Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2008 ile 2014 yılları arasında dekan yardımcılığı yapan ve şu an tutuklu bir profesörün Hizmet’e, Paralel Yapı’ya yani FETÖ’ye yakın olan öğrencilere sınav sorularını vererek ders geçmelerini sağladığı bilgisi geldi.

Bu bilgi eksikti.

Aynı üniversiteden aynı uygulamayı yaparak, FETÖ’ye yakın olan öğrencilere sınav sorularını veren ve böylece ders geçmelerini sağlayan kaç öğretim üyesi var, buna da bakmak lazım.

Bu da yetmez…

Türkiye’nin bütün özel ve devlet üniversitelerinde kaç tane öğretim üyesinin aynı yöntemle kaç tane FETÖ’ye yakın öğrencinin ders ve sınıf geçmesini sağlamış, buna da bakmak lazım.

Tabii bakılabilirse…

Düşünsenize, Türkiye’nin her yerinde doktor, eğitimci, mühendis, her bilim dalından ve her meslekten insanlar liyakat sahibi olmadan, doğru dürüst eğitim almadan sınıfını geçmiş, diplomasını almış, iş yapıyorlar çevremizde.

Gece gündüz ders çalışanlar zar zor okul bitirirken, bunlar yan gelip yatarak meslek, iş ve etkinlik sahibi olmuşlar.

Koydukları teşhise güvenilmez, yazdıkları reçeteye inanılmaz, çizdikleri projeye itimat edilmez insanlarla aynı ülkede yaşıyoruz.

Diyeceksiniz ki, ‘bu durum önce savcıların iddiaları ve hakimlerin verdikleri kararlar ile ortaya çıkmamış mıydı?

Evet haklısınız.

Ben şimdi durumun tahmin edildiğinden de vahim olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Herhalde YÖK’ün bu meseleyi özel bir komisyon kurarak ele alması gerekiyor.

Ne var ki, mevcut inceleme komisyonlarının çok sağlıklı çalışamadığını düşünmeye başlıyoruz.

Çünkü, Türkiye’nin muhtelif üniversitelerinden FETÖ’cü olmakla itham edilen öğretim üyelerinin kaderi, komisyon kararlarından ziyade komisyon başkanının ve kurum amirlerinin iki dudağı arasındaymış gibi bir intiba ortaya çıkıyor.

Mesela;

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde görevli olan bir öğretim üyesi, ByLock’çu olduğu gerekçesiyle ihraç edildi.

Gerekçe olarak;

Türk Telekom’dan 2011 yılında aldığı ve 2012 yılında kapattığı internet hattı gösterildi ki; bu dönem 2014’ün ilk aylarında kullanımına başlanan ByLock programından çok önce bir tarihtir.

Bunun teknik olarak mümkün olamayacağını, durumun Telekom’un yaptığı maddi bir hatadan kaynaklandığını ilgili evraklarla ispat etmesine, hatta hattın kendisinden sonraki kullanıcısının ByLock kullanımından tutuklanmış olduğunu ifade etmesine rağmen üniversiteyi ikna edemedi.

İkna olmamakla kalmadılar, hayali FETÖ irtibatları üretilerek YÖK’ten öğretim üyesinin ihracını istediler.

YÖK de öğretim üyesini herhangi bir incelemeye gerek duymadan ihraç etti.

Sonradan ortaya çıktı ki, evrak YÖK’e ulaştırılmamıştı. Öğretim üyesi şahsi gayretleriyle YÖK üyeleri nezdinde girişimlerde bulunup durumun tashihini talep etti.

Komisyon, öğretim üyesinin bir yanlışlığa maruz kaldığına ve iade edilmesine karar verdi.

Hatta YÖK Başkanı evrakla yetinmeyip komisyondan bu öğretim üyesi için iki kurul üyesinin kefaletini aldı.

Çıkacak ilk kanun hükmündeki kararnamede bu öğretim üyesinin göreve dönmesi beklenirken, YÖK başkanı, yoğun gündeminden fırsat bularak “kardeşim” dediği OMÜ Rektörü’nün davetiyle alakasız bir program çerçevesinde Samsun’da geldi.

Ne olduysa oldu, iş tersine döndü.

Komisyonun kararına ve iki üyenin kefaletine rağmen, KHK ile iade edilmesi beklenen öğretim üyesi görevine dönemedi…