Türkiye’nin tüm samimi uyarılarına ve dostça çağrılarına rağmen bağımsızlık referandumunda ısrar eden IKBY Başkanı Mesut Barzani, kelimenin tam anlamıyla “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu”.
Bağımsız Kürdistan hayalleri kurarken Kerkük’ü ve daha birçok yeri kaybetti.
Büyük bir şok yaşayan Barzani taraftarları gelinen noktada “Nerede hata yaptık” sorusuna cevap arayacaklarına sağı-solu ihanetle suçlamakla meşguller.
Oysa işin bu noktaya varacağı aşağı yukarı baştan belliydi.
Bunu bir tek Barzani göremedi.
Belki de yaşadığı güç zehirlenmesi nedeniyle görmek istemedi.
“Barzani nasıl oldu da böyle büyük bir hataya düştü?” sorusunun cevabı hâlâ gündemde.
Birilerinin IKBY Başkanı’na gaz verdiği görüşü yaygın.
Benim bu soruya cevabım ise şöyle:
Barzani’ye “Yürü koçum, arkandayız” diyenler olmuştur.
Fakat Kürt liderin bu tehlikeli maceraya atılmasının asıl nedeni, siyasi hayatı sona ermeden ve ölmeden önce bağımsızlık ilan edip tarihe “Bağımsız Kürdistan’ı kuran lider” olarak geçme arzusudur.
Barzani, siyasi hayatının her an sona erebileceğini hissettiği için böyle bir kumar oynadı ve kaybetti.
Fakat kaybeden sadece kendisi olmadı.
Aptalca ısrarı ve Türkiye’ye sırt çevirmesi kendisine bel bağlayan Kürtlere pahalıya mal oldu.
Barzani taraftarlarının ihanetle suçladıkları Talabani ailesine alan açtı.
Bağımsızlık bir yana, DAEŞ’le mücadele adı altında IKBY sınırlarına dahil edilen yerler kaybedildi.
Daha da önemlisi, IKBY Erbil ve Süleymaniye bölgeleri olarak ikiye bölünme ihtimaliyle karşı karşıya.
Oysa Türkiye Barzani’ye dostluk elini uzatmış ve çok şey vermişti.
Petrolünü Türkiye üzerinden satıyordu.
Ankara’yla geliştirilen iyi ilişkiler sayesinde başta Erbil olmak üzere Kuzey Irak kentlerinin çehresi kısa sürede değişmişti.
Kendi bayrağı ve parlamentosu olan IKBY adeta fiili bir bağımsızlık yaşıyordu.
Şimdi ise Erbil’i karanlık günler bekliyor.
Referandum öncesi Türkiye’nin samimi uyarına karşı IKBY’den tehditler geliyordu.
Türkiye’nin bir kısmını Kürdistan toprakları içinde gösteren haritalarla kampanyalar yapılıyor, PKK/PYD liderleriyle pozlar veriliyor ve savaş naraları atılıyordu.
Görevden alınan Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, meydan okuyarak, “Gelin de görelim” diyordu.
IKBY’nin artık savaş açılamayacak düzeyde askeri güce ulaştığı yorumları havada uçuşuyordu.
Hepsi yerini ağlayıp sızlanmaya bıraktı.
Yazık, çok yazık…
Barzani taraftarları, yapılan yanlışı sorgulamak yerine İran’a işaret ederek, “yabancı güçlerin Irak’a müdahale ettiğini” söylüyor.
Haklı olsalar da Irak’ın işgali sırasında Amerikan askerlerini alkışlayanların başında kendileri geldikleri için yabancı güçlerin müdahalesinden yakınmalarının bir anlamı kalmıyor.
Aynı şekilde meseleyi Şii-Sünni çatışmasıyla ilişkilendirerek Arapların desteğini kazanmaya çalışıyorlar.
Oysa Arap sokağında Kürt liderlerin işgal sonrası Irak’ta Şiilerle iş birliği yaparak Sünni Arapların ikinci plana itilmesinde ve zulme maruz kalmasında rol oynadıkları kanaati yaygın.
Irak’ta Türkiye’nin kaybettiği ve yine İran’ın kazandığı yorumlarına katılmıyorum.
Barzani’nin anlamsız ısrarı nedeniyle ortaya çıkan yakın tehlike bertaraf edildi.
Fakat oyun henüz bitmiş değil.
Barzani’nin gerilemesiyle ortaya çıkacak boşluğun PKK ya da Türkiye düşmanı güçlerce doldurulmasına izin verilmemesi gerekiyor.
Bir sonraki hedef PKK’nın Irak ve Suriye’de belinin kırılması olmalı.