Bu ülkede Cumhuriyetin ilanından beri belli bir kesim var ki din, maneviyat, başörtüsü, tesettür, sakal vb. dediğinizde tüyleri diken diken oluyor. Bu kavramları duydukları anda nevri dönüyor, kendini kaybediyor, insanlıktan çıkıyor, vicdanı firar ediyor, merhameti sönüyor, adalet duygusu kayboluyor, hakkaniyet anlayışları yok oluyor İslam’a ve Müslüman’a alerjisi olan bu takıntılı tiplerin.

Bazen hayret ediyorum bu tiplerin hayatlarını nasıl sürdürdüklerine!.. Hâlbuki öfkelerinden kudurup, kinlerinde boğulup çoktan terki diyar etmeleri gerekirdi. Bu kadar taşlaşmış kalple, kararmış vicdanla, örselenmiş merhamet duygusuyla yaşamak çok zor olsa gerek!..

Bu kadar yükü bir insanın taşıması mümkün değil de bunlar insanlıktan çıktığı, insana ait tüm değerleri yitirdiği için hâlâ hayatlarına devam edebiliyorlar. Yaşadıkları da söylenemez zaten; sadece yaş alıyorlar, yaşlanıyorlar.

Başörtüsü, tesettür ve tesettürlü denilince insanlıktan çıkanlar için iki çarpıcı örnek yansıdı medyaya:

Muayene olmak için gelen tesettürlü hanımefendilerin fotoğrafını çekip, hakaret ve aşağılamalarla izinsiz paylaşan bir doktor, üstelik de İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde araştırma görevlisi… Altına insan olanı insanlıktan utandıracak yorumlar yapan diploma sahibi olmuş, insan olamamış başka doktorlar… Hepsinin ortak özelliği ultra Kemalist, ultra laikçi olmaları…

Bu paylaşımı yapanların “halkı kin ve düşmanlığa tahrik, insanları inancından dolayı aşağılamak, ayrımcılık” vb. suçlardan hemen tutuklanması, çekecekleri hapis cezasından sonra toplumdan tecrit edilmesi gerekir.

Ayrıca insan olmayanın doktor ve öğretim üyesi olması mümkün olmayacağından diplomaları, çalışma ruhsatları iptal edilmeli…

Kadın dernekleri de her zaman olduğu gibi söz konusu tesettürlü olunca sus pus… Sükût ederek aşağılık paylaşıma destek veriyorlar.

Diğer örnek ise daha bir acıtıyor insanın yüreğini:

Başörtülü bir il millî eğitim müdürün davetlisi olarak katıldığı programda başörtülülere hakaret eden, başörtülüleri aşağılayan ve program sonrasında ise başörtülü il millî eğitim müdürü elinden plaket alan Prof. Dr. Unvanlı Üstün Dökmen…

Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün programında “Nasıl bir pilot sarhoş olmamalı, bir Hristiyan psikolog haç takmamalı ise Rehberlik Öğretmeni de Başörtülü olmaz!.. Meslek icra edilirken ‘İnşallah, Maşallah, Hayırlısıyla’ gibi cümleler sarf edilmemelidir!..” buyurmuş. 

Şimdi ben bu adama mı (adam lafın gelişi) kızayım, onun gibi FETÖ artığı, kimliksizi davet edip konuşturana mı?

Başörtülü olmak rehberlik yapmaya engelse en güzel rehberlik, anadan üryan yapılır o zaman…

Başı açıklık, rehberlik yapmaya engel desem nasıl bir bilimsel karşılık vereceksin?

“İnşallah, maşallah, hayırlısıyla” yerine “umarım, ciks, beautiful” gibi kavramlar kullanınca senin gibi insan dışı bir yaratığa mı dönüşülüyor?

Sende değil suç; senin gibi özünü, sözünü, yüzünü Batı’ya ve batıla dönmüş kimliksizleri hâlâ adam yerine koyup programlara çağıran bizim cenahta suçun ve günahın büyüğü!..

Bu zihniyet hep var olacak!..

Başörtüsüne, başörtülüye; tesettüre, tesettürlüye; İslam’a ve Müslüman’a bu zihniyetin öfkesi, kini, düşmanlığı hiç bitmeyecek!.. Fırsatını buldukları her an 28 Şubat’ı misliyle yaşatacaklar hepimize!..

Onun için Müslüman ferasetli olur, dostunu ve düşmanını iyi tanır!.. Bir kompleksle bu şarlatanları programlarına çağırmaz!.. Bunlara ne kadar yaklaşırsanız yaklaşın, onlardan dost olmaz, onların size karşı öfkesinden, kininden zerre eksilmez!..

Tabii, başörtüsüne ve başörtülüye zulmeden bu zihniyetin ürünü kimliksiz ve kişiliksizler yanında bir de taşıdığı örtünün, başında taşıdığı ayetin önemini, mahiyetini kavramaktan uzak olup başörtüsüne zulmeden “başı örtülüler” var.

Karşı cenaha “Bizim sizden farkımız yok, sizin yaptığını her şeyi biz de yapıyoruz.” mesajı vererek onlara kendilerini kabul ettireceklerini sanan şuursuz, zavallı tipler…

Allah bunları da ıslah etsin!..