İsrail Gazze’deki soykırımına son sürat devam ederken uluslararası savaş hukukunun ve insan haklarının bütün normlarını da açıktan ihlal etti.
İsrail; hastaneleri, camileri, ambulansları, fırınları, sivillere ait konutları, yardım kuruluşlarını ve mensuplarını, sağlık çalışanlarını, gazetecileri, itfaiyecileri, medya kuruluşlarını, kadınları, çocukları, bebekleri yani tüm sivilleri doğrudan hedef aldı.
İsrail bugün de TRT Arabi ekibini Gazze’de doğrudan hedef aldı.
İsrail Gazze soykırımı sırasında 95 gazeteciyi katletmiş, 16’sını yaralamış; dört gazeteci hâlâ kayıp, 25 gazeteciyi ise tutuklamış. Bütün bunların ötesinde İsrail gazetecilerin gözünü korkutmak ve sindirmek için bazı gazetecilerin ailelerini de katletti.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 165. sıraya yerleştirilirken işte bu İsrail 97. sıraya yerleşiyor.
Güler misin, ağlar mısın?
Aslında bu çifte standart ve çarpık resim; bütün bu insan hakları, medya özgürlükleri endekslerinin hepsinin sadece çöp hükmünde olduğunun en net göstergesi.
Onun da ötesinde bilinen bütün uluslararası normların Gazze’de çökmesinin ve Batı dünyasının sessiz kalıp İsrail’i sorgusuz sualsiz desteklemeye devam etmesinin küresel düzlemde ciddi sonuçları olacak.
Her şeyden önce çok kutuplu bir düzene doğru gittiğimiz böyle bir dönemde uluslararası insancıl hukukun normlarının erozyona uğramasının bedelini Batılılar da dâhil olmak üzere dünyanın geri kalanı önümüzdeki yıllarda yaşanacak savaşlar ve çatışmalarda ödeyecekler.
Türkiye’nin böyle bir dönemde İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı ve TRT üzerinden İsrail’in Gazze’deki soykırımını dünyaya duyurması, katliamlarını belgelemesi ve soykırımını meşrulaştırmak için piyasaya sürdüğü yalanları deşifre etmesi; İsrail’in Batılı medya kuruluşlarının sessizliği sayesinde kurmaya çalıştığı söylem üstünlüğünü yıkmıştır.
Bunun da ötesinde İsrail propagandasına en büyük darbeyi vuran, Filistinlileri terörist olarak lanse etmeye çalışan İsrail’e karşı Filistinlilerin vatanlarını savundukları bizatihi Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilmiş olmasıdır.
Bundan dolayı İsrail ve Türkiye’nin diğer düşmanlarının, ülkemizin imajına zarar vermek üzere türlü yalanları ve provokasyonları devreye soktuğunu görüyoruz.