Tam 22 yıl öncesine gittim. 21 Ocak 1997 gününe… O zaman Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde muhabir idim. O dönem her Müslümana farz olan 5 vakit namaz kılmanın dahi neredeyse suç olarak bakıldığı dönemdi. Müslüman olmanın gereği olan namaz kılmak şeriatçı olmakla eş değer görülüyordu. Vakit namazlarını gizli kılardım. Cuma namazına giderken, bazı gazeteci arkadaşlarım bana “Sen şeriatçı mısın?” diye sorduklarını çok iyi hatırlıyorum. Hem, vakit namazının kıldığının bilinmesi demek, Anadolu Ajansı’ndan da atılmak anlamına geliyordu.

Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakandı. Prof. Dr. Tansu Çiller de Başbakan Yardımcısı. Başbakan Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü Başbakanlık Konutu’nda kanaat önderlerine iftar yemeği vermişti. Kamuoyunda bu yemek ‘tarikat iftarı’ diye takdim edilmişti. Basında müthiş yaygara koparıldı.

Erbakan o gün ‘partinin asil sahibi’ dediği bu kanaat önderlerine şöyle demişti: “Bediüzzaman Said-i Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Mehmet Zahid Kotku, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Muhammet Raşit Erol gibi birçok İslam büyüğü ve sizin çalışmalarınızla bugünlere geldik. Allah-u Teâlâ’nın yardımı sizlerin himmetiyle Başbakanlık’ta size hizmet vermek mümkün oldu.”

Erbakan’ın bu sözlerinden sonra kürsüye gelen İsmail Ağa Cemaatinin Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu, “Allah’a şükreden topluluklara Allah teşekkür eder. Sayın Erbakan’ın Başbakanlığa gelmesi bu şükrümüzün bir sonucudur” diyordu.

Bu gelişmelerin ardından demeçler birbiri peşine gelmeye başladı. Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar. TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi. Gerekçeleri ise ekonominin kötüye gitmesiydi. Medyada da art arda çıkan “Taksim’e cami”, “Ayasofya ibadete açılacak”, “500 tarikat 5 bin şeyh”, “Defileler yasaklanıyor” gibi manşetler askerleri de harekete geçirdi.

Bu olaylar üzerine yüksek rütbeli subaylar Gölcük’te irtica toplantısı gerçekleştirdi. Gazetelerde bu toplantıyı ‘orgeneral rütbesindeki 9 komutan 72 saat boyunca üst üste toplantı yaptı’ şeklinde duyurdu. Yüksek rütbeli subayların Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştıkları yazılıp çizildi. Tarihi MGK’ya 1 ay kala artık manşetler iyice irtica haberleriyle süsleniyordu.

Şubat ayının başlarında dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz “Türkiye kaosa gidiyor. Güç birliği yapmaya hazırız. “açıklaması yaparken, Cindoruk “Refah Partisi (RP) düzeni silahla değiştirecek” beyanını verdi.

Ve Tarih 28 Şubat 1997… En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a yapılan baskılar iyice arttı. O MGK’da alınan kararlar “bin yıl sürecek” dendi.

21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ”Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini” söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı. 10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi. 18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.

19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller’e vermek yerine, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.

O gün ‘Laiklik ve Şeriat’ yaygarası yapanlar, sonrasında FETÖ ile kol kola girdi. O günden sonra devletin içine daha çok sızan FETÖ’nun süreçteki rolü ne zaman ortaya çıkacak?

Selam ve dua ile…