Ne oldu nasıl olduysa, FETÖ/PDY ile alakası olmayanlar bir bir alınmaya, ifadeye çağrılmaya, memuriyetten ihraç edilmeye ve nezaretlere toplanmaya başlandı.

Hemen hemen her gün, Milli Görüş’ten, İHH’dan, Cihannüma’dan feryat figan yükseliyor.

Dahası dünden bugüne Radikal İslamcılığıyla müsemma isimler bile gözaltına alınmaya başladı.

İş o kadar çığırından çıkmak üzere ki, 15 Temmuz gecesi saat 21.00’da benimle birlikte meydana inmiş olan bir arkadaşım da listeye girmiş.

Ha bugün ha yarın, açığa alındı alınacak.

Bekliyoruz.

İşin daha da tuhafı, sıra bana doğru geliyor sanki yavaş yavaş…

Neyse ki bu çamur bize yapışmaz, izi bile kalmaz.

Ama kafaya takarlarsa bir yerlerden bir bağlantı uyduramazlar mı?

Olabilir.

Kitaplığımı henüz gözden geçirmedim.

Öyle tahmin ediyorum ki, vakti zamanında Zaman Gazetesi’nden birkaç kitap almışlığım vardır.

Hatta aralarında M. Abdülfettah Şahin kod adlı melunun da kitabı olabilir.

Dediğim gibi henüz kitaplığımı ayıklama fırsatım olmadı.

Benden önce bakarlarsa, alın size ‘örgütsel doküman.’

Mesele şu ki memleketimizde FETÖ/PDY temizleme çalışmalarının aşağıdan yukarı çıkmasını bekleyedururken, iş aşağılarda, yani ibadet, ticaret, ihanet üçlemesinin ilk iki kademesinde iyice sulandırılmaya başlandı.

İhanet kademesi artık, siyasetçiler ile birlikte anılıyor.

AK Parti’nin en yetkili ağızları her fırsatta, “Bizde FETÖ’cü olmaz. Biz FETÖ’cüleri, 2015 Haziran ve Kasım seçimlerinde temizledik” diye dursunlar, açıklamalarının mürekkebi kurumadan bir il, ilçe başkanı veyahut teşkilat yönetiminden birileri gözaltına alınıyor.

Peki, neden “Bizde FETÖ’cü olmaz” açıklaması yapılıyor?

Ve peki, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki siyasi kadro nerede, hangi siyasi partide?

Bilinsin ki, darbe gecesi tankların altına yatarak, Türkiye’nin geleceği ile birlikte, Reis’in, Başbakan’ın, bakanların, milletvekillerinin ve bilumum siyasetçinin geleceğini kurtaran milletimiz “Bizde FETÖ’cü olmaz” açıklamalarından fena halde rahatsız.

Çünkü herkesçe malum ki, 17/25’ten sonra, Cumhurbaşkanı’nın bütün uyarılarına rağmen AK Parti içinde Paralel Yapı ile el ele kol kola iş tutan siyasetçilerimiz vardı.

Şimdi, siyasi yapı çökmesin, tavan akıtmasın, ortalık karışmasın diye FETÖ’cülerle iş tutan bu siyasetçilerin yapıp etmelerine göz yumuluyor havası hakim.

Bir an önce gözaltına alınmasını, olmadı ifadeye çağrılmasını beklediğimiz isimler, “Ben konuşursam yer yerinden oynar” rahatlığıyla hayatlarına devam edeceklerse, bu en başta 241 şehidin akan kanlarına ve ruhaniyetlerine ihanet değil de nedir?

Yukarıda, yani merkezde beklenen gelişmelerin bir türlü olmaması, aşağıda, yani taşradaki mücadeleyi de bir kısır çember içine sokuyor.

Mesela Samsun’da, emniyete ve savcılara müdahale eden siyasetçilerin varlığı çay ocaklarındaki gündelik sohbetlerde bile yer bulmaya başladı.

Her FETÖ’cünün arkasında bir siyasetçinin varlığı ise artık malumu ilam halinde dile getiriliyor.

Bu işi bu kadar kripto FETÖ’cüler mi sulandırdı, yoksa siyasi ikballeri için her yolu meşru ve mubah sayan siyasetçiler yüzünden mi bu noktaya gelindi?

İkisi de olabilir.

Geldiğimiz yerde ortaya çıkan şu ki, bu mücadelenin stratejik ve taktik bir yöntemi henüz oluşturulmamış, oluşturulabilecek gibi de değil…