Emaneti ehline değil de ‘bizim adama’ veriyoruz ya, işte böylece adam kayırmak ile davaya sahip çıkmak arasında gidip gidip geliyoruz.
Bizim adamımız, mütedeyyin görüntüsü ile iş yapmaktan çok, yıllar yılı işi savsaklayarak makam atlıyor, kademe alıyormuş ne gam.
Böylece siyaset, halka ve Hakk’a hizmetin değil, makam ve mevkii alabilmenin, ticareti daha iyi, güzel ve temiz yapabilmenin adresi haline geliyor.
Evet, siyaseti ele geçirmek ticarete yön vermek demek oluyor.
Hele bir de yargıyı da yönlendirebilecek kadrolara sahip olabilirsen…
Neden şaşırıyoruz?
En nihayetinde bu güçlünün zayıfı ezdiği, ilkel çatı üstümüze çökecekti. Öyle oldu.
Bütün kıymet ölçülerimizi, değer yargılarımızı, ahlaki kıstaslarımızı daha çok para, daha çok makam uğruna heder edip, bozuk para gibi harcadıktan sonra böyle bir neticeye şaşırdığımıza şaşırmalıydık.
Bu ülkede nereden baksan 30 yıldır kartopu gibi büyüyerek gelen bir tehlikeydi bu.
Bütün makamlar hizmetin adamlarıyla doldu.
Bütün ihaleler hizmetin firmalarına verildi.
Bütün siyasiler hizmete yakınlıklarına atıf yaparak hizmete talip oldular.
Hülasası, o hizmet bu Hizmet’ti işte…
Şimdi bu keşmekeş içinde, bu girdaptan kendimizi kurtarmak için bir milat arıyoruz.
Az değdi, kenarından sıyırdı, teğet geçti…
Açıkça 7 Şubat 2012 MİT Krizi, 17/25 Aralık Darbe Teşebbüsü gibi milatları olmaz, olmamalı aslında.
Ne ki, hukuken bir başlangıç noktası gerekiyor diye tarih konuluyor; 17/25 Aralık 2013.
Bu milatların anlaşılabilir yanları var mı, var.
Bu milatlar, FETÖ/PDY’nin iktidar gücüne, yönetime açıktan, fütursuzca müdahale tarihlerini gösteriyor.
Fakat bu tarihlerin öncesi sonrası karmaşası sebebiyledir ki, at izi, it izine karışıyor.
Bana sorarsanız, bu tarihler yok hükmündedir.
Çünkü bir zihniyetten bahsediyor olmamız gerekiyordu.
Bir ‘Hedefe varmak için her yol mubahtır’ anlayışından, takiyecilerden, menfaat yuvalanmasından, insanımızın hem maddi hem manevi olarak kanını emen vampir yapılanmadan bahsediyor olmalıydık.
Bu tarihler bu ihanet çarkının geçmişini silikleştiriyor.
Görünmez, okunamaz hale getiriyor.
Bunun tarihi olmaz, olmamalıydı.
Bu ahlaksız, bu vicdansız, bu milletin sırtındaki asalakları, son tahlilde bu darbeci, kökü, kökeni dışa bağlı mihrakları temizlemede ne kadar geri gidilebilirse o kadar iyiydi.
Çünkü bir FETÖ ahlakından bahsediyor olmalıydık, bundan bahsedemiyoruz şu an.
Bin beş yüzyıllık İslami kaideleri kendi şahsi menfaati için eğip büken, din düşmanlarının, ılımlı İslamcıların masalarına meze yapan bir yozlaşmadan, yobazlaşmadan bahsediyoruz.
Dahası Türkiye’yi emperyalistlerin kucağına teslim edebilecek kadar göz dönmüş hainlerden bahsediyoruz.
Dini afyon gibi kullanarak müntesiplerini uyutan, mankurtlaştıran bu meşrepsizler, içini boşaltmadıkları değer bırakmadılar.
Her şeyi kendilerine göre yeniden tanımladılar.
Bütün kavramları yeniden tarife muhtaç hale getirdiler.
Var olan dini metodolojiyi öyle bir tahrip ettiler ki, artık kim, neye, nasıl inanacağını, güveneceğini bilemez hale geldi.
Bu nedenle, bu mücadelede tarihler ve milatlar, sadece hukuki başlangıç için kullanılsın.
Asıl olan FETÖ’cü ahlak ile mücadeledir.
Bu unutulmasın!..