CHP, tek parti sultası bittiğinden beri, aradaki kısa Ecevit dönemlerini saymazsak, hep muhalefette kalmış; parti isminde olan ama zihniyetinde yer bulmayan “halk” tarafından hiç iktidar yüzü gösterilmemiş.

%25’lere sabitlenmiş, kemikleşmiş bir seçmen kitlesi var ve bu seçmen kitlesi yıllardır ne gözle görülür şekilde artıyor ne de azalıyor. Bu seçmen kitlesi, ideolojik olarak saplantılı diyebileceğimiz şekilde CHP’ye oy veriyor.

Hani sürekli sorgulamaktan, sürü olmamaktan bahsederler ya hiç sorgulamayan, her seçim döneminde toplu olarak hareket eden bir seçmen kitlesi varsa bu CHP’nin seçmen kitlesidir. Çünkü hiçbir başarısızlık, hiçbir aday tercihi CHP kitlesinin tercihlerini değiştirmiyor. Başarı, başarısızlık, projeler, vaatler vb. hiçbir şeye bakarak hareket etmiyor CHP’ye gönül veren seçmenler.

Partilerinin terör örgütleriyle kol kola olmasına, terör destekçilerine özgürlük istemesine, devletin terör örgütlerine karşı atmış olduğu adımlarda devletin değil de örgütlerin yanında yer alıp ona göre tavır geliştirmesine bile ses çıkarmıyorlar. Son yıllardaki HDP’lileşme, PKK sempatizanlığıbile bir şekilde tevil ediliyor.

Zaten muhalefet anlayışı sıkıntılı olan, muhalefet deyince hep var olanı yıkma anlayışını benimseyen CHP, şimdi aleni olarak teröristlerle iş tutanlarla ortak hareket eder, onlara destek verir hâle geldi. FETÖ’nün basın organları, bankası, kurumları kapatılırken milletvekili düzeyinde meydanlarda destek olmuş; FETÖ bağlantısıyla içeri atılan, devlet kadrolarından ayıklananlara sürekli destek vermişti.

Son seçimde HDP ile örtülü ittifak yaptılar, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çok yerde HDP aday çıkarmayıp CHP adaylarını destekledi. Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimlerinden hemen sonra Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etti. Sanki “Apo’nun heykelini dikeceğiz.” diyen o değilmiş, Yasin Börü gibi onlarca insanımızın katledilmesinden sorumlu değilmiş gibi “Barış Güvercini” muamelesi yapıp cezaevinden çıkarılması gerektiğini söyledi.

Son olarak HDP/PKK’ya karşı Diyarbakır’da tarih yazan anaları görmezden gelip onların direnişini itibarsızlaştırmaya çalıştılar.

15 Eylül’de Mehmet Bekaroğlu şu tiviti attı: “Demirtaş’ı serbest bırakın, TBMM’de bir komisyon kurun, çözüm süreci tekrar başlasın. Annelerin acıları ancak böyle diner. ‘Son terörist öldürülene kadar’ yöntemi yanlış, ‘sivil toplum’ yürüyüşleri ile de bir yere gidilemez.”

Anaların direnişi itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. STK yürüyüşleri ile bir yere gidilemezmiş. Bunu diyen kişinin lideri, özgürlük ve adalet(!) için Ankara’dan İstanbul’a yürümüş biridir.

Bu zihniyeti kınıyorum, ülkesini ve milletini seven her kardeşimi bu pespayeliği görüp tepki vermeye çağırıyorum.

Bekaroğlu’nun Millî Görüşçülükten, terörist savunuculuğuna savrulması ibretlik bir durum!..  “Apo’nun heykelini dikeceğiz daha!..” diyen, bir talimatıyla Yasin Börü gibi onlarca mazlum Kürt kardeşimizin katledilmesine yol açan, abisi dağda örgüt lideri olan Demirtaş için özgürlük talep edenlerin bölgenin mazlum ve mağdur insanları için de söyleyecek bir sözü var mı acaba?

Ülkenin kurucu partisi olduğunu her fırsatta vurgulayanların, ülkeyi yakıp yıkmak için çalışanlarla kol kola yürümesini ibretle izliyoruz!..