlerle darbeye zemin hazırlayan Aydın Doğan ve medyası, Postmodern darbenin en kazançlı çıkan kesimlerinden oldu. Adrese teslim ihaleler ve teşvik skandalları ile Aydın Doğan bu süreçte servetine servet kattı.
Devletin Petrol Ofisi’ni İş Bankası ile birlikte 2000 yılında 650 milyon dolara alan Aydın Doğan, 2010’da hisselerini Avusturya şirketi OVM’ye 1 milyar euroya sattı.
2001’deki ekonomik kriz sırasında, devalüasyonu önceden haber aldığı iddia edilen Aydın Doğan’ın, 22 Şubat 2001’de Merkez Bankası’ndan 799.200 TL’den aldığı doların ertesi gün, yani 23 Şubat’ta 1.078.988 TL’ye fırladığı ve bir gecede servet edindiği belirlendi.
Türkiye’nin 7’nci büyük özel bankası olan Dışbank, Ekim 1994’te İş Bankası tarafından Aydın Doğan’a sadece 50 milyon dolar bedelle satıldı. Aynı Dışbank, Doğan tarafından 10 yıl sonra Fortis’e 1 milyar 280 milyon dolara satıldı.
Hilton Oteli, bölgedeki emsal parsellerin beşte biri fiyatına 250 milyon dolara satın alan Aydın Doğan’ın, Hilton’u yıkıp yerine devasa yapılarla 3 milyar dolar rant elde etmeyi planladığı ortaya çıktı ama bu plana Recep Tayyip Erdoğan geçit vermedi.
Dönemin TV ve gazeteleri, Ali Kalkancı, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz haberleri ile ‘irtica havası’ peşindeydi. Hatta o dönemde ‘Cemaat lideri’ maskesiyle sahneye çıkan teröristbaşı Fetullah Gülen de üniversitelerdeki kız öğrencilerine başlarını açması çağrısı yapmakla kalmamış, Kanal D’ye verdiği demeçte Başbakan Rahmetli Necmettin Erbakan’a “Beceremediniz, bırakın gidin” diye seslenmişti. MGK’daki darbe kararlarını dayatanları sevap işlemekle taltif eden Gülen’in, kendi gazetesi Zaman’da İmam Hatipler ve Refah Partisi’nin kapatılması sevinçle veriliyordu. Darbenin fetvacısı rolünü üstlenen FETÖ elebaşı, darbenin mimarlarından Demirel’e plaket takdim etmiş, Başbakan Erbakan’a küfreden general Osman Özbek’ten de üç kez randevu talep etmişti.
28 Şubat’ı unutmadık, unutmayacağız. O süreçte bu gazete bünyesinde kendi çıkarlarını kollayan gazetecileri de unutmayacağız.
Selam ve dua ile…