Bu bizim Diyanet’in yatacak yeri yok.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “O kişinin sözde eserlerini A’dan Z’ye inceleyin. Sonra da FETÖ’nün Günah Galerisi diye bir kitap yayınlayın” şeklinde bir talimat vermeseydi bir şey yapacakları yoktu.
En başta FETÖ ile mücadelede bütün kurumların böyle bir hastalığı olduğunu belirtmeliyim.
Cumhurbaşkanı uyarmasa bir adım atacakları yok.
Her işin başında Cumhurbaşkanı…
Yazıktır, günahtır! Adam hangi birine yetişsin?
Senin kanunlarla, yönetmeliklerle belirlenmiş görev alanın yok mu ey Diyanet!
Bu güne kadar, bu milletinin, bu gençliğin itikadını FETÖ ve benzeri şarlatanlara karşı korumak için neden hiç bir adım atmadın?
Neden Cumhurbaşkanı’ndan talimat bekleyenler kuyruğuna giriyorsun?
Otuz, kırk yıldır Diyanet İşleri Başkanlığı içinden hiç mi aklıselim birisi çıkmadı.
Diyeceksiniz ki, “bütün kurumlarda olduğu gibi, Diyanet’i de sızma hareketiyle felç ettiler. Başkaldıranları, itiraz edenleri oraya buraya sürdüler. Hayatı onlara zindan ettiler”
Makul bir mazeret olsa da bu durum, yani sızma hareketi, Diyanet’te bu kadar kolay başarılamamalıydı.
Çünkü bunlar, haşa Allah Resulünü kamyon kasasına koyduklarında Diyanet’ten güçlü bir itiraz yükselmeli, ortalığı ayağa kaldırmalıydılar.
Sadece, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi, “Peygamberlerin ışık huzmesi şeklinde de olsa gösterilmesi yanlıştır. Bunun nereye kadar gidebileceğini de kestirmek zordur” şeklinde cılız bir açıklama yaptı.
Evet, ama yetmez!
Yetmedi de…
Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla FETÖ’nün sapkınlıkları raporu hazırlamış.
Rapor henüz kamuoyuyla paylaşılmamış.
Neler var bir bakalım;
Rapor “Neredeyse çiğnemediği esas ve hüküm, istismar etmediği değer Kalmamış” diye başlıyor ve devam ediyor.
Hain Fetullah Gülen, bağlılarını kendisinin Allahü Teâlâ ile doğrudan konuştuğuna inandırmış. Onun sözlerini bütün insanların sözlerinden üstün tutuyorlarmış.
Şarlatan Fetullah Gülen, kendisine peygamberlerin üstünde, Allah’ın altında ‘Kuttul Attab’ diye bir makam ihdas etmiş.
Sapık Fetullah Gülen, Peygamberimiz ve ashabını birinci kutsiler, kendi cemaatini ise ikinci kutsiler olarak ilan etmiş, cemaat mensuplarına kendisinin ‘Peygamber efendimizden sonra gelen kişi’ olduğuna inandırmış.
Yalancı Fetullah Gülen, cemaat evlerini Peygamber tarafından teftiş edildiğini söyleyecek kadar zıvanadan çıkmış.
Seviyesiz Fethullah Gülen, işi daha da ileri götürerek, “Bizzat Peygamber Efendimiz bana gelse ve birtakım taleplerde bulunsa muhalefet edip O’na karşı çıkarım” diyecek kadar sapıklaşmış.
Cemaat arasında dolaşımda olan ve açıktan ilan edilmeyen inanca göre Gülen, ‘Kader Yazabilen’ yegâne kişiymiş. Buna inanmayanlar ise kâfir ve münafık olarak damgalanıp lanetleniyormuş.
Kâfir Fethullah Gülen, “Kadınların başlarını örtmesi iman meselesi ölçüsünde önem arz etmez. Zannediyorum Peygamberliğin 16. ve 17. senesinde Müslüman kadınların başları açıktır. Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı” şeklinde fetva uydurmuş.
Mürted Fetullah Gülen, “Kelime-i tevhidin ‘Muhammed Allah’ın resulüdür’ kısmını söylemeyerek sadece ilk kısmını ikrar edenlere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır” diyecek kadar kâfirleşmiş.
Bütün bunlar olup biterken bizim Diyanet ne yapmış?
Uyumuş…