Tutuksuz yargılanmak üzere salınıyorlar birer birer…
‘Siyon’un taşeronları….
Hasan Sabbah’ın artıkları…
FETÖ’nün saz arkadaşları…
Suçüstü yapılmıştı onlara, bu milletin en kutsalına, en vazgeçilmezine, milli egemenliğine suikastte bulunurken enselenmişlerdi…
Bu aralar Kudüs konferanslarımız için Anadolu’yu geziyorum, gittiğim yerlerde bu salınan fETÖ’cülerin durumunu soruyorum.
“Yolda karşılaşıyoruz” diyorlar, “ne kibirlerinden ne de ihanetlerinden bir şey eksilmedi…”
“Yine gizli gizli, birbirlerinin işyerlerinde buluşuyor aynı minval üzere devam ediyorlar” deniliyor.
Oysa ben gerçekten de, başlarına gelen tüm bu olaylardan sonra bu insanların, tutuklu bulundukları süreyi akıllanmak için kullanacaklarını umuyordum. Amerika’nın kucağında oturup, onların teker teker tutuklanmasını izleyen ve kılını dahi kıpırdatmayan o ağlak bunağın, vatanını sattığı gibi kendilerini de nasıl sattığını anlamış olmaları gerektiğini umuyordum.
HÖH’E CEZA MUAFİYETİ
Yerli yerince ve gerekliydi… Sadece 15 ve 16 Temmuzda değil, Vatanına ne zaman bir el uzanırsa o eli kırmak, o eli engellemek senin görevindir ve bundan dolayı hiçbir cezai yaptırıma uğramayacaksın güvencesi verilmeli vatandaşa…
15 Temmuzda üzerimize silahlarla, tanklarla gelenlere çiçek mi uzatacaktık… Alt katında oturan komşusunu tankla ezip ikiye bölen FETÖ’cü askere, tanktan çıkardıktan sonra yemeğe mi götürseydi mahalle sakinleri?
Bayrağıma el uzatan hainleri, milletin iradesine bomba yağdıran vatansızların boynuna mı sarılacaktık?
Zalime merhamet, mazluma ihanettir…
Bakın ABD’de, sizin evinize izinsiz giren hırsızı, vurma yetkisini verir size devlet… Hatta yatak odanıza girmişse öldürme yetkiniz dahi vardır… Anayasal bir haktır bu, ve hiç kimse sizi bundan dolayı cezalandıramaz… Kendinizi savunmuşsunuzdur zira…
15 Temmuz’da bu millet kendini savundu, kutsallarını savundu, vatanını savundu…
Bunun cezai muafiyetinin olması için KHK çıkarılmasına bile gerek yoktu, o insanları cezalandırabilecek bir devlet için sokağa çıkmaya değmezdi zaten… Namusuna el uzatıldığında o eli kırmak bu toprakların kuralıdır.
Ve kim bu kuraldan rahatsızsa, kendini sorgulasın, hangi tarafta olduğunu sorgulasın, kimin değirmenine su taşıdığını sorgulasın…
Bu topraklarda işler, İngiltere’den göründüğü gibi değildir…