Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ndeki cinayetleri tesadüfi ve münferit bir hadise olarak değerlendirmek mümkün değildir.

Defalarca yazdık…

Türkiye’nin muhtelif üniversitelerinden bize ulaştırılan şikâyetleri ve mağduriyetleri bu sütunlara taşıdık.

Ama maalesef bir arpa boyu kadar bile mesafe alamadık.

Yazılanların muhatapları ne cevap verdiler ne de gereğini yaptılar.

İşte YÖK hakkında yazdıklarım ve işte gelinen nokta;

20 Eylül 2017

Üniversitelerimizde FETÖ yapılanmasının yuvalanması, YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı dönemindeki başkan vekilliği sırasında hız kazandı.

15 Temmuz’dan bu güne, üniversitelerdeki FETÖ’cülerin varlığı ve gücü Saraç’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemindeki başkanlığı sırasında da devam ediyor.

Saraç’ın gerek başkan vekilliği, gerekse başkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı’na çıkartarak kefil ve ısrarcı olduğu rektörlerden bir kısmı görevden alındı. Bir kısmı tutuklandı.

Bir kısmı hakkında istihbari ve adli tahkikat sürüyor.

İddialar odur ki, 30 ya da 40 rektörün daha FETÖ şüphelisi oldukları gerekçesiyle görevden alınması gündemde.

Saraç’ın rektörleri teker teker gidiyor.

Bu rektörlere kefil olan, atanmaları için ısrar eden YÖK Başkanı ise görevinin başında.

11 Ekim 2017

Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve ilgili YÖK bürokratları hakkında, ‘Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma ve hukuksuz uygulamalara yardım yataklık ve koruma kayırma’ iddialarıyla suç duyurusunda bulundu.

Dilekçede YÖK Başkanı Yekta Saraç ve ilgili YÖK bürokratlarının suçları hakkındaki tafsilat kısmında şunlar yazıyor:

15 Temmuz 2017 öncesi ve sonrası Cumhurbaşkanlığı makamına verdiğim 5 adet belge ve şikâyetlerimin, YÖK başkanlığına gönderildiği halde dilekçelerime cevap verilmemiştir.

Gazi Üniversitesi Rektörü İbrahim Uslan; Gazi Üniversitesi eski ‘Cemaatçi’ yönetiminin mütemmim cüzü olmakla birlikte, Cemaatle mücadelede etkin bir mücadele içinde değildir. YÖK Başkanı ise, kendisini korumakta ve kollamakta, bu durumu bildiği halde kasten göz yummaktadır.

YÖK Başkanı kendi ifadesiyle; ‘Gülen cemaatiyle mücadelede eli kolu bağlı’ idari maslahatçı ve basiretsiz tutumunu, iltisaklı ve kripto akademisyenler ile mücadele konusunda da sürdürmekte olduğu; 15 Temmuz öncesi ve sonrası savcılık yolu ile gelen tüm dosyaları inceleme adı altında kapatarak konunun yargıya intikal etmesini önlemesiyle de sabittir.

Milli Eğitim Bakanı’nın; Gazi Üniversitesi eski Rektörü Süleyman Büyükberber ve yardımcısı yeni Rektör İbrahim Uslan hakkında işlem yapmayan, YÖK Başkanı Yekta Saraç için yargılama izni vererek hakkında ceza davası açılması gerekmektedir.

20 Aralık 2017

Şu sorulara cevap bulmaya çalışalım:

Darbe girişiminden hemen önce yapılmış seçimlerde şimdi yargılanan ve üniversitelerden ihraç edilen FETÖ mensubu akademisyenler kimleri destekledi?

Adaylar içinde doğrudan FETÖ mensubu olup olmadığı tespit edilebildi mi?

FETÖ mensubu akademisyenler rektör belirleme seçimlerinde hangi senaryoları hayata geçirdiler ve sonuçları ne oldu?

Rektör aday belirleme seçimleri YÖK kararıyla Temmuz ayının son haftası olarak daha önceden belirlenmiş olan yaklaşık 18 üniversitenin seçimleri darbe girişimi gerekçesiyle YÖK tarafından iptal edilirken, aynı hassasiyet darbe girişiminden hemen önce yapılmış seçimler için neden gösterilmedi?

Hükümetin YÖK, Rektörler ve FETÖ ile mücadele konusunu bir kez daha ciddi bir şekilde sorgulaması ve kamuoyunu ikna edecek adımları bir an önce atması ehemmiyet arz etmektedir.

Bugün birçok üniversitede hâlâ FETÖ mensubu ve yandaşı akademisyenlerin korunduğu, haklarında herhangi bir işlem yapılmadığı yönündeki endişeler kamuoyunu ziyadesiyle meşgul etmektedir.

Bir an önce YÖK, üniversiteler ve rektörlerin yakın takibe alınması, bürokrasi ve belediyelerde başlatılan ve oldukça yerinde bir adım olarak kamuoyunun takdirini kazanan operasyonlar için düğmeye basılması kamuoyu vicdanını rahatlatacaktır.

18 Şubat 2018

“Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde Fethullahçı idarecilere karşı 11 idari yargı davası açtım ve 13 ayrı suç duyurusunda bulundum, 15 Temmuz sonrasında KOM polislerine 3 kez ifade verdim, Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanıklık ettim.

Rektör hiç profesör bulunmayan ana bilim dallarında bana kadro açmadı, açmayacağını ve her şeyin eğitim olmadığını çekinmeden yüzüme karşı beyan etti.

Bu durumu kurumun menfaatini düşüneceğini zannederek, YÖK’e dilekçeler ile bildirdim.

Rektörün Fethullahçıların kadrolarını hızla açtığını, tüm idari görevlere Fethullahçıları atadığını, yapılanmayı ve kadro alamayışımızın yapılanmanın sonucu olduğunu 15 Temmuz öncesinde YÖK’e bildirdim.

Bu bildirimin ardından, başımıza gelmedik kalmadı.

Kapımın altında “Uslu dur!” yazılı tehdit notu atıldı.

Ön inceleme bile geçirmemiş iken, 4 disiplin ve 1 ceza soruşturması geçirdim.

Tehdit notunun ardından, eşim ve benim hakkımda iftiralarla soruşturmalar açıldı.

Saldırı niteliğindeki idari işlemlerde rol oynayanların neredeyse hepsi, FETÖ üyeliğinden açığa alındı, tutuklandı.

Aradan 3 yıl geçmesine rağmen suç duyuruları ve YÖK’e yazdığım şikâyet dilekçeleri YÖK’te beklemektedir.