MHP’nin, sandığa tekabül eden oylarının rengini tartışmak EVET’çilerin kendi hatalarını örtmesinden, görmezden gelmeye çalışmasından başka işe yaramaz.
Asıl soru, AK Parti’nin ne kadar oy kaybı oldu, MHP ve HÜDA PAR bunun ne kadarını telafi etti?
Bir diğer soru da şudur; yapılan FETÖ operasyonlarıyla birlikte yapılmayan üst düzey FETÖ operasyonları sandığa ne kadar HAYIR taşıdı?
Sandıklar kapanmadan, oy verme işlemleri tamamlanmadan evvel telefonuma gelen bir mesaj:
“Hasta taşımak için adam bulamıyoruz. Gençlik Kolları SKM’nin önünde sekize sekiz çift kale maç yapıyor.”
Önce kendimizi hesaba çekelim ve Erdoğan’ın dediği gibi Mart 2019’daki yerel seçimlerini ve Kasım 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini unutmayalım.
Özeleştiri yapalım, özeleştiriye çok müsait bir durumda ve pratikte olamasak da.
Neden özeleştiri pratiğimiz yok?
Çünkü AK Parti rakipleriyle arasında çok fark olan seçimleri kazandı.
Kazanılan her seçim granitten bir gurur abidesi haline getirdi, bütün teşkilatları, gençlik kollarını, kadın kollarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve bakanlarımızı.
Mesajda da ifade edildiği gibi seçim günü çift kale maç yapacak kadar bigâne kalındı halk oylamasına.
Ama bu bigânelik ve bu rehavet sadece gençlik kollarında yoktu.
İlimize halk oylaması kampanyası için gelen bakanlar, kapalı salon toplantılarında, her seferinde zaten EVET verecek olan STK’larla bir araya getirildi.
Bütün bir seçim kampanyası boyunca ne samimiyet ne de kendini yaptığı işe verme duygusu hakimdi teşkilatlarda.
Herkes ama herkes dostlar alışverişte görsün için, rol kesiyor, verilen görevi yasak savma kabilinden yerine getiriyordu.
Bunun en bariz örneği şuydu ki, Reis’in yakın il mitinglerine bütün vekiller ve bakanlar eksiksiz katılıyor, il ve ilçelerdeki çalışmalar o gün felç oluyordu.
Herkes makamı, rütbesi ve protokolü mikyasınca iş yapıyor altta kalanın canı çıksın der gibi, koskoca kampanya birkaç samimi partili ve Reisseverin omuzlarına yıkılıyordu.
Hafif nemli havada ‘bugün hava yağışlı’ diye bir günlük programı iptal edeni mi ararsınız, kendi başına program yapmak yerine, var olan ve devam eden programa dahil olarak hem zamanı heba, hem de bölge çalışmalarını feda edeni mi?
Cebinden para çıkmasın diye en yakın belediye faaliyetine kendini yazdıranı mı ararsınız, bölgesinin kırsal alanları bomboş dururken şehirden dışarı çıkmayanı mı?
Herkes şeklen işini iyi yapmış gibi faaliyet listeleri ve program çizelgeleri tutuldu.
Parti içindeki küskünlere yönelik bir çalışma yapılmadı.
Eski cumhurbaşkanı, eski başbakan, eski meclis başkanı, eski il ve ilçe başkanları yok farz edildi. Kazanılması mümkün olmayanlar bir yana, küskünlerin gönüllerinin alınmasına matuf hiçbir şey yapılmadı. Böylelikle Kasım 2015 seçimlerindeki başarı yöntemi göz ardı edilmiş oldu.
Halk oylamasına bir iki gün kala AK Parti’nin Büyükşehir Belediye Başkanı “Evet veren de Hayır veren de bizim insanımız” diyerek, sanki aksini söyleyen varmış gibi HAYIR’ı cesaretlendirdi.
STK’larımız hiç çalışmadı. Aynı STK’ların, aynı kişilerle gerçekleştirdiği salon toplantıları iyice bıktırdı usandırdı.
Tuhaftır ki, bir STK, milletvekillerini programına çağırıp, EVET’i anlattırıyor diye genel merkezinden uyarı aldı.
Ezcümle, partinin ve partililerin burnundan kıl aldırmayan tavırları, parti ile makam ve mevki sahibi olanların çevresine ördükleri koruma duvarları halka teması engelledi.
Ve bence asıl mesele, dava şuuru olmayan kişiliksiz, silik şahsiyetlerin partiden ve Reis’ten aldıkları makam ve mevkilerini ne için ve nerelerde kullandıklarıdır.
Bu halk oylamasının en çok tartışılması gereken konusu bu olmalıdır…